Basit bir sorun gibi görülen yüksek tansiyon, ani ölümleri getiren kalp
yetmezliğine yol açabiliyor. Kalp yetmezliğine yakalanmamak içinse yıllık
tansiyon kontrollerinin yanında kardiyolojik takip önem taşıyor. Memorial Şişli
Hastanesi ve Memorial Etiler Tıp Merkezi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. İlke
Sipahi, kalp yetmezliği ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Toplumda yüzde 2 oranında görülen kalp yetmezliği,
belirti vermeden ilerleyebilen bir sorun olduğu için tehlikeli ve ölümcüldür.
Kalp perfomansının azalması sonucu, kalbin doku ve organlara gerekli ve yeterli
kanı gönderememesi sonucu ortaya çıkan klinik bir tablo olarak yorumlanan kalp
yetmezliğinin en büyük risk faktörleri yüksek tansiyon ve damar tıkanmasıdır.
Kalp yetmezliğinden korunmak için yüksek tansiyon ve damar tıkanıklığına neden
olabilecek durumlardan kaçınmak gerekmektedir. Yüksek tansiyon hastalarında kan
basıncının yükselmesiyle birlikte kalp yüksek basınca karşı çalışınca tükenme
durumuna gelmektedir. Damar tıkanıklıklarında ise yeterince kan alamayan kalbin
dokusu ve kasılması bozulmaktadır.
Eforla gelen nefes darlığına dikkat!
Kalp yetmezliğinin temel iki belirtisi vücutta su birikmesine bağlı ödem ve
nefes darlığıdır. Bütün belirtiler ise şöyle sıralanabilir:
- Eforla gelen nefes darlığı, ileri evrede dinlenme halinde nefes darlığı
- Vücutta su birikmesine bağlı ödem
- Çabuk yorulma
- Çarpıntı
- Göğüs ağrısı
- Karında şişlik
- Hızlı kilo artışı
- Baş dönmesi, sersemlik, bayılma
- İştah kaybı ve bulantı
- Sık öksürmek
Kalp yetmezliği dört evreden oluşuyor
Kalp yetmezliği de son yıllarda kanserdeki gibi evrelendirilen hastalıklar
arasında yer almakla birlikte, hastalığın evreleri şöyle sıralanmaktadır.
1 - Evre A: Yüksek tansiyon ve damar tıkanması olan hasta bu evrede yer alır.
Kalpte hasar yoktur, kalp krizi meydana gelmemiştir.
2 - Evre B: Hasta kalp krizi geçirmiştir ama kalp yetmezliği belirtisi yoktur
3 - Evre C: Hastanın kalbinde hasar bulunur, kalp yetmezliği belirtileri
başlamıştır.
4 - Evre D: Hastanın kalbinde hasar vardır, kalp yetmezliği belirtisi bulunur,
belirtiler kontrol altında tutulamaz
Fiziki muayeneye uygun teknolojik teşhis
Kalp yetmezliği teşhisinde iyi bir fiziki muayene önemli rol oynarken,
teknoloji iyi bir tedavinin kapılarını açmaktadır. Fiziki muayenedeki bulgular
ve hastadaki şikayetlere göre kalp ultrasonu yani ekokardiyografi, kalp MR’ı,
klasik anjiyo, ritim holteri ile teşhis yoluna gidilir. Son yıllarda kanda
aranan BNP ile kolaylıkla teşhis sağlanabilmektedir.
İlaç tedavilerinden kalp piline
Eski yıllarda digoksin etken maddeli ilaçların kalp yetmezliğinde işe
yaradığı düşünülürken, araştırmalarla birlikte pek çok ilaç tedavide
kullanılmaktadır. Ancak teknolojinin ilerlemesiyle birlikte özellikle ileri
evre kalp yetmezliği bulunan hastalarda kalp pili gibi uygulamalar
yapılmaktadır. Kalp pilleri doğru hastalarda kullanılırsa, hastalarda gözle
görülür derecede başarılı bir düzelme görülmekte ve kalp nakline ihtiyaç
kalmamaktadır. Ancak kalp pili için doğru hasta EKG ile belirlenebilmektedir.
Doğru hastaya uygulanan kalp pili sayesinde hastaların ömrü uzamaktadır.
Kalp nakli ileri evrede devreye giriyor
Son yıllarda “Sacubitril valsartan” içeren ilaçlar gündeme gelmişken; bu
ilaçların yakın zamanda kullanılanlardan daha üstün olduğu ifade edilmektedir.
Ancak bir grup hasta, ilaç ya da kalp pili tedavilerine yanıt vermemektedir. Bu
gibi ileri evre hastalarda yapay kalp, suni kalp destek cihazları ve kalp nakli
devreye girmektedir. Tüm bu uygulamalar ülkemizde başarıyla yapılabilmektedir.
Kalp yetmezliğinden korunmak için
düzenli takip önemli
Kişilerin 20 yaşından itibaren düzenli olarak yüksek tansiyon kontrolü
yaptırması gerekmektedir. Ayrıca yüksek tansiyondan korunmak çok önemlidir.
Kilo kontrolü, alkol kullanılmaması, tuz kısıtlaması, potasyum alımının
artırılması, doğru beslenme yüksek tansiyonu önleyici olabilmektedir. Bunun
yanında damar tıkanmasını önlemek de kalp yetmezliğinden koruyabilmektedir.
Düzenli bir yaşam ve dengeli beslenme prensiplerine uymak, sigara ve aşırı
alkolden uzak durmak, egzersiz, kolesterol takibi de damar tıkanıklığını
önleyebilmektedir. Bunların yanında hiçbir yakınma olmasa bile 20’li yaşlarda
kolesterol, kan şekeri ve tansiyon senede bir ölçtürülmelidir. Bu değerlerde
bir problem yoksa 30 yaşa kadar beş yılda bir, 30-40 yaş aralığında 3 yılda
bir, 40 yaş sonrasında yılda bir kardiyolojik muayene yapılmalıdır.