İlk bakışta bir espri gibi görünen bu söz, ülke genelinde vergi ihracat gibi yapılan her türlü değerlendirmelerin ilk sıralarında yer alan Kahramanmaraş’ın ekonomik patronlarından olan, hayırseverliği ile de yine ülke sıralamasında yer alan Kipaş Holding’in yönetim kurulu Başkanı Hanefi Öksüz’e ait.
Bu söz elbette ki espri ama, biz esprinin altında yatan gerçekler istihdamın geleceği açısından çok vahim.
Mayıs Ayı Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Meclisinin konusu işçi problemleri ve konukta Cumhuriyet Başsavcısı idi.
Cemiyet Başkanı olmadan önce, yapılan her organizasyonda açık aradığımı ve eleştirel bir tutum sergilediğimi ve Cemiyet Başkanı olduktan sonra bu fikrimin tamamen değiştiğini, olaylara hep bardağın dolu tarafından bakmak gerektiğini daha önceki yazılarımda belirtmiştim.
Bu bardağın dolu tarafından bakmaya başlama dönemine girdiğimden bu yana da, işçi çalıştıran herkese saygı ile bakmayı kendime bir şiar edindim.
Mayıs ayı meclis toplantısından sonra bu saygı ile bakmaya bir de acıma hissim eklendi.
İşçi ile yaşanan problemlerde, yargının neredeyse kayıtsız şartsız işçi lehine karar verdiği hemen her patron tarafından dile getirilince,
Bir akrabasını emekli olsun diye işe alan patronun, 3 yıl sonra emekliliği hak eden akrabası tarafından 3 yıldan bu yana maaş almadan çalıştırdılar diyerek yargıya başvurmasını, hakiminde 3 yıl maaş almadan çalışmak eşyanın tabiatına ters, bu işte bir gariplik var demesine rağmen, ne yapayım, patron lehine karar vermezsem yargıdan geri döner diyerek, sözde işçinin hem 3 yıllık maaşının verilmesine bir de üstüne üstlük tazminat ödemesine karar verdiğini duyunca,
Buna benzer yüzlerce hikayenin her patronun literatüründe yer aldığını öğrenince acıma hissim tavan yaptı.
Tüm bunlar konuşulurken işçilerden gına gelmiş bir asansör firması sahibinin, eşine; “ne var ne yok satalım, Ahir dağında babadan kalma bir yerimiz, orada koyun keçi besleyip, domates biber ekip hayatımızı idame ettirelim” demesini anlatınca, Hanefi Öksüz’de “Aabi size çoban lazım değil mi” deyince salondaki sisli-puslu hava bir anda dağılıp gülüşmelere yol açtı ama, bir anlamda da işin vehametini ortaya koydu.
İş adamlarının iş gücü kaynaklı yatırımlardan uzak durmaya çalıştıkları bu toplantıda öğrendim.
Kriz döneminde işadamı Kadir Kurtul’un işçi çıkarırsak, bu memlekette insanların rahat gezemez. Bunun için zarar etmeyi göze alıp kriz dönemi bitinceye kadar işçimize sahip çıkacağız demesi aklıma geldi.
İş gücü kaynaklı yatırımlar azaldıkça, işsizler ordusunun askerlerinin sayısının artacağını ve olacakları düşünmek bile istemiyorum.
İşin bir diğer vahim tarafı da; işçi-işveren davalarının yargıda mutlak surette işçi lehine sonuçlanmasının fırsat bilen birkaç fırsatçı avukatın leş yiyiciler gibi işçilerin etrafında dolaştığının dillendirilmesi oldu.
Patronla azıcık bir sorun yaşayan işçiyi bulan bu leş yiyici tayfa, işçiye sen şu kağıdı imzala, bir kuruş dosya masrafına gerek yok ben kazanırım, aldığımızı bölüşürüz sistemiyle bu işi geçim kaynağına döktüyse bu işte ciddi sorun var demektir.
Bu emek hırsızı tiplerin param yok diyen işçiye cep harçlığı vermesi de işin boyutlarını gösteren en büyük delil bence.
Bu konuda dinlediklerim bırakın bir köşe yazısını, kitap olacak boyutlarda. Bunları yazıp satsam kısa zamanda köşe olurum, kitap yok satar.
İş bu kadar ciddi. İşçi konusunda ılımlı patronlardan biri olarak bildiğimiz Alişan Arıkan bile bu konudaki muzdaripler listesinde yer alıyorsa gerçekten sorun var demektir.
Bu işi çözmek elbette ki siyasilere düşer.
Maraş siyasetinin patronu olan İktidarın il başkanı siyasi geleceğini garanti altına alma konusunda bir takım atraksiyonlar içerisine gireceğine bu tür sorunları çözme yoluna gitse, esas geleceğini o zaman garanti eder…
NOT:Bu yazı Star gazetesi ile birlikte ülke geneline dağıtılan 9.6.2014 tarihli EKONOMİM ekinde yayınlanmıştır.