Paylaşmak istediğim konular biraz değişik, farklı mekanlarda ama sonucu hep kitap kültür fuarına çıkacak. İnşallah toparlayabilirim, eğer toparlayamazsam bu defalık velinimetimiz kabul ettiğim okuyucularımın bu toparlama işini yapmalarını istirham edeceğim.
Bana göre Büyükşehir’in kültürel anlamda yaptığı en güzel faaliyetlerden biri dün açılışı yapılan 2. Kitap-kültür fuarı.
Bu fuar çerçevesinde, Azerbaycan milletvekili Ganire Paşayeva’da geldi. Fuara renk kattığı konusunda herkes hemfikir.
Sayın Paşayeva ile daha önce tencere-kapak diyerek kavgalı olduğumuz Sayın Rektör Durmuş Deveci’nin makamında tanıştık.
Sayın Paşayeva’yı dinledikçe, artık tekaütler sınıfında yer aldığımız sevgili kardeşim Mehmet Taş’ın, niye Sayın Vekili dilinden düşürmediğini anlamış oldum.
Kendisini; vatanına, milletine ve 2 devlet-tek millet felsefesine adamış olan bu Azeri vekilimizi dinlemeden anlayamazsınız(Bu konuda Google baba size yardımcı olur)..
Bir gezisi sırasında, o zamanın Hindistan sefirinin Azerbaycan hakkında bilgi sahibi olmamasından duyduğu mahcubiyeti anlatırken, bizim okullarda Bizans’ın gelmişini geçmişini ezberlediğimizi anlatması beni çok etkiledi.
Ben şahsen Lise yıllarında, sanat tarihi dersinde Bizans’ın Gotik usulü direklerindeki kıvrımları bilemediğinden sınıfta kalan öğrencileri bilirim.
Tüm bunları dinledikten sonra Sayın Ganire Paşayeva’ya hayran olmamak elde değil. Allah yolunu açık etsin..
Şimdi başlık meselesine gelelim. Nerden çıktı çayın hatırı.
Sayın Paşayeva’dan dinledim. Bir Azeri şair demiş ki; biz Türkler çayı çok fazla tüketiriz, hemen hemen her evde, her işyerinde çay gelen giden misafir için adeta milli içecek haline geldi. Bir fincan kahve için 40 yıl sürecek bir hatır süreci başlatıyoruz da, bu çayın hiç mi hatırı yok demiş.
Vallahi ben bunu lafı tuttum. Çay hatır borsasını 5 yıldan açıyorum.
Buraya kadar işin latife kısmı..
Gelelim Rektör meselesine.. Sayın Rektör’ün özellikle Türk Cumhuriyetleri ile ilgili düşüncelerini ve faaliyetlerini dinleyince, tencere-kapak olayını unutup hayran oldum.
Üniversite açısından 2015’in Azerbaycan yılı olması, 2016’nın ise; Makedonya ve Bosna Hersek yılı olarak ilan edilecek olması, Türkçeyi kullanma ve geliştirme konusundaki hassasiyeti, akademisyen alırken bu zamana kadar ne yaptın, üniversiteye gelinde ne yapacaksın, ne katkıda bulunacaksın sorusu, Sayın Rektöre bakış açımı tamamen değiştirdi.
Sayın Rektöre, Osmanlının izinden giden öğrenciler yetiştirme düşüncesinde başarılar diliyorum.
Gelelim dünün finaline..
Radyocular dahil çok konuşanı fazla sevmem. Dün akşam Necip Fazıl’da Talha Bore Öge’yi ilk kez dinledim.
Kitap fuarı çerçevesinde bazı ilçeler dahil, merkezde de vatandaşla buluştu. Bende sohbetine dün akşam katıldım. Dinlemek lazım, anlatmakla olmaz. Canlı sohbetini kaçıranlar, youtube’dan bulabilir.
Akşamki esas konu; Azeri vekilimiz Paşayeva’nın orada yaptığı ve milleti ağlatan konuşması idi.
Sonuç; Büyükşehir’i tebrik ediyorum.
Yalnız bazı parazitleri, etkinlikten uzak tutmasında fayda var.