Geçen
gün bir yazıma Karagöz ve Hacivat diyaloğu ile başlamış vedaha sonra konuyu dikkatlerinize sunacak şekilde açıklamıştım.
O
yazımın başlığı “Kamu Yönetiminde rantlar mı
israfa yol açar, israflar mı ranta yol açar?” şeklindeydi.
Bu yazımda yine Karagöz ve Hacivat atışması var ve yine
yazının asıl konusu para. Nedense para, israflar ve ekonomik çıkmazları
anlattığım yazı Karagöz ve Hacivat ile başlıyor. Haydi hayırlısı.
Karagöz:Ey Hacivat, parası olanlar mı seçimi kazanır mı, seçimi kazananlar mı paraya
kavuşur?
Hacivat: Ne,
ne, ne dedin Ey Karagöz? Yarası olanlar mı gocunur, gocunanların mı yarası
olur?
Karagöz:Ne yarası, ne gocunması Ya Hacivat! Para diyorum, seçim diyorum.
Hacivat:Ara, ara diyorsun, çekim, çekim mi diyorsun? Film mi çekeceksin?
Karagöz:Ne filmi, ne çekim Hacivat, para, para, seçim, seçim diyorum.
Hacivat:Şimdi anladım Ya Karagöz. Çare, çare diyorsun, geçim, geçim, diyorsun. Zaten,
seçim senesi, geçim senesi derler bizim buralarda.
Karagöz:Evet, yaklaştın Ya Hacivat, seçim senesi geçim senesidir.
Hacivat:Herkesin dikkatini çeken de politikacıların kalın ensesidir.
Karagöz: Kalın
ense, kalın ense, politikacı, politikacı. Hahahaha! Güldürdün beni Ey Hacivat
Allah da seni güldürsün.
Hacivat:Gülmek sana yakışıyor, gülmek herkese yakışıyor Ya Karagöz, Allah hepimizi
güldürsün.
Karagöz: Amin,
amin, inşallah. Yüce Rabbim doğru insanları ve ahlaklı inşaları güldürsün hep.
Hacivat: Amin,
amin, amin.
Evet, buraya kadar olan kısım işin latife kısmı. Gerçi en
sonundaki dua ile birlikte latife ve dua kısmıdır buraya kadar olan kısım.
Latife, incelik ve nezaket demektir. Latif, aynı zamanda Yüce Rabbimizin bir
sıfatıdır. Allah’ın El-Latif esması, ayrıntılı olarak her şeyin inceliklerini bilen
ve hiç beklenmedik şekilde kullarına iyilik ulaştırandır. Biz
bu latife ve bu duadan sonra Ya Latif diyerek, “helalinden ve doğru-dürüst
şekilde seçimlere girmeyi ve kazanmayı” istiyoruz. Latif olan Allah’tan
duamız budur. Yüce Rabbim beklenmedik iyilikleri bize ulaştırsın inşallah.
Gelelim “seçimlerde seçilmek için para da para, para da para”
meselesine. “Siyasetin finansmanı” diye kısaca özetlenen meşhur konu,
Dünya’nın her yerinde gündemde olan ve özellikle de seçimlerde gündeme gelen
bir mühim husustur.
Parasız siyaset yapılmayacağını artık çocuklar da
biliyor. Siyaset pahalı iş, bunu artık herkes idrak ediyor. Siyaset para
gerektiriyor, büyük finansman gerektiriyor ve seçimlerde harcanan paranın
seçimlerden sonra bir yerlerden tekrar çıkartılacağını da herkes az-çok anlıyor
ve “bile
bile lades” derler ya, kimsenin bu yüz kızartıcı ve bu gayri ahlaki
gerçekler karşısında sesi çıkmıyor.
Birçok Ülkede böyledir. Bizim Ülkemizde de böyledir. Seçim
sath-ı mailine girildiğinde, bazılarının dilinde “para, para, para” sözü
adeta pelesenk olur. Napolyon’a atfedilen bu söz neden seçimlerde bu denli
gündeme gelir? Çünkü onsuz seçimlerde adaylık neredeyse imkânsız da ondan.
Seçimde adaylık planı yapanlar planının birinci maddesine “para” diye yazarlar.
Evet, seçim planlarının birinci maddesi “para”dır. Parayı bulan ikinci maddeye
geçer. Parayı bulamayan siyaset planını uygulamaya geçiremez, ama hayaliyle
yaşar gider. Hayal kurmak da “parayla” değil ya! Ancak Yüce Rabbim
nasip ederse, para olmadan da milletvekilliği olur. Orası ayrı bir mevzuudur.
Lâfı uzatmayayım. Söylemek istediğim şu: Siyasette
aday olmak için para faktörü bizim ülkemizde çok çok önemlidir. Hemen
belirteyim ki “seçim ve para” ikilisinin bu kadar birbiriyle iç içe olması
normal değil. Siyasette para bu kadar etkin bir durumda olmamalı.
Siyasetin bu kadar fazla paraya dayanması hiç doğru değil. Bu duruma akl-ı
selim sahibi herkes gibi ben de itiraz ediyorum. Çünkü siyasetteki bu para
faktörü beraberinde “bir kısır döngü” getirmektedir.
Evet, siyasette bir kısır döngüdür gidiyor. Bu kısır döngü: “Siyaset
yapmak için para gerek. Para bulmak için siyaset gerek” şeklinde
özetlenebilir.
Bir aday seçimlerde, ya kendi cebinden ya da bulduğu
bir destekçinin cebinden para harcar. Seçim sonrasında harcadığı paranın ve
sağladığı desteğin karşılığını çıkarmak için plan yapar. Daha açıkçası parayı
kimden aldıysa ona hizmet etmek için çırpınmak zorundadır. İş adamından para aldıysa onun
politikalarına hizmet etmek durumunda kalacaktır. Müteahhitten destek aldıysa
ona iş bulmak, ihale sağlamak durumunda kalacaktır. Seçimleri kazanmak
için rantiyecilerden destek aldıysa, onların politikalarına (parasalcı,
rantiyeci politikalara) hizmet edecektir. Seçimler için destek aldığı kişilere
ve gruplara hizmet etmezse, gelecek seçimlerde ihtiyacı olan parayı
bulamayacaktır. Bu kısır döngü böyle sürüp gider.
Seçimlerde para faktörü yalnızca bugüne ait bir sorun da değildir. Seçimlerde
para faktörü çoktandır önem taşıyan bir sorundur. Özellikle medyanın ve
iletişim vasıtalarının geliştiği günümüzde bu faktör daha çok önem taşır oldu.
Seçimlerde aday olan kişi “hamama giren terler” misali para
musluklarını açmadan medya tarafından tanıtıma değer bulunmuyor. (Basın ve
medya da paraya ihtiyaç duyuyor. Onlar da haklı diyenler olabilir. Bunu ayrıca
tartışmak gerek) Boyalı basın, cilâlı medya parayı aldı mı, adayı pembeye
boyamaya başlıyor, cilâlıyor da cilâlıyor. Bir de artık vatandaşlarımız
tarafından “seçim yılı geçim yılı” şeklinde algılanmaya başlanır oldu.
İdealmiş, fikirmiş, hizmetmiş, kimse artık bu lâfları
dinlemiyor. Adaya “paran var mı paran?” diye soruyor.
Şimdi bu durumu bütün ülkemiz için yüzde yüz
derecesinde teşmil etmek istemem. Yukarıda da belirttim, parası olmadan da
nasipse seçime girerek kazananlar da olur. O nasip işidir. O ayrı bir husustur.
Her siyasetçi paraya çok fazla ihtiyaç duyuyor da diyemem.Belki
de para faktörüne bu kadar bağlı olmadan siyaseti gerçekleştirenler de vardır. Kişi
meşhurdur, popüler bir yapısı vardır. Parası olmadan da seçimlere girer ve
kazanır. Daha açıkçası, para hiç harcamadan da bazı meşhur ve popüler
kişiler seçimi kazanıyor. Bu durum yüzde kaç oranında geçerlidir? Bilinmez!
Bu oran bilinmez ama siyasette para faktörünün önemi
ve yukarıdaki bu kısır döngünün varlığı bir vakıadır. Bu kısır döngünün farkına
varan her tefekkür adamının zihnini şu soru meşgul eder: “Bu kısır döngü acaba nasıl
kırılabilir?”
Siyaseti düşünenler şu maksat ve şu tarz içerisinde olurlarsa bu kısır döngü kırılabilir: Siyaset hak ve halk için yapılmalıdır. Siyaset para ve makam-mevki için yapılmamalıdır. Bu doğrultuda düşünen bir insan kendisini hırstan arındırır. Kendisini hırstan arındıran kişi de “siyaset için para, para için siyaset” kısır döngüsüne düşmez.
Siyasetçi dünü,
bugünü ve geleceği aynı potada eritecek bir vizyona ve manevî değerleri öne
çıkartan bir anlayışa sahip olmalıdır. Siyasetçi halka örnek ve önder konumunda
olduğunun bilincinde, ahlâk ve erdemi ön plana alan anlayışta olmalıdır. Bu
anlayıştaki kişiler de “siyaset için para, para için siyaset”kısır döngüsüne düşmez. İşte bu niyete sahip kişilere zaten Yüce Rabbim
dilediğini nasip eder.
Yüce Rabbim hayırlısını versin. Amin.