Diyabet
yaygın görülmesinin yanı sıra kısa ve uzun vadede oluşturduğu komplikasyonlar
nedeniyle de önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu yazıda diyabetin akut
(erken) ve kronik (geç) komplikasyonlarını ile bu komplikasyonların gelişmemesi
için yapılması gerekenleri gözden geçireceğiz.
Sık
İdrara Gitme, Ağız Kuruluğu ve Halsizlik Yaygın Diyabet Belirtileri!
Diyabetin başlıca akut
komplikasyonları; diyabetik ketoasidoz (DKA), hiperozmolar hiperglisemik durum
(HHD), laktik asidoz ve hipoglisemidir. DKA ve HHD, insülin eksikliği ve ciddi kan
şekeri yüksekliği sonucu ortaya çıkan ve tedavisi büyük ölçüde benzer olan, iki
önemli metabolik bozukluktur. DKA’da ön plandaki sorun insülin eksikliği iken,
HHD’de ise sıvı eksikliğidir. DKA’nın belirtileri; sık idrara gitme, ağız
kuruluğu, çok su içme, iştah artışı, kilo kaybı, bulantı, karın ağrısı,
halsizlik, çarpıntı, tansiyon düşüklüğü, nefeste aseton kokusu olarak karşımıza
çıkar. Tedavi edilmeyen olgularda tablo; şuur bulanıklığı ve komaya kadar
ilerler. HHD sıklıkla, yaşlılarda ve suya erişimi kısıtlı olan hastalarda
karşımıza çıkar. Özellikle yaşlı hastalarda yalnızca nörolojik bulgular ile
karşımıza çıkabileceğinden bu konuda dikkatli olunmalıdır. Belirtiler
halsizlik, sık idrara gitme, ağız kuruluğu, çok su içme, çarpıntı, tansiyon
düşüklüğü, ciltte kuruluk ve cilt turgor tonusunda azalmadır.
“Hipoglisemi
Trafik, Ev veya İş Kazaları Gibi Riskleri Beraberinde Getirmektedir”
Hipoglisemi; kan şekerinin
50 – 55 mg/dl düzeyinde olması, hastada kan şekeri düşüklüğü ile uyumlu
belirtilerin olması ve bu belirtilerin, kan şekeri düşüklüğünü ortadan kaldıran
bir tedavi ile geçmesi olarak tanımlanır. Hipogliseminin belirtileri terleme,
titreme, endişe, baş dönmesi, açlık, çarpıntı, görme bozukluğu, yorgunluk, baş
ağrısı ve çabuk öfkelenme olarak sıralanabilir. Hipoglisemi klinik olarak;
hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırılır. Hafif ve orta derecedeki
hipoglisemiyi hasta kendi kendine tedavi edebilir. Orta derecedeki
hipogliseminin hafif hipoglisemiden farkı, hastanın aktivitelerini belirgin
şekilde etkilemesidir. Ancak ağır hipoglisemi hastanın dışarıdan yardım
almasını ve damardan tedaviyi gerektiren, çoğunlukla koma veya nöbete neden
olan ciddi bir tablodur. Hipoglisemi psikolojik ve nörolojik bozukluklar, kalp
krizi ve ritim bozuklukları, gözde kanama ve diyabete bağlı retina tabakasında
görülen bozukluklarda ağırlaşma, ayrıca trafik, ev veya iş kazalarının oluşumu
gibi pek çok riski de beraberinde getirmektedir. Hastanın bilinci açık ve
yutabiliyorsa hipoglisemi tedavisinde 15-20 g glukoz (tercihen 3-4 glukoz
tablet/jel, 4-5 kesme şeker veya 150-200 ml meyve suyu ya da limonata) ağız
yolundan verilir. Çikolata, gofret gibi yağ içerikli ürünler kesinlikle
kullanılmamalıdır. Her
hipoglisemik atak tedavi edildikten sonra nedenleri gözden geçirilmeli,
gerekiyorsa hasta eğitimi tekrarlanmalıdır.
Diyabetin
Kronik Komplikasyonları Nelerdir?
Bunlar kalp damarı
hastalıkları, beyin damarı hastalıkları, periferik (bacak vs.) damar
hastalıkları, diyabete bağlı retina tabakasında, böbrekte ve sinir sisteminde
görülen bozukluklar olarak sınıflandırılabilir. Diyabete bağlı retina
tabakasında görülen bozukluklar için tüm hastalar yılda bir kez göz
hastalıkları görüşü istenerek bu açıdan kontrol altında tutulmalıdır. Retinada
görülen bozuklukların derecesine bağlı olarak hastaların takip sıklığı göz
hastalıkları hekimlerince belirlenmelidir. Diyabete bağlı böbrekte görülen
bozukluklar için tüm hastalarda yılda bir kez idrarda mikroalbümine
bakılmalıdır. İdrarda mikroalbümin varlığı saptanan hastalarda belirli grup
tansiyon ilaçlarının kullanımı, sıkı bir kan basıncı kontrolü ve sıkı kan
şekeri kontrolü ile tablonun ilerlemesi durdurulabilir. Tablo durdurulamaz ise
hastalarda böbrek yetmezliği gelişme riski artar. Diyabete bağlı sinir sistemi
sorunları; dengesiz yürüme, el ve ayak kaslarında güçsüzlük, ağrı ve ısı
duyularında azalma, el-ayaklarda yanma, batma, karıncalanma, elektrik çarpması
hissi ve üşüme, kafa siniri felcine bağlı tek taraflı gözde ağrı, çift görme ve
göz kapağında düşme, sinir köklerinin tutulumuna bağlı, bant tarzında yayılım
gösteren sırt, karın veya gövdede ağrılar şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Diyabetik
Ayak Ülseri Geliştirme Riski Var!
Önemli bir başka sorun da
diyabetik ayak ülserleridir. Her diyabet hastasında yaşamı boyunca yüzde 12–15
oranında diyabetik ayak ülseri gelişme riski vardır. Diyabetik ayak ülserleri
hayat kalitesinin bozulmasına, yüksek tedavi maliyetlerine ve ilgili uzvun
kaybına neden olabilir. Özellikle; ayak mekaniği bozuk olan, ayağında kemik
deformitesi olan, tırnak bozukluğu mevcut olan, damar problemleri yaşayan ve
diyabete bağlı sinir sistemi bozukluğu olan hastalarda risk daha da artar. Bu
açıdan diyabetik hastalarda ayak bakımı ve korunması ile ayakların detaylı
muayenesi çok önemlidir. Diyabetik ayak bulguları olan bir hasta, vakit
kaybetmeden bu konuda deneyimli bir merkeze başvurmalıdır.
Özet olarak diyabet; kronik
komplikasyonları nedeniyle körlük, diyaliz ve travma dışı uzuv kayıplarının en
önemli sebebidir. Tüm bu komplikasyonlarla mücadele etmek için hastaların ve
yakınlarının eğitimi, kan şekeri seviyelerinin normal sınırlarda tutulması ve
düzenli takip, tedavinin olmazsa olmazlarıdır.