Kara bahtlı sahipsiz memleketim başlıklı özel haberimizde bahsettiğim yazıma başlamadan önce, bir kere daha tekrarlamak ve üstüne basa basa vurgulamak istiyorum. Kimsenin şahsıyla ilgili problemimiz yok. Tek amacımız, memleketin idaresine soyunanların bir takım siyasi entrikaları bırakıp, talip oldukları hizmeti yerine getirmeleridir.
Seçim bitti, artık hizmet zamanıdır. Bunu anlamayan, hizmet yerine birbirinin kuyusunu kazmaya çalışanların karşısında durmak bizim görevimiz ve misyonumuzdur.
Ulaştırma Bakanı geldi gitti, Büyükşehir Başkanımız Fatih Erkoç’un İl Başkanlığından kalma Göksun-Kayseri arasında Pınarbaşı’na uğramadan direkt yol hayalinden bir kelime bile duymadım, okumadım. Maraş-Ankara arasını yaklaşık 125 km kısaltacağı söylenen bu yol, Kısıklı üzerinden Elbistan’a ulaşmaktan daha rantabl bir yol olacaktır. Göksun yolundaki tüneller ve viyadüklerin bitimi ile Elbistan’a ulaşım çok daha kolay olacağından bu yolun yapımına hiçbir zaman sıcak bakılmaz. O zaman hayal değil, gerçeklerin peşinde koşalım.
Şimdi gelelim dünkü haberimizde sözünü ettiğimiz Suriye olaylarını perde arkasına ve gerçeklere.
Kim kime para teklif etti ya da etmedi, veya; bu dedikoduları kim çıkardı.
Ben o gün yaşadıklarımı sizlerle paylaşayım, yorumunu da ondan sonraya bırakalım.
Haberde belirttiğim üzere, el muhaberat kaynaklı olayların olduğu gün ofisimde otururken Suriyelileri istemezük diye nara atanlara Valilik önünde katıldım.
Oradan Kent meydanı, daha sonra da kontrolsüz kalabalığın Dumlupınar bağlantılı olarak belediyeye gitmeleri üzerine bende diğer gazeteci arkadaşlarımın bir kısmı ile Belediye önüne gittim.
Adam yerine konmama güdüsü yaşayan bu kalabalığın bir Vali ya da Belediye başkanı gibi üst düzey yetkilinin gelmeleri halinde dağılacağı ve söz dinleyeceği kanaatine vardım. Bu kanaatim sonucu memleketin en yetkili Vekili olan Grup Başkanvekilimizi aradım. Telefonuna danışmanı çıktı ve Mahir bey toplantıda dedi.
Durumun vahim olduğunu, Vali ya da Belediye Başkanının bu insanlara; Suriyeliler konusunda haklısınız, durumu Ankara’ya bildirdik, ama bu sorunu çözmemiz için biraz zamana ihtiyacımız var babından bir konuşma yapmaları halinde dağılacaklarını söyledim. Bu durumu acil olarak Mahir bey’e iletmesini istedim.
Danışmanın ifadelerinden umutsuzluğa kapılınca bu defa en kolay ulaşabileceğim Sıtkı Güvenç Bey’i aradım.
Aynı şekilde durumu izah ettim. Sıtkı bey bana 10 dakika kadar sonra dönerek, Büyükşehir Belediye Başkanına ulaşamadığını söyledi.
Bir Vekilin Belediye Başkanına nasıl ulaşamadığı şaşkınlığını yaşarken aynı dakikalarda Göksun Belediye Başkanının face sayfasında Büyükşehir Belediye başkanımızla esnaf geziyoruz paylaşımı olduğunu da burada belirtmek isterim.
Kahramanmaraş spor’u bahane ederek Fatih Erkoç’u istifaya davet eden bu kalabalığa kim hükmedebilir diye düşünürken eski Kahramanmaraş spor başkanı olması hasebiyle 12 Şubat Belediye Başkanımız Hanefi Mahçiçek bey’i aradım. Aynı kaygılarımı dile getirerek gelmesinde fayda olduğunu ve söyleyeceği birkaç kelime ile kontrolden çıkmış bu insanların dağılabileceğini söyledim.
Durumun vehametini anlayan Sayın Mahçiçek iftar programı için gittiği Tekir’den geri dönerek Ulu Camii Meydanında gereken konuşmayı yaptı ve insanların en azından o gece dağılmalarını sağladı.
İşin bundan sonrası daha da vahim….
Bu işi siyasi ranta çevirmek isteyen bazı insanlar, efendilerinden haberli ya da habersiz ortaya bir takım dedikodu çıkarmaya ve suni gündem oluşturarak çalıştılar.
Birilerine para vererek olay çıkartılmasını istemenin tek karşılığı memlekete ihanettir, ve böyle bir şey ispat etmekte mümkün değildir.
Bu durumda Büyükşehir Belediye Başkanımızın şoförlüğünü yapan Hulusi isimli şahıs olayın mağdurlarına gelerek Size Fatih Erkoç aleyhine slogan atın diye Hanefi Mahçiçek para vermiş deme cesaretini kimden almıştır.
Böyle bir olaydan Sayın Erkoç’un haberi olduğunu sanmıyorum. Haberi varsa çıkıp itiraf etmeli, yoksa da ekibindeki insanlara bu lafı neden söylediğinin hesabını sormalı ve sonucunu kamu oyu ile paylaşmalıdır.
Başbakan lehine tezahürat yapılmasını isteyen iş adamının, Başbakan sevgisinin bu derece saptırılması doğru olmadığı gibi taraftara hükmedecek tribün liderliği de kolay lokma değildir. Tribün lideri adam satmaz, menfaati uğruna sağı solu oynamaz. Bunu da tribün lideriyim diyen Yahya Vursavuş gibi kardeşleriminde iyice idrak etmesi gerekir.
Değerli okuyucular; olayın aslı budur.
Netice olarak hiç kimse dediğini kabul etmeyecek ve siyasi çekişmeler uğruna entrika çalışmaları devam edecektir.
Muhtemelen memleketin sahipleri her zaman olduğu gibi sessiz kalma haklarını kullanacaklar, Ankara’dakiler bana değmeyen yılan bin yaşın politikası güdecekler, Maraş’takiler gelecek seçim için var güçleri ile çalışmaya, müftüye davet ettiklerimiz hiçbir şey olmamış pişkinliği içinde siyasi arenada boy göstermeye devam edecekler, Abid Vanlı yine heyezan görüyor ve de zırvalıyor diyerek kendilerini avutmaya ve yaptıklarını haklı çıkarmaya çalışacaklar, olan da Hüseyin Tahir Yılmaz gibi saf delikanlılara olacak..
Ama; gün gelecek yanlış yapanlar, yaptıklarının hesabını bu millete verecekler.