Teknolojinin kucağında olan ne varsa bizim şimdilerde olmazsa olmalarımız haline geldi. Ne kadar ihtiyaç, o kadar esirlik. Ne kadar bağımlılık o kadar kölelik. Adeta teknolojinin emrinde bir deri bir kemik kaldık. Artık insanlık onun için çalışıyor, onun için kazanıyor, onun için nefes alıyor, onun için yiyor.
Bunun yanında İnsanların açgözlülüğü ve diğer dünyevî menfaatleri hem teknoloji, hem de medeniyet alanında bizleri öyle bir noktaya getirdi ki; artık insanî değerleri kolayca görmezden gelebiliyoruz.
Şimdi bu akıllı telefonlarda nereden çıktı. Bu teknoloji git gide insanın yerini aldı. Onu hayattan kovaladı, kendi uydusu yaptı. Giderek onu dünyanın dışına itti. Daha kötüsü onu kendi kölesi yaptı. Şimdi her istediğini ona yaptırıyor.
İnsanlar Teknolojinin azatsız kölesi haline geldi. Bu gönüllü kölelik öyle yaygınlaştı ki tüm insanlığın hayatını kapladı.
Önceleri basit bir radyo ve ilkel bir telefondu. Sonra evlerimize çamaşır makinesi olarak girdi. Sonra buzdolabı kardeşini getirdi. Sonra televizyon olarak evimizin başköşesine, ruhumuzun tahtına yerleşti. Ardından özel ve otomatik vites otomobil oldu, sonra telefon. Sonra bilgisayar oldu gelip karşımıza dikildi. Aldı bizi içine sürükledi. Ailemizden,dostlarımızdan ve çevremizden kopardı. Tüm ilişkilerimizi arapsaçına dönderdi.
Sonra tablet oldu koynumuza girdi, bizi can evimizden vurdu. En son akıllı telefon oldu aklımızı başımızdan aldı. Şimdi akılsızlar güruhu olarak yaşamakta, hatta hiç yaşamamaktayız. Yemiyoruz, içmiyoruz, uyumuyoruz; onların emrinde bir deri bir kemik yaşıyoruz.
Onlardan kaçıp kutulamıyoruz, buna imkan da yok. Çünkü bizim yerimize geçmişler, bizi kendi gölgeleri haline getirmişler. Her geçen gün daha fazla onların esiri haline geliyoruz. Her yandan ve her yönden bizi kuşatıyorlar. Kuşatmak ne kelime ruhumuza yerleşiyorlar. Bir kanser hücresi gibi ruhumuzun hücrelerini öldürüp kendi hücrelerini yerleştiriyorlar.
Herşeyin farkındayız; ama bu selin karşısında duramıyoruz. Bu toplumsal felaketin farkındayız ama kendimizi çaresiz hissediyoruz.
Şimdiki nesiller ise işin farkında bile değiller. Onlar bu teknoloji dünyasında büyüdüler, bu teknoloji ile yaşlanacaklar. Zaman geçtikçe Teknoloji dünyasının ezici baskısını daha kötü bir şey ile yenmeye çalışacaklar, denize düşen yılana sarılır misali o yılan tarafından zehirlenerek ölecekler.
Artık bu kadarı fazla. Akıllı telefonların akıllarını aldığı nesilleri kurtarmak zorundayız. Hem kendimizi, hem geleceğimiz, hem de insanlığı bu müthiş sondan kurtarmak zorundayız. Tehlike çanları çalıyor. İş işten geçmeden, bir çare bulmamız şart…