Dünkü yazımın başlığı “Osmanlı nedir? Osmanlı neyi temsil
eder?” şeklindeydi. Bugünkü yazımın başlığı ise “Selçuklu ve Osmanlı nedir? Neyi
temsil eder” şeklindedir.
Sorumuzu böylece belirttikten sonra Maide Suresi’nden iki
ayetin (54. ve 55. ayetin) mealini sizlerin dikkatlerine sunalım.
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse
(bilsin ki) Allah, kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği,
mü'minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlü, Allah yolunda
cihad eden ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir topluluk
getirecektir. Bu Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu
ve nimeti geniştir, O bilendir."
(Maide Suresi, 54)
"Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun Peygamberi,
bir de Allah’a tam boyun eğerek namazı dosdoğru kılan ve zekâtı veren mü’minlerdir."
(Maide Suresi, 55)
Maide
Suresinin 54. ayeti Araplar’dan sonra İslam’a ve iman hizmetlerine yardım
edecek ve Dünya çapında İslam’ı temsil edecek bir kavme işaret edilmektedir.
Öyle uzun
uzun anlatmaya ve tarihsel açıklamalar yapmaya niyetim yok.
Allahüalem (en doğrusunu Allah bilir) yukarıda mealini
belirttiğim Maide Suresi 54. ayet Selçuklu ve Osmanlı’ya işaret etmektedir. Ve bir bütün olarak da Türk
Milletine işaret etmektedir.
Bilinen bir gerçektir ki, Dünya’da İslam denildiğinde
Türk, Türk denildiğinde İslam akla gelmektedir.
Bu durum bile Maide Suresi 54. ayetin temsil ettiği
bir Milleti büyük bir ihtimalle, kuvvetle muhtemel gözler önüne sermektedir. O
Millet Türkler’dir. Yani Bizler. Elhamdülillah.
Maide Suresi 54. ayette belirtilen kavmin kim olacağı
konusunda, esasında çok da fazla ihtimal bulunmamaktadır. Tüm Dünya’da İslam
toprakları Selçuklu ve Osmanlı tarafından yönetilmiştir. İslam topraklarında
Araplar’dan sonra İranlıların, Farsların bir hükümranlığı olmuşsa da Selçuklu
ve Osmanlı’ya nazaran çok daha az tesirlidir. Kaldı ki İran Toprakları dahi
tarihte Türkler tarafından yönetilmiştir.
Maide Suresi 54. ayette, Araplardan sonra İslam’a ve
iman hizmetlerine yardım edecek topluluğun şu özelliğine dikkat çekilmektedir: “(Onlar)
mü'minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlü, Allah yolunda
cihad eden ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir topluluktur.”
Selçuklu ve Osmanlı tüm İslam Dünyasında mü’minlere
karşı oldukça merhametli ve hoşgörülü, ancak kafirlere karşı da güçlü ve dik
duruşludur. Bu özellik de yalnızca bize işaret etmektedir. Bu nota itibariyle
de sözkonusu ayet-i kerime Türkleri göstermektedir.
Bilindiği üzere Ortadoğu’da, Balkanlar’da,
Kafkaslar’da, Afrika’da, Asya’da ve Dünya’nın her yerinde Osmanlı (Türkler) hep
Müslümanların hamisi (koruyucusu) olmuştur.
Osmanlı, Yavuz Sultan Selim ile birlikte Halifeliği de
uhdesine almıştır ki, bu zaten başlı başına İslam’ı temsildir. Bu da
nasip işidir. Yüce Rabbim halifeliği bu Millete nasip etmekle, Ümmetin
birliğini, İttihad-ı İslam’ı bu Millete nasip etmekle zaten Maide Suresinin 54.
ayetin tecellisini açıkça izhar eylemiştir.
Selçuklu ve Osmanlı ve tüm Türkler, fitnelere ve
Müslümanlara yönelik tüm tehditlere ve tehlikelere karşı sanki bir Zülkarneyn
Seddi gibi engel olmuşlardır.
Bakın ve idrak edin ki, Osmanlı gitti,1918’ten sonra, fitneler
ve Müslümanlara yönelik zulüm ve çileler almış başını gidiyor. Ortadoğu,
Afrika, Asya, Kafkaslar, Balkanlar ve Müslümanların yaşadığı her yerde sorun ve
çile varsa, bunun nedeni Hilafetin ilga edilmesi ve İttihad-ı İslam’ın vücut
bulmamasıdır ki, Osmanlı’dan sonra oldu tüm bunlar.
Şimdi bu
anlattıklarımdan, İslam’a ve iman hizmetlerine, Araplar’dan sonra yalnızca
Türkler yardım etmiş ve yalnızca Türkler temsil etmiştir. Sakın bu
anlaşılmasın.
Hayır hayır, böyle bir şey söyleyemem. Böyle
bir iddiada bulunamam. “Asla ve kat’a, İslam’a ve imana yalnızca Araplar ve
Türkler yardım etmiştir”, diyemem.
İslam’ın kılıcı ve Kudüs Fatihi
Selahaddin Eyyubi bir Kürt’tür. Kafkas Kartalı ve Rus’lara karşı büyük mücadele
veren kahraman Şeyh Şamil bir Avar kökenli Kafkasyalıdır. Ümmet için mücadele
eden nice nice şahsiyet (Muhammed İkbal, Pakistanlıdır, Ömer Muhtar, Libya’lıdır ve ismini
sayamadığımız nice nice şahsiyetler) elbette yalnızca Selçuklu ve Osmanlı
değildir.
Evet tekrar belirtiyorum, Allahüalem (Allah her şeyin en doğrusunu bilir) Maide Suresinin 54. ayeti Selçuklulara, Osmanlılara ve bir bütün olarak Türkler’e işarettir.
Selçuklu ve Osmanlı hayatları boyunca ve hedefleri
doğrultusunda hep İslam için yaşamış ve İslam için mücadele etmiştir.
Osmanlıʼnın kurucusu Osman Gazi’nin
oğlu Orhan Gazi’ye şu
nasihat her şeyi açıklar: “Oğul! Bil ki bizim
mesleğimiz, Allah yoludur ve maksadımız da O’nun dinini yaymak ve yüceltmektir.
Bizim davamız, kuru bir kavga ve cihangirlik davası değildir. Bizim davamız,
«ila-yıkelimetullahtır, yani Allâh’ın dinini yüceltmek ve kalpleri
fethetmektir.
Evet, yazımının ilk kısmında Maide Suresi 54. ayetin işaret
ettiği bir kavmi Biz Türkleri anlattım.
İkinci kısımda Maide Suresi 55. Ayet üzerinde duracağım.
"Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun Peygamberi,
bir de Allah’a tam boyun eğerek namazı dosdoğru kılan ve zekâtı veren mü’minlerdir."
(Maide
Suresi, 55)
Evet, bizim
Dünya’daki dostlarımız hangi ırk ve hangi Milletten olursa olsun, Allah yolunca
ilerleyenler, sırat-ı müstakim üzere yürüyenlerdir.
Ben, Allah
için Allah’ın sevdiklerini severim. En başta Allah’ı severim.
Ben, Sevgili Peygamberimiz için tüm mü’minleri
severim. En başta da Sevgili Peygamberimizi Hazreti Muhammed’i (asm) severim.
Bizim ırkçılıkla işimiz yoktur. Bizim işimiz
ila-yıkelimetullahtır. Aynen Ecdadımız gibi.
İslam’da
asla ve kat’a ırkçılık yoktur. Kimse ırkçılık yapmasın. Araplar da ırkçılık
yapmasın, Acemler de ırkçılık yapmasın. Türkler de ırkçılık yapmasın.
Şu Hadis-i
Şerif akıllarımızdan ve kalplerimizden asla ve kat’a çıkmasın:
“Ey insanlar! Şunu iyi
bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın
Arap'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur.”
Vesselâm.