Bu satırları ayağımın
tozuyla yeni geldiğim Ankara’da yazıyorum. Geçen hafta, Iğdır’da dört gün
ikamete ettim ve iki gün, iki farklı yerde “İş Hayatında Başarılı Olmak İçin Meslek
Etiği ve Etkili İletişim” seminerleri sundum. İlk olarak Iğdır Çevre
Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünde, daha sonra da Iğdır
Üniversitesinde seminerler gerçekleştirdim.
Seminerlerim elbette ve
öncelikle öğrencilere yönelikti. Ancak kamu görevlileri ya da özel sektör
çalışanları da elbette seminerlerimden istifade etmesi gereken kesimleri
oluşturmaktadır.
Seminerlerimizde,
öncelikli olarak “etik, ahlak, kanun, hukuk, vicdan, iyilik doğruluk, adalet, eşitlik, ehliyet, liyakat, yönetimi
liderlik, bilmek, kendini bilmek, ilim, irfan, iletişim, etkili, iletişim,
beden dili, söz, davranış, empati ve sempati” gibi kavramlar gündemde
yer almakta ve sık sık bu kavramların üzerlerinde durulmaktadır. Ayrıca etik ve
etkili iletişimde önem taşıyan alim ve filozofların da isimleri ve sözleri seminer
boyunca zikredilmektedir. Bu kapsamda Platon, Sokrates, Farabi, Yusuf Has
Hacip, Nizam’ül Mülk, Mevlana, Yunus Emre gibi alim ve filozoflar özellikle
gençlerimize yakından tanıtılmaya çalışılmaktadır.
Konunun felsefe tarafı
olduğu için, yani, etik ve iletişim, tarihsel, küresel, güncel olarak her daim
gündemde yer tuttuğu için bu hususta alimler ve filozoflar sözler sarfetmiş ve
araştırma ile incelemeler gerçekleştirmiş kişileri sitayişle, takdirle
anlatıyorum.
Meslek etiği ve etkili
iletişim, tüm hayatın, toplumun, çalışma hayatının ve insanın doğumdan ölüme
kadar her anının tam merkezinde yer almaktadır. Başarılı
olmanın yolu işini iyi yapmak ve ehil olmaktan geçer. Başarılı olmanın yolu
ahlak ve edep kurallarına riayet etmekten geçer. Başarılı olmanın yolu insani,
toplumsal ve mesleki ilişkilerde saygı, sevgi ve hoşgörü çerçevesinde hareket
etmekten, ve empati ile sempati arasında düşünmekten geçer.
Buna rağmen toplumda ve
iş hayatında, maalesef, meslek etiği ve etkili iletişim konularında büyük
sorunlar mevcuttur.
Çok soruluyor ve çok
gündemde yer kaplıyor. İş ahlakı kaldı mı? Meslek etiğini mi, yoksa nasıl
başarırsan başar, nasıl kazanç elde edersen et, düşüncesini ve mantığını mı
esas alıyor insanlar?
Kendi hayatımda
yaşadığım şu üç hadise dahi, iş ahlakının ve meslek etiğinin yerlerde
süründüğünün birer göstergesidir.
1-Evi taşıyacağım. Bir
taşıma firmasıyla görüştük. Evdeki eşyaları görmek üzere eve geldiler. Bir
fiyat verip filanca gün gelip taşıyacağız dediler. O gün erken saatlerde
geldiler. “Geçen gün eve geldiklerinde eşyaların bu kadar çok olduğunu
görmediklerini ve anlaştıkları fiyatla bu eşyaları taşıyamayacaklarını”
söylediler. Sabahın erken vakti ve eşyaları evin içine yığmışız, o saatte nasıl
tekrar bir firma buluruz gibi düşünceler içindeyiz? Şimdi ne yapacağız? O
esnafın yaptığı adamı darda avlamaktır. Ve ahlâksızlıktır.
2-Başka bir yaşanmış
hadise. Cep telefonu cihazımız bozulmuş. Yaptırmak için tamircisine
bırakmışız. Sonradan öğreniyorsunuz ki,
bataryalar orijinal değil. Muhtemelen tamircide orijinal bataryalar alınmış ve
Çin malı batarya takılmış.
3-Başka bir yaşanmış
olay. Ustaya şofben takması için, parasını peşin veriyoruz. Adam işi tamamlamadan kaçıyor.
