Hayatımızda pek çok
değişikliğe neden olan koronavirüsle mücadele sürecince sınavlara hazırlanan
gençler, daha fazla stres, kaygı ve endişe yaşıyor. Olumlu geri bildirimlerin
kaygı ile baş etmeden çok önemli olduğunu söyleyen Liv Hospital Ulus Çocuk ve
Ergen Psikiyatri Uzmanı prof. dr. seher akbaş sınava girecek gençlerin
ailelerine önemli tavsiyelerde bulundu.
Kaygı
sınavdan sonra da devam edebilir
Kaygı; kişinin bir uyaranla
karşılaştığında yaşadığı bedensel, duygusal ve zihinsel aşırı uyarılmışlık
halidir. sınav kaygısı ise bu aşırı uyarılmışlık halinin sınavdan önce, sınav
esnasında ve sınavdan sonra yaşanmasıdır. Sınav kaygısında sınavın kendisi
strese yol açmaz, sınavın kişi tarafından algılanış biçimi kaygıya neden olur.
Bu nedenledir ki bazı öğrenciler sınavlarda çok rahat ve başarılıdır, bazıları
ise kaygılı ve başarısız olur. Karşılaştıkları olayları felaketleştirme ya da
abartma eğiliminde olan çocuk ve ergenlerde, endişe duyulan bir durumun korkunç
olacağı ve felaketle sonuçlanacağı yönündeki mantıkdışı bir inanç, genellikle
kaygıya eşlik etmektedir. Sınavın tehlike yaratan bir durum olarak düşünülmesi
kaygıya neden olur. Zihnin sürekli sınav anı ve sınav sonrası olacaklarla
(hayal kırıklığı gibi) meşgul edilmesi ve bu konuda endişe duyulması, sınav
kaygısının yaşanmasına yol açar.
Neden
sınav kaygısı yaşarlar?
—- Mükemmeliyetçi kişilik
yapısı
—- Yüksek beklenti düzeyi
—- Kötü çalışma alışkanlığı
—- Görev ve sorumlulukları
erteleme
—- Başarısız olma ve
değerlendirilme korkusu
—- Yorgunluk, uykusuzluk ve
yanlış beslenme
—- Her durumu felaketmiş
gibi algılama
Sınav
kaygısının çözümünde ebeveynlere öneriler
- Anne ve babanın kendi
beklentileri ile çocuğun kapasitesi-sınırları arasında gerçekçi bir denge
kurulmalıdır.
- Anne ve babalar çocuğun
çalışma isteğini arttırmak niyetiyle “Bu kadar çalışmaşla kazanamazsın”, Az bir
zaman kaldı, bizi mahcup etme” gibi kaygıyı arttırıcı yaklaşımlardan
kaçınmalıdır.
- Çocuk sınav hakkında
konuştuğunda çocuk yorumsuz; fakat anlayarak, empati göstererek dinlenmelidir.
Böylece gerçek duygularını anlanmış olur. Bu konuşmalarda çocuğun başarısıyla
ve başarısızlığıyla anne ve baba tarafından kabul edildiği hissettirilmelidir.
- Sürekli “Çalış,
çalışmıyorsun!” demek yerine, “Nasıl gidiyor? Neler yaptın? Birlikte göz
gezdirelim ister misin? Bizden istediğin bir şey var mı?” şeklindeki bir
yaklaşım benimsenmelidir. Çok uyarıcı, çok yönlendirici, nasihat edici tutumlar
çocuğun kaygı düzeyini artırır. Yine çok koruyucu kollayıcı tutumlardan
kaçınılