Bu cümle güzel Türkçemizde nasıl bir gruba girer bilmiyorum. Bildirim midir, talep midir, özne midir, sıfat mıdır benim için hiçbir önemi yok.
Bu cümleyi bir insan ancak mahalle bakkalı dediğimiz küçük esnafa söyleyebilir. Bunun karşılığı, talep edenden ziyade, talep edilenide mahcup eder.
Mahalle bakkalı, telefonların her evde olmadığı dönemde, gurbette evlat için ailesi ile kurulacak irtibat noktasıdır.
Mahalle bakkalı sokağın bekçisidir. Bakkalın olduğu sokakta başıbozuklar gezmekten imtina eder. Çünkü mahalle bakkalı gündüz mahallenin bekçisidir bir anlamda..
Köroğlu’nun deyişi ile demir icat edildi, mertlik bozuldu ya.
İşte büyük marketler çıktı çıkalı, kuruşların içine bükülmesi(*), teltiklerin (**) alınmaması tarihe karışmış, hele bakkala sorduğun falanca’nın evi nerde olayı tamamen unutulmuş ve bir kültür, deyim yerindeyse yok olmuştur.
Geçim dünyasının zorlaştığı günümüzde, tüketiciyede hak vermemek elde değil. İstediğin her şeyi bir dükkanda bulabiliyorsun, ay sonunda ödemekte zorlansanda kredi kartı ile alışveriş yapabiliyorsun.
Lakin AVM’lerde, alışveriş sepetinin sürmenin ve sürerkende, eline geçeni doldurmanın vahşi ve dayanılmaz cazibesinin getireceği olumsuz sonucu hesap edemiyorsun..
Sanayi Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu abimizin dediği, en son kaça olur diyebileceğimiz bakkallarımızı da ihmal etmemek gerektiğini unutmayalım.
Sabah uykusundan fedakarlık edip, saat 9-10’dan önce açılmayan büyüklere karşı, kahvaltıda sıcak ekmek yememiz için karanlıkta yollara düşen bakkalımızı ihmal etmeyelim..
Fakir fukaranın garibanın veresiye yazdırabildiği bu tarihi alışveriş merkezlerimizin yaşatılması için gerekirse, memleketin sahiplerinin bir fon oluşturup ucuz mal satabilmelerin yoluna bakalım.
Kuruşun bile tahsil edildiği zincir mağazalarının aksine, bakkalımızla pazarlık edip, kazancının küçülmesine vesile olmayalım.
“Para mal alırken kazanılır” düsturunu, bakkalda pazarda değil, köyünden getirip el emeği göz nuru yetiştirdiği ürünlerini bir köşede satmaya çalışarak ekmeğini temin etmeye çalışanlarda değil, lüks harcamalarımızda uygulayalım..
Ulemalardan biri bir kış günü evinde otururken, yoğurtçunun sokaktan 3. Defa geçmesi üzerine hanımına seslenerek; “ Hanım kap getir biraz yoğurt alalım” der. Hanımının; “Bey yoğurdumuz var” demesine üzerine; “Hanım bizde yoğurt var ama, belli ki yoğurtçununda paraya ihtiyacı var ki, sokaktan 3. Geçişi” der..
Bunu unutmayarak esnafımıza sahip çıkalım. Olmadı yerli marketleri tercih edelim.
(*) İçine bükmek: Toplu mal alımlarında total üzerinden bedelin bir kısmını almamak..
(**) Teltiğini atmak: Misal hesap 100-101-102-103 gibi çıktığında, 100’den sonrakiler teltik kabul edilir ve esnaf tarafından müşteriye ikram edilir.