Günümüzde sağlıklı yaşam ve kilo verme,
fit kalma, kendini daha dinamik hissetme amacıyla spor yapmak adeta bir yaşam
tarzı haline geldi. Spora olan ilginin artmasıyla birlikte, spor salonlarında
veya açık havada koşu, bisiklet, yüzme gibi sporlardan sonra görülen
yaralanmalarda da artış gözleniyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi’nde spor
nedeniyle özellikle kalça, diz ve ayak bileğinde oluşan yaralanmaları konu alan “Alt Ekstremite Spor
Yaralanmaları” başlıklı bilimsel bir sempozyum
gerçekleştirildi. Multidisipliner bir anlayışla organize edilen toplantıya; bu
bölgelerin tedavisinde rol alan hekimler, fizyoterapistler, sağlık ve sporla
ilgili kişiler katıldı. Toplantıda ayak bileği, kalça ve diz ameliyatlarında
kullanılan en son yöntemler tartışıldı, hekimler son gelişmeleri, güncel
stratejileri ön plana koydular. Sempozyumun başkanlığını yapan Acıbadem Altunizade Hastanesi Ortopedi
ve Travmatoloji Uzmanları Prof. Dr. Alper Kaya ve Doç. Dr. Barış Kocaoğlu, spor yapanların artışıyla spor yaralanma oranının da
arttığına dikkat çekerek özellikle kalça, diz ve ayak bileğinde ortaya çıkan
sorunlardaki yeni gelişmeler hakkında bilgi verdiler.
En
çok atletik olanlarda görülüyor
Spor ve sağlık ilişkisinin daha çok
bilinmesiyle sağlıklı yaşamak için insanların daha çok spor yaptıklarını ifade
eden uzmanlar, ancak bilinçli spor yapmanın önemine de dikkat çekiyorlar. Zira
bilinçli spor yapılmadığında yaralanmalar ortaya çıkıyor. Bazı yaralanmalar,
hayat kalitesini oldukça düşürüyor, hatta kişinin ya da sporcunun spor
yapmasına da engel olabiliyor.
Spor yaralanmalarının genellikle az
hareket eden, obez kişilerde görüldüğü gibi yanlış bir kanının toplumda yaygın
olarak görüldüğüne vurgu yapan uzmanlar, sanıldığının aksine, zayıf, atletik ve
aktif hayat süren kişilerde daha çok görüldüğüne dikkat çekiyorlar.
Sorun
diz eklemindeyse…
Dizde en sık görülen sorunların başında
menisküs aşınması ya da yırtılması geliyor. Menisküs, dizin içinde iki kemik
arasında yük taşıyan elastik bir doku. Bu nedenle aşınma ve yırtılmaya çok
yatkın. Toplumda menisküsün “sporcu hastalığı” olarak bilindiğine dikkat
çeken Ortopedi
ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya menisküste iki tip yırtık görüldüğünü ve buna göre
tedavinin de değiştiğini belirterek şunları söyledi: “Spor yapanlarda ya da
sporla uğraşmasa bile yaşı daha genç olan ve aktivitesi yüksek insanlarda
doğrudan yırtılabiliyor. İkinci tipi ise daha ileri yaşlarda ve yüklenme az
bile olsa menisküs dokusunundaki aşınmaya bağlı yavaş gelişen yırtıklardır.
Genç hastalarda çoğu menisküs yırtığında ameliyat gerekli iken yaşlı hastalarda
ameliyat dışı tedaviler öncelikli olarak uygulanıyor.”
Artroskopi
ile alınan sonuçlar çok iyi
Menisküs yırtığı tedavisinde her hastaya
özel değerlendirmeler yapıldığını belirten Prof. Dr. Alper Kaya, sporcuların
bir an önce spor hayatına dönme beklentisinin tedavinin farklılaşmasına yol
açtığını söyleyerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Menisküsün korunması
gerekiyor, yırtıklar olabildiğince dikilmeye çalışılıyor. Genellik tamiri
mümkün olan yırtıklar yüzde 80 olasılıkla iyileşiyor. Ancak yüzde 15-20 gibi
bir oranla da iyileşmeyip ikinci bir ameliyatla yırtık kısmın alınması
gerekebiliyor. Menisküs ameliyatı günümüzde artroskopiyle (kapalı yöntem)
yapılıyor. Artroskopi ile diz ekleminde ulaşılması zor ve dar yerlere iki üç
delikten özel bir kamera ile ulaşabiliyor, sadece hasarlı dokuyu çıkarmak veya
dikmek mümkün oluyor ve çok iyi sonuçlar alınıyor.”
Sportif
hareketler kalça eklemini zorluyor
Sportif hareketlerin aşırı ya da ters
yapılmasının kalça eklemini zorladığını belirten Ortopedi ve Travmatoloji
Uzmanı Doç. Dr. Barış Kocaoğlu, bu
bölgede oluşan hasarın kendini ağrı ile belli ettiğini söylüyor. Spor
hareketlerinin yanı sıra genetik nedenler ya da aniden yapılan ters hareketler
de, labrum denilen ve adeta kalça eklemi içinde contaya benzer şekilde olan
yapının yırtılmasına yol açıyor. Bu yıpranmalar ve yırtılmalar da halk arasında
“kireçlenme” olarak biliniyor. Bu durumun giderilmesi için uygulanan
ameliyatlarda son 5 yıldır Türkiye’de kalça artroskopisi tercih ediliyor. Kapalı
kalça ameliyatı olarak da bilinen bu cerrahi yöntemde; kalçaya herhangi bir
açık yara yapmadan, bir kas kesmeden, sadece 4 milimetrelik 2-3 tane delikten
özel bir kamera ile girilerek içeride o yırtığın dikildiğini söyleyen Doç. Dr.
Barış Kocaoğlu şu bilgileri veriyor: “Ameliyat sırasında kemik çıkıntıları
tıraşlanıyor, kıkırdağa tedavi yapılıyor. Böylece kalçanın ileri kireçlenmesi
önleniyor. Hastanın ağrıları ciddi yönde azalıyor. Çoğu hasta kapalı bir
ameliyat olduğundan ameliyata daha sıcak bakıyor, günü birlik bir cerrahi ile
hasta ertesi gün üzerine basabiliyor ve banyo yapabiliyor, ameliyatın ertesi
günü taburcu ediliyor.
Erken
teşhis önemli!
Kalçadaki kireçlenmeyi artıran en büyük
nedenler, kalçada erken dönemde olan kemik çıkıntıları ve yırtıklar. Bu
şikayetleri erken yaşlarda ameliyat edip önlemek mümkün, bu sayede kalça
protezine gidiş azaltılabiliyor. Erken teşhis edilen sporcuysa ameliyattan
sonra spor hayatına devam edebiliyor.