Halk arasında meşhur bir söz vardır.“Şuyuu vukuundan beter.”
Bu sözde anlatılmak istenen şudur: Bir şey hakkında
çevrede, toplumda söylenti, şayia çıktı ise sanki o şey olmuş gibi insanlar ona
inanırlar ve ona göre yanlış hüküm içine girerler.
Sosyal medya, normal medya ve hangi kaynaktan
yayılırsa yayılsın bir haber kendisinden ve aslından daha büyük tesire
sahiptir.
İnsanlar bir şeyin, bir haberin doğruluğunu
çok da araştırmazlar ya ilk duyduğuna inanır, ya da işine nasıl geliyorsa öyle
inanır. Maalesef durum bu. Maalesef durum bu kadar açık ve
acı.
Duyumlar, durumların önüne geçerse, “şuyuu
vukuundan beter” dedikleri durum ortaya çıkmaktadır. Maalesef insanlar ve toplumlar duruma değil duyuma odaklanıyorlar.
Şayia yani söylenti yani şuyuu insanları ve
toplumları maalesef yanlışa sürükleyebiliyor.
Bu noktada şu ayet-i kerime her daim kulaklarımıza
küpe olmalıdır.
“Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse
onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza
pişman olursunuz.” (Hucurat Suresi, 6)
Yüce Rabbim bizlere her konuda öğüt verip yol gösterdiği
gibi bu mühim hususta da yol gösterip öğüt veriyor. Aklın yolu öğüt dinlemekte
geçer.
Tekrar asıl konumuza, yani şuyuu ve vukuu meselesine
gelelim.
Şuyuu vukuundan beter dedik ya, buna benzer başka bir söz daha vardır. Yine halk arasında söylenir: “Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın.”
Gerçekten de insanlar ve toplumlar bir şeyin
gerçekte ne olduğundan çok, ne duyduğu ile ilgilidir. Bir de ilk çıkan haber
daha çok ve daha hızlı yayılır. O hususta daha sonra çıkan haber, aynı hızda ve
aynı tesirde yayılmaz.
Bundan 20 sene kadar önceydi. Bir tanıdığımızı bir
yanlışlık dolayısıyla içeriye aldılar. Adam 2 ay sonra suçsuz diye dışarı
salınsa da insanlar ve etraftakiler, o adamın dışarıya salınmış olmasını çok
duymadılar ve içeriye alınmış olmasıyla daha çok ilgilendiler. Çünkü o sırada o çevredeki insanların
işine, o adamın içeri alınması daha çok geliyor, dışarı salınması çok önem
taşımıyordu.
Bu anlattıklarım. Birer sosyolojik gerçekler. Şimdi bu sosyolojik gerçeklerden siyasette şuyuu
mu, vuku mu tartışmasının oy olarak yansımasına ve halkın nasıl yönlendirildiği
konusuna.
Bu yazıyı yazmama esasında aşağıdaki yaşadığım şu diyalog,
şu sohbet vesile oldu. Onu da belirtmeliyim.
Dün Elazığ'da ikindi namazını beklerken parktaki
bankta, yanıma oturan 92 yaşındaki bir amca ile sohbet ettim. Dezenformasyon
olarak sosyal medyada yayılan her şeye inandırılmıştı. Elbette o yaşta sosyal
medyayı kendisi kullanmıyordu. Sosyal medyada yayılanlar ona da çevresinden
ulaştırılıyordu. yal medyada
çıkan ve filanca filancalar şu kadar parayı yurt dışına götürdü iddiası onun
için bir iddia değil sanki gerçekti. Mahkeme
kararı var. Öyle değilmiş, esasında böyleymiş desek de boş idi. Bir de o yaşlı
kişi yaşlı maaşıyla geçindiğini söyledi. 92yaşındaki o adam yaşlı maaşının çoğunlukla
1000 küsür, bir kaç defa 3000 küsür yatırıldığını söyleyip kızgınlığını da
ifade ederek 2023 yılındaki seçimlerde oyunun ona göre şekilleneceğini
belirtiyordu.
Ben normal medyadan, sosyal medyadan ya da kulaktan
duyma olarak yayılan bir haberin tabanda böyle net ve açık bir şekilde
yansımasına, bir haberin doğru olsun ya da olmasın insanları yönlendirmesine
bizzat böylece şahit oldum.
“Evet siyaset ile sosyoloji birbirlerini
destekliyor. Sosyolojik gerçekleri tabanda değil de tavanda arayanlar hüsrana
uğrayabilir.”
Şu yukarıda tırnak içerisinde belirttiğim hususa da
o yaşlı kişi ile kısa sohbetim sonucunda vardım.
Evet bir hususun olgu ya da olmuş olmasından çok
algı ve yanlış olması tesir yapıyor ve doğrudan doğruya oy sandıklarını
etkileyebiliyordu. Bunu hasbelkader bir
sohbette farkettim.
Belki de siyasetçilerin ve sosyologların çok önceden
bilip de farkettiklerini ben yeni farketmiş ve yeni öğrenmiştim.
Ben siyasetçi de değilim, sosyolog da
değilim. Bir gariban vatandaşım. Bir de
yazar ve şair garibanım.
Allah denk getiriyor ve tevafuken bazı şeyleri
öğreniyoruz.
Dün öğrendim ki bir şeyin vukuundan çok şuyuu yani
söylentisi siyasette oy noktasında mühimmiş. İnsanlar söylentiler ile oy
sandığı öncesinde maalesef yanlış yönlendirilerek oylar sağa-sola kaydırılabiliyormuş.
Bu noktada siyasetle işim olmasa da siyasetçilere bu
sosyolojik gerçekler ışığında tabandaki sıradan ve normal vatandaş ile gerekirse
birebir ilgilenip gerçekleri aktarmalarının ve doğruları birebir anlatmalarının
elzem olduğunu hatırlatıyorum. Bizden söylemesi. Bizden hatırlatması.
Öyle tavanda bazı gelişmelere bakarak
onların oy sandığına düşünmektense tabandaki normal vatandaşlar ile birebir
ilgilenip onlara gerçekleri anlatmak gerekmektedir.
Şimdi diyeceksiniz ki söylentiye ve şayiaya inanan
ya da inanmak isteyen vatandaşlara ne deseniz, ne söyleseniz boştur. Zaten siz
de bu yazıyı “şuyuu vukuundan
beterdir” tezini esas alarak yazıyorsunuz.
Evet bu da bir gerçek ve malum bir durum olsa da
tabandaki vatandaşları ikna etmek gerekmektedir. Kâr kardır, belki bazılarını
ikna etmek imkanı vardır.
Bir de insanların sosyal medyada duydukları ve normal medyada haber olarak okudukları her şeyin doğru olmadığını vatandaşlarımıza anlatıp onları ikaz etmeliyiz. Ayrıca sosyal ve normal medyada gerçekleri ve doğruları her daim gündemde tutmakta büyük fayda vardır. Dezenformasyonlara yani yanlış bilgilendirmelere karşı her daim doğru bilgilendirmeler ile vaziyet almalıyız, vesselam.