Bir savaşı
televizyon ekranlarından maç izler gibi izlemek...
Savaşa kim
kazanacak mantığıyla bakmak...
Ne kadar
ahlaki…
Oysa bu bir
maç değil savaş…
Maç gibi
izlenen bu savaşta binler, on binler, yüz binler ölmekte…
Binlerce
kişi sakat kalmakta…
Milyonlarca
kişi evini yurdunu terk etmekte…
Bu maç gibi
izlenen savaşta; çocuklar ölmekte…
Bu maç gibi
izlenen savaşta; ülkeler yerle bir olmakta…
Kim ne derse
desin; savaşın haklı bir nedeni olmaz.
Kazanan
tarafı da…
Dünyada insandan
daha değerli ne olabilir ki?
İnsandır
asıl olan…
Savaş…
En kötü ölüm
savaşta ölmektir…
Başkalarının
verdiği kararla…
Suçsuz ve
günahsız…
Albert
Einstein;
Savaş bana
ne kadar aşağılık geliyor! Böyle iğrenç bir işte yer almaktansa parçalara
ayrılmayı tercih ederim.
Nazım Hikmet;
Savaş; korku
ve sefaletten başka bir şey veremez. Yakar, yıkar, öldürür, yok eder.
H. N.
Brailsford;
İnsan
savaşın ne olduğunu, ancak bittiği zaman anlar.
Jean Paul Sartre;
Savaşı;
zenginler çıkarır, yoksullar ölür.
Nicolas
Guillen, “Ölü Asker” şiirinde savaşı bakın nasıl anlatmış;
- Kimin
kurşunu öldürmüş onu?
- Bilen yok.
-
Nereliymiş?
- Jovellanoslu,
diyorlar.
- Nerede
bulmuşlar?
- Yolun
yanında yatıyormuş,
Öteki askerler görmüş.
- Kimin
kurşunu öldürmüş onu?
Gelip öpüyor
onu nişanlısı;
Anası
geliyor sonra ağlıyor.
Sonra da
yüzbaşı çıkageliyor.
Bağırıyor:
- Gömün onu!