Alışmak,
kabullenmek, kabul etmek çok zor…
Bir gerçek
var, o yok artık. Bir daha da olmayacak.
Bu kadar net
işte…
Bir daha da
olmamak... Ebediyete gitmek...
Kavgalarımız,
sevinçlerimiz, paylaşımlarımız…
Çocukluğumuz…
Gençliğimiz…
Omuz omuza
verdiğimiz mücadelemiz…
Var olma
kavgamız…
Sol yanımız…
Hepsi
beynimde, bir film şeridi…
İzliyorum
bir bir…
Bazen gülüyor, bazen ağlıyorum…
Kabul etmek
istemiyorum ölümünü.
Ölmeseydin,
yaşasaydın diyorum.
Kafam
nedenlerle dolu…
Neden diyorum…
Neden...
Neden ölüyor
insanlar…
Ne kadar
soğuk ölümün yüzü.
Nefret
ediyorum ölümden…
Ölüme övgüler
düzenlere inat…
“Ölüm adın
kalleş olsun” diyorum.
Hiç kimse
ölmesin istiyorum…
Ama hiç
kimse…
Biliyorum, “Her
ölüm erken ölüm!”
Hala dün
gibi…
Öyle
yaşıyorum…
Ali derdim!
Ali!
Dünyanın en
güzel insanı, dürüstlük abidesi.
Sevgi dolu
yüreği…
Kin, nefret
değildi rehberi.
İyilik
meleği…
Doğanın
dengesi, dünyanın gerçeği…
İnsanlığın
düşmanı…
Ölüm!
İsyanım
var...
Kabul etmiyorum.
Her bir yaşanmışlığı…
İnadına yüreğimde
taşıyorum.
“Dün gibi
içimdesin…” diyorum.