5 vakit namaz kılan bir adam değilim.
Cumaları kaçırmamaya özen gösterirken, arada fırsat oldukça da vakit namazlarını yokladığımız olur.
Namaz kılmasamda benim kalbim temiz diyenleri tasvip etmem, din muameledir lafını çok önemserim..
Cuma gecesi..
Bilgisayarımın başına oturup, günlük gelişmeleri takip edeyim derken, minareden yükselen ilahi sesler beni merhum Faruk Arıkan adına yaptırılan camiye yöneltti.
Namazda gözü yokki ezanda kulağı olsun sözünü doğrularcasına, namaz vaktini tam bilemediğim için koşa koşa gittiğim camiye vardığımda, 20 dakika erken vardığımı fark ettim.
Oturup şöyle gelmişimi geçmişimi bir film şeridi içerisinde caminin kubbesinde seyrederken, yanımda iki tane çocuk belirdi.
Birinin eli havada, kolunda dikiş izleri var.
Boş bulundum, geçmiş olsun n’oldu eline diye sordum.
Hay sormaz olaydım.
Adı Burak..
Camiye yakın bir civardaki apartman görevlisinin oğlu olduğunu orta mektep arkadaşım Ahmet Kazancı’dan öğrendim.
Havale geçirmişim dediğinde, içimde düğümlenenler(adı her ne ise), hala boğazımda.
Kol bükülmüyor.
Parmakların ikisi avuç içine yapışmış.
Ezan okunup, yatsı namazının ilk sünnetini kılıp farz için beklemeye başladığımda, gözüm Burak’a takıldı.
Ayakta.. Sadece rükuya eğilebiliyor, secdeye varamıyor..
Kol ileri doğru devamlı açık bir şekilde namazını eda ediyor.
Küçükken; yolda hızlı yürür, Sarayaltı’ndan Demirci çarşısına doğru giderken, benden hızlı yürüyenleri geçmeye çalışır, benle yarıştığının farkında olmayan insanları geçerdim.
Futbol hakemliğine başlamadan önce, merdivenleri iki’şer üç’er çıkar, belkide çocukluğumda yapamadığım sporun acısını çıkarmaya çalışırdım.
Hakem olduktan sonra, ya ben koşamazsam, bu hakemliği yapamayıp bir köşede oturmak zorunda kalırsam düşüncesi, yolda yarış yapmayı, merdivenleri normalin dışında çıkmayı bana terk ettirdi.
Belki de; koşamayan, yürüyemeyen insanların beni görüp, kendi hallerine isyan etmesinler düşüncesi bu terk edişlerimin sebebidir.
İşte Burak’ın bu haliyle eğilip bükülerek namaz kılmaya çalışması beni bir anda yeniden eski günlerime götürdü.
Yüce Allah’ın verdiği nimetlere şükretmeyi hep böyle manzaraları görüncemi aklımıza getirmeliyiz diye düşündüm namaz bitene kadar..
Faruk Arıkan camiinin genç hocasının kadife sesi ile Kur’an-ı Kerim tilavetini bitirip, duaya geçtiğinde ben hala Burak’ı seyrettiğimi fark ettim.
Burak’ın kolu düzelir mi bilmem ama, camii çıkışında başını okşadığım Burak hiç aklımdan çıkmayacak..