Mustafa Poyraz kapı kapı dolaşıp, kat kat gezip personeliyle helalleşiyormuş. Belediye basın merkezi dün böyle bir haber servisi yaptı.
Güzel bir hareket… Uzun yıllar birlikte çalışmış, iyi kötü-günler geçmiş, acı-tatlı hatıralar yaşanmış, personelin kimi çiçek vermiş, kimi bonzai hediye etmiş. (Bonzai; gerçek ağaçların maket haline getirilmesi, bir tür Japon icadı.. Bazı literatürlerde ise uyuşturucu olarak geçer. Bakınız:google.)
Mutlaka duygusal anlar yaşanmıştır. İnsan ömründe 11 sene hatırı sayılır bir yer tutar. Mustafa Poyraz insan olarak iyi bir adamdır, ama; ilk günden beri ekibini kuramadı. Bundan dolayı çok sıkıntı çekti. Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e olan nasihatini zannederim ya okumadı ya da aldırış etmedi. Ben daha iyisini bilirim dedi.
Kendisini sevenleri destekleyenleri “bu nasılsa benden” diyerek ihmal etti, karşısında olanları kandırmaya çalıştı, pohpohladı, adam yerine koydu, ama ilk kazığıda kendisine onlar attı. Kazık yedikçe hoşuna gitti ve pohpohlamaya devam etti ve kendisini ilk onlar terk etti.
Mustafa Poyraz, helallik meselesini iyi bilir. Okumuş, dini bütün adamdır. Bu nedenle orta hal esnafı krizinde haklı olmasına rağmen, esnafın açlık grevi gibi atraksiyonlara girmesiyle birlikte bir kriz yaşandı. O zaman devreye Mahir Ünal girdi, işi çözdü. Sonra Mustafa Poyraz haklı olmasına rağmen dayanamadı ve bu esnaflarla helalleşti. Esnafın; “Başkan biz sana çok çektirdik hakkını helal et” babından makama gelerek helallik dilemesinin altında, her esnafa 15 bin liralık fatura kesilip, 3. 4. sınıf malzeme alındığını kimse bilemedi (Bu malzemelerin kalitesizliğini bizzat Başkan Poyraz’a gösterdim).
Bu memlekette Başkan Poyraz’ın helallik dilemesi gereken çok adam var. Bunların hepsini hatırlaması mümkün değil. Ama bizim insanımız mağdura karşı affedicidir, hakkını helal eder. Çünkü Poyraz mağdur edilmiştir. Bundan dolayıdır ki; Başkan adayı gösterilmeyince 2 rekat namazla final yapmıştır.
Film erken bitti, 32 parça tekmili birden devam edecek diye beklerken, 32. parçayı göremedik. Bu nedenle soracaklarımız yarım kaldı.
Bundan önceki yazdıklarımızı bir tarafa bırakıp, 2 rekat namaz kıldıktan sonra ne diye hala daha önce açılışı yapılan yerleri “tanıtım” adı altında bir kere daha açtığını, niye masraf ettiğini soracaktık.. (Bu tanıtımlar için hangi firmaya kaç para ödeme yapıldı, bunları açıklayabilecek bir delikanlı var mı?)
Hükümetle cemaatin arasındaki buzlanma ortada iken, cemaatin en büyük destekçilerinden olarak bilinen İpek’lerin yaptırdığı kütüphaneyi daha önce açtığı halde bir kere daha tanıtım diyerek açmasının altında yatanı soramadık.
Nasıl olsa 2 rekat namazımı kıldım, bundan sonra vekil’de yapmazlar beni, bari giderayak biraz gıcıklık mı yapayım dedi onu da soramadık.
Elinde Kur’an-ı Kerim’le makama giren ve yolsuzluk isnat edilen personele; “biz sana güveniyoruz, yemine gerek yok” demesinden sonra personelin; “Başkanım ben bunu sizin için getirdim, sizde karşı çeteye dahil misiniz” demesinden sonra niye makam odasında zeybek oynadığını da soramadık.
Artık sormanın bir anlamı yok, sorsak da cevap alamayacağımız aşikar.
Sevgili Başkan, yolun açık olsun. Pazar günü Üngüt kavşağında siyah eşofmanlarınla yürüdüğün gibi yürümeye devam et.
Seçim sonunda, eğer memleketten gitmez de eczanenin önünde oturup firik yemeye devam edersen, firiğin yanında çay içmeye gelecek olanlardan biride benim, unutma..