Kendi hayatımdan bizzat
verdiğim bu olumsuz olaylar, elbette birçok kişinin de başına gelmiştir. Hatta
ev eşyaları taşıma firmasıyla ilgili olarak yaşadığım birinci olayın aynısının
birçok kişinin de başına geldiğini öğrendim. Sohbetler ve seminerler sırasında
bu yaşanmış olumsuz olayı anlattığımda, biz de aynısını yaşadık diyenlerle
karşılaştım.
Maalesef, bu tür
olaylar ve olumsuz uygulamalar bizleri kimseye güvenmemeye götürüyor.
Bu toplumda insanların
birbirlerine olan güvensizlikleri artıkça artıyor.
Bir arkadaşım bundan 10
yıl kadar önce bir sohbet sırasında, “apartman aidatlarının 500 TL olduğunu”
söyledi. Hemen şu şekilde cevap verdim:
“Bu kadar yüksek apartman aidatı olur mu? Yöneticiler sanırım bu toplanan
aidatlardan yolunu buluyor” dedim. Arkadaşım şöyle cevap verdi: “Ben de
apartman yöneticileri arasındayım.” Tabi hemen keskin bir dönüş yaptım: “Sen
yemesen de diğer yöneticiler yiyordur.”
Bir yerde Belediye alt
geçit mi yapmış, köprü mü yapmış, yol mu yapmış. Soru işaretleri kafalarda
dolaşıyor. Acaba belediye yöneticileri bu işten ne kadar yollarını buldular?
Genel olarak toplumda
güven problemi var.
Çok bilinen bir fıkra
ya da darb-ı mesel’dir.
“Ateş, su ve güven”,
her üçü de ormanda yürüyüşe çıkmışlar. Yürüyüşün ilk başlangıç kısmında kendi
aralarında şöyle bir diyalog geçmiş. “Biz üçümüz birbirimizi kaybedersek, nasıl
bulacağız birbirimizi?” Ateş şöyle demiş: “Nerede bir duman görürseniz, ben
oradayım.” Su şöyle seslenmiş: “Nerede bir su şırıltısı duyarsanız ben
oradayım.” Sıra güven’e gelmiş ve ateş ile su sormuş: “Seni kaybettiğimizde
nerede bulacağız?” Güven şöyle cevap vermiş: “Beni kaybettiğinizde bir daha
asla bulamazsınız.”
Bir yabancı iş
insanının şöyle bir sözünü ta çocukluk yıllarımda, o iş insanının fabrikasında
üretilen ürünlerin satıldığı bayilerde hep görmüşümdür. “İnsanların güvenini
kaybetmektense, para kaybetmeyi göze alırım.”
İşte konunun özü
buradadır. Yani hem meslek etiğinde ve hem de iletişimde en mühim nokta
budur. Yabancı bir işadamı böyle seslenirken, maalesef, kötü uygulamalardan
dolayı bunu söylemek zorundayım: “Bizim esnafımızın, bizim üreticilerimizin,
bizim meslek mensuplarının birçoğu, para kaybetmektense güven kaybetmeye
odaklamışlar kendilerini.” Maalesef, avukatımızın, esnafımızın,
üreticimizin, tüccarımızın, müteahhidimizin ve birçok meslek mensubunun
umurunda değil güven kaybetmek. Onların tek umurunda olan para, para, para.”
Bu belirttiğim husus
acı gerçekler ve şahsi düşünceme göre tartışılmaz gerçekler.
“Peki, yok mu dürüst ve
ehil ve tam ahlak ve güven sahibi esnafımız, üreticimiz, müteahhidimiz ve
avukatımız yok mudur? Peki yok mudur,
ahlak sahibi ve güven esasında çalışan meslek mensubu yok mudur?
Elbette vardır. Vardır
ancak sayıları azdır. Zaten bu sözlerimden de onlar alınmasın.
Peki çözüm nerede? Bu
kadar tenkit ve sitem dolu bir yazı yazmışsınız? Meslek ahlakı ve iletişimde
dört dörtlük, dört dörtlük olmasa da, daha iyi bir noktada nasıl oluruz? İçinde
bulunduğumuz bu olumsuz durumdan çıkmak için çözüm nedir? Bunları sorduğunuzu
düşünüyorum.
Çözümlerimi bir sonraki
yazımda anlatacağım inşallah.