1-
Tarihi ne kadar iyi bilirsen, içinde yaşadığın zamanı o kadar iyi anlarsın.
2-
Tarihi bilmemek, en büyük talihsizliktir. Tarihi bilgilerin artıkça ve tarihten ders aldıkça, talihin artar.
3-
Tarihin derinliklerine inildikçe, tarihte yaşanan olayların hikmetleri anlaşıldıkça, içinde yaşadığımız zaman değer kazanır ve daha da anlamlı hale gelir.
4-
Tarih bilmek, dış politikaya ve siyasi gelişmelere bütüncül bakmayı sağlar. Aksi halde, karanlık bir odadaki cismi tuttuğu yere göre tarif eden gözü kapalı insandan farkımız olmaz.
5-
Tarih bilmek, her şeyin fani ve geçici olduğunu, nice nice makam ve mevkilerde olanlardan geriye yalnızca, ya yaptıkları hayırlı işlerin sevabının ya da şerli işlerin vebalinin kaldığını anlamamızı sağlıyor.
6-
Tarih sahnesinden gelip de geçiyoruz. Herkes sahnede
olduğunu unutmasın ve meleklerden alkış almaya baksın.
7-
Tarih
ne abartılı bir şekilde anlatılacak, ne de hafife alınacak bir konudur. Olduğu
gibi kabul edilecek ve olduğu gibi yansıtılacak bir değerdir.
8-
Tarih
bir ağacın köküdür. İçinde bulunduğumuz zaman, ağacın gövdesi, dalları ve
yapraklarıdır. O köklerden beslenir ağaç. O kökleri beslemez ve kurutursan ne
ağaç kalır, ne de başka bir şey kalır.
9-
Tarihe
iki tür bakılır. Bir hazine ve içi cevher dolu bir hazine sandığı gibi de
bakılır. Ya da işi bitince atılan bir eskimiş eşya gibi de bakılır. Ben tarihe
bir hazine sandığı gibi bakılmasını ve o sandıktan her an cevher alınıp da
başımıza takılması gerektiğine inanıyorum.
10-
Tarih
bilincine sahip insanların sayısını çoğaltmak gerekir. Tarih bilincine sahip
insan sayısı ne kadar artarsa kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal anlamdaki
başarımız artar.
11-
Tarihimizi
olduğu gibi anlatmak ve Osmanlı olmak üzere, Selçuklular, Oğuzlar ve tüm
ecdadımızı sevdirmek hususunda (maalesef), Cumhuriyetin ilk yıllarında çok çok
hatalar işlendi. Sümerleri, Hititleri bize Ecdad diye göstermek, örnek alınacak
medeniyetler diye öne çıkartmak bu Milletin evlatlarına heyecan da vermez, umut
da vermez. Hititler, Asurlar, Sümerler yalnızca Anadolu’da yaşamış da
geçip gitmiş birer topluluktur, eski birer Devlettir. Türk Gençliğine
Osmanlı’yı, Selçukluları ve Oğuzları sevdirelim ve örnek alınması için
anlatalım. Başka Devletlerden bize ne!
Evet,
bu yazımda “Tarih ve İnsan” başlığı altında 11 maddede fikirlerimizi sıraladım
ve son sözleri Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek’e bırakıyorum:
“İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar
ya.
Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan hep basamak basamak.
Benimse alın yazım yokuşlarda susamak.
Her şey akar su tarih yıldız insan ve
fikir.
Oluklar çift birinden nur akar birinden
kir.”
Üstadımızın Sakarya Türküsü isimli
şiirden ilk altı beyiti size sundum. Üstadımız Necip Fazıl’ı Ülkemiz gençlerine
tarih şuuru aşılamakta ve şiir ve yazılarında Osmanlı’yı olduğu gibi anlatarak,
gerçekleri haykırmakta her daim cesur sesiyle hatırlayacağız. Ruhu şad olsun.
Üstadımız “Destan” isimli şiirinde;
Durun
kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam,
kollarımı makas gibi açarak:
diye
hemen ilk mısralarda haykırır ve şiirin en sonunda şu gerçeği ifade eder:
“Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.”
Şiir ve
tesiri işte budur. Şiir hakikati en kısa şekilde ifade etme sanatıdır. Durum
anlaşılmış ve mesaj alınmıştır. İnşallah.
“Tarih
ve İnsan” noktasında daha neler neler yazılır da, biz “Tarih ve İnsan”
noktasında hassas olalım ve “bize kahraman gibi gösterilenlere değil de
gerçek kahramanlarımıza sahip çıkalım” diyerek sözlerimizi bitirelim.
Vesselam.
Ahmet SANDAL