Kriz varsa, sorun varsa, bunun sebebi
büyük oranda risk yönetimimin olmamasıdır. Tabi şurası da bir gerçektir, ne
kadar da risk yönetimini uygulamaya soksanız, ne kadar da ciddi bir şekilde
risklere göre kontrol önlemleri ve tedbirler alsanız bazı krizler, bazı sorunlar, bazı
meseleler gündeme gelebilir. Bunda hiçbir ihtilaf yoktur. Çünkü risk
yönetimi yüzde yüz krizsiz bir gelecek öngörmez. Ancak şunu sağlar : “Muhtemel
olarak meydana gelmesi riskler önceden öngörülür, tanımlanır, tedbir alınır,
meydana gelmesi önlenir ya da etkisi azaltılır.”
Riskleri önceden görerek tedbir almak ve
krizleri önlemek, etkisini azaltmak akılcılıktır. Bu modern stratejik yönetimdir. Riskleri
önceden gören ve krizleri önleyen yönetici de akıllı ve basiretli bir
yöneticidir. Risklere odaklanan bir yönetim, çağın gereğidir.
Bu gerçeğe rağmen, Kamu yönetiminde
kimsenin riskleri taktığı yok. Daha açıkçası, risk yönetimi diye bir kavram
kamuda mevcut olsa da, bu yönetim daha çok kâğıt üstünde kalmaktadır.“Mevzuat hükmüdür” diye bazı risk yönetimi çalışmaları yapılsa da, bunların
çoğu göstermeliktir. İşte “dostlar alışverişte görsünler” mantığıyla bir şeyler
yapılıyor gibi davranılıyor. Hepsi bu kadar.
Kamuda gözlemlediğim maalesef “risk
yönetimi değil kriz yönetimidir.” Bir mesele, bir problem yıllar
öncesinden geliyorum, geliyorum diye adeta bağırır, ancak, kimse oralı dahi
olmaz, o mesele ortaya çıktığı andan itibaren kriz yönetimi başlar ve
yöneticisinden memuruna kadar tüm bakanlık, tüm genel müdürlük, tüm daire
başkanlığı o soruna birden bire yönelir.
Trafik kazaları, iş kazaları,
madencilik felaketleri, kadına yönelik şiddet, sel, heyelan, deprem ve benzeri
meseleler orta yerde durur. Kimsenin aklına risk yönetimi gelmez, ancak,
bu hususlarda bir sorun baş gösterirse herkes “hurra” diye o alana yönelir.Birkaç gün o sorun, o konu basında, haberlerde yer alır. Ardından konu, sorun
unutulur gider. Ta ki tekrar bir kaza ve felaket meydana gelene kadar, konu ve
sorun kimsenin ilgisini çekmez. Sorun ve kriz baş gösterince herkesin ilgisini
çeker.
Bu arada krizlerle mücadele etmede
başarılı olmakla da övünürüz. Halbuki bence krizleri başarıyla yönetmekten
daha öncelikli ve daha önemli olan riskleri yönetmek ve meydana gelmeden önce
değerlendirerek tedbir almaktır.
Şu sözlerime, şu ikazlarıma herkes
dikkat etsin: “Riskleri göz ardı edenler, krizlerle göz göze gelirler.” Krizlerle
göz göze gelenler de ya o krizin altında tamamen ezilirler, ya da büyük hasar
görürler. Halbuki riskleri dikkate alan, akılcı, adil ve ehil bir yönetim
krizleri önler ve hiçbir hasar ve zarar görmez.
Yazımın başında da belirttim, risk
yönetimi elbette, bütün krizleri ve bütün sorunları önleyecek değildir. Beklenmedik
durumlar ve risk yönetimi olsa da yine bazı meseleler meydana gelebilir. Bunlar
da çok büyük yekûn teşkil etmez. Önemli olan büyük meseleleri ve
büyük krizleri önlemektir. Önemli olan büyük sorunların meydana
geleceğini risk yönetimi sayesinde önceden tahmin ederek, gerekli tedbirleri almak
ve bunların meydana gelmesini engellemektir.
Risk yönetimi özellikle kamu
sektöründe çok elzemdir. Zaten, özel sektör kârlılık ve verimlilik esasları
açısından çalıştığı için gerekli tedbirleri alıyor. Ancak, kamu yönetiminde risk
yönetimi tedbirleri alınıyor mu? İşte önemli olan bu sorununun
cevabıdır. Ben kamu yönetiminde risk yönetimi konusunda “kâğıt üstünde kalan çalışmalar”dışında çok da fazla bir hassasiyet göremiyorum.
Kriz yönetimi (yani riskler olmadan
önce tedbir almamak, olduktan sonra harekete geçmek) hem mala, hem de cana
zarardır. Halbuki risk yönetimi hem can, hem mal için fayda sağlar.Tedbir almak akla ve ilme uygun olandır. Tedbir almamak akılsızlıktır.
Kur’an-ı
Kerim’de yüzlerce ayette akletmekten, ilimden, irfandan ve makul davranmaktan
bahsedilir. Akıl, ilim, makul davranış riskleri önceden görerek tedbir
almaktır.
Evet, bu sözlerimle birlikte yazımın
başlığındaki soruyu sorarak cevabını da ben söylüyorum:
“Risk yönetimi mi, kriz yönetimi
mi?”
Elbette, risk yönetimi.
İnşaallah, kamuda risk yönetimin
gerçekten uygulandığı ve kağıt üstünde kalmadığı günleri görürüz.
Kamu’da görev yaptığım 32 yıl boyunca
gözlemlediğim vurdumduymazlığa, aymazlığa ve bunca ihmale rağmen gelecekten
umutluyum.
Ahmet SANDAL