Avrupa’da aşırı sağ oylar her geçen gün büyüyor. Ve bu durum, Türkiye’deki sağduyulu her vatandaş gibi beni de üzüyor. Çünkü, Avrupa’da aşırı sağ oyların yükselmesi faşizmin yükselmesidir. Avrupa’da aşırı sağ demek “Faşist düşünceli sağ” demektir. Bu yazıda faşist sağ derken kastımız aşırı sağ’dır.
Evet, en son Almanya seçimleri faşist sağcıların yükselişine sahne oldu. II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez Alman parlamentosuna bir ırkçı parti girdi. Almanya için Alternatif (AfD) isimli ırkçı ve aşırı sağcı parti, esasta faşist ve Nazi partisidir. Ve bu partiye oy veren seçmenlerin yüzde 35'i ilk kez sandığa giden gençlerden oluşuyor. Gençlerin Nazizme ve faşizme yönelmesi tehlikelidir. Gidişat tehlikeli ve bu gidişat “Eli Kanlı Hitler’in işbaşına geldiği 1930’lı yıllardaki günleri anımsatıyor.”
Avrupa’da yalnızca Almanya’da mı sağ faşist oylar yükseliyor. Elbette yalnız Almanya’da değil, Fransa’da, Avusturya’da, Belçika’da da aşırı sağ oylar artıyor. Bu artış “hayra alamet değil.”
Burada hassaten belirtmek istiyorum, Avrupa’da sağcılık demek, Bizdeki sağcılığa hiç benzemez. Avrupa’da sağcılık demek Türk ve Müslüman düşmanlığıdır. Avrupa’da sağcılık demek faşizm ve Nazizm demektir. Avrupa’da sağcılık demek yalnız kendinden olanlara özgürlük, kendinden olmayanlara da baskı ve zulüm demektir. Bu nokta itibariyle, Avrupa’da yaşasaydım, asla sağ bir partiye oy vermezdim. Avrupa’da yaşayan bir Türk olsaydım elbette sol partilere oy verirdim. Avrupa’da sol partiler daha özgürlükçü ve daha insani’dir. Avrupa’da sağ partiler ve özellikle de aşırı sağ partiler, kibirli ve kendisini diğer insanlardan üstün gören “hasta ruhlu yaratıklardan oluşmaktadır.” O yaratıkların ataları 2. Dünya Savaşı’na neden oldu. Korkarım o yaratıkların torunları 3. Dünya Savaşı’na neden olacaklar.
Yazımın başlığı “Türkiye’deki Faşist Solcular İle Avrupa'daki Faşist Sağcılar: Bir Elmanın İki Yarısı” şeklindedir. “Türkiye’deki Faşist Solcular ile Avrupa’da Faşist Sağcılar” kafa ve zihniyet olarak birbirinin aynıdır ve eşittir demek istiyorum. Şimdi burada, “bir solcu ile bir sağcı nasıl birbirine eşit olur” diye sorabilirsiniz. Tabi, bu sorumuzun cevabı çok basittir. Faşist kafalara sahip olursa bir insan, isterse kendisini solcu diye nitelesin, isterse kendisini sağcı diye nitelesin sonuç aynı kapıya çıkar. Faşist Solcu da ırkçıdır, Faşist Sağcı da ırkçıdır.
Hâlâ ne demek istediğimi anlamadıysanız, net olarak belirteyim, kendisini solcu sayan HDP ile kendisini sağcı sayan AfD arasında fark yoktur.Her ikisi de ırk esasına göre faaliyet göstermekte ve her ikisi de bulunduğu coğrafyada şiddeti ve kavgaları körüklemektedir. Gerçi birisi bunu açıktan açığa yapmakta, diğeri ise sözde barışçı ve kardeşçe yaşamayı savunsa da özde ayrılıkçı ve kavgacıdır. Güneydoğu’da insanları sokaklara çağırıp da onlarca kişinin ölmesine ve yaralanmasına sebep olan parti HDP değil midir? Irk esasına göre örgütlenen parti HDP değil midir?
HDP bu ikiyüzlü tavrıyla ve ırkçı yapısıyla faşist bir görünüm verirken, Türkiye’de kendisini solcu addeden bazı partiler de esasında faşist görünümdedir. Katı laik anlayışlarıyla, dindar insanların özgürlüklerine set çekmeleriyle meşhur olan bazı partilerin solculuğunda faşizm belirtileri yok mudur? Vardır, elbette.
Yazımızın bu noktasında şu hususlara özellikle dikkat çekmek istiyorum. “Ülkemizde gerçek manada ve Avrupa’daki mantıkla kurulmuş ve aynı mantıkla hareket eden sol partiler yoktur esasında.”
Zengin ve sosyete muhitlerinde (Ankara’nın Çankaya’sında, İstanbul’un Bakırköy’ünde) seçim kazanan bir parti kendisini solcu sansa da, aslında Avrupa’daki manasıyla solcu değildir. Avrupa’da solculuk sosyal adalet, işçi hakları, fakir ve gariban halkın daha rahat ve müreffeh bir hayata kavuşturulması, daha fazla özgürlük ve benzeri anlamlarına gelir.
Peki öyleyse, işçi ve gariban halkın daha fazla yaşadığı yerlerde (Ankara’nın Mamak İlçesinde, İstanbul’un Zeytinburnu İlçesinde) neden kendisini solcu sayan partiler seçim kazanamıyor da sağ partiler seçim kazanıyor? Bunun sebebi çok açıktır. Türkiye’deki parti isimlerinde solcu ibaresini alan ya da söylemlerinde solcu olduğunu söyleyen partilerin gerçek solcu partisi olduğuna ve işçi ve garibanın yanında olduğuna kimse inanmıyor. Türkiye’de solcu isimleriyle kurulan partilere ya da kendisinin solcu olduğunu söyleyen partilere oy verenlerin saikleri çok belli: “Katı laik anlayışa sahip olanlar, Ülkenin asıl değerlerine tezat duranlar, manevi değerlerle değil de maddi şeylerle mutlu olmayı seçenler (materyalistler) ve buna benzer fikirde olanlar solcu sanılan partilere oy veriyorlar.” Bunlar Avrupa’daki sol partilere benzemez. Bunların benzeri Avrupa’daki sol partiler değil, bilakis Avrupa’daki aşırı sağ (faşist) partilerdir.
Gerçek şu ki, Türkiye’de birçok kimse ben solcuyum demekle Avrupa’daki anlamıyla solcu olamıyor. Hatta tam tersi, “özgürlüklere muhalifliği, zengin ve güçlü kesimlere dayanmışlığı, ırkçı söylemleri seslendirmeleriyle, sözde barışçı geçinip özde kavgaları körüklemeleriyle” Avrupa’daki aşırı sağ (faşist) partilere yaklaşıyorlar.
Bir de terör örgütü PKK’nın ismine bakın siz. “PKK’nın açılımında işçi var. Yani terör örgütü PKK sözde işçi partisi adıyla kurulmuştur.” Sözde işçi partisi olan terör örgütü PKK daha geçen gün Şırnak’ta bir şantiyeyi basarak orada çalışan işçileri katletmiştir. PKK’nın katlettiği insanların tamamı gariban halktır, işçidir, emekçidir, yoksuldur ve köylüdür. Bu gerçeğe karşın, PKK da sözde solcu, sözde Marksist ve Leninist bir partidir. Ancak özde faşist ve kan dökücü vampirlerden farkları yoktur.
Bu gerçekler karşısında, (HDP ile PKK’nın sözde solculuğu, özde faşizmi karşısında) yazımızın başlığında tespit tam yerini buluyor: “Türkiye Faşist Solcular ile Avrupa’da Faşist Sağcılar birbirine eşittir. Bir elmanın iki yarısı gibidir.” Bu aşağılık yaratıklar, 100 yıldır Dünya’yı ve 40 yıldır da Ülkemizi kan-revan içerisine sokmuşlardır.Allah (cc), bu ikisini de yeryüzünden silsin ve yok etsin de tüm insanlık rahat yüzü görsün. Amin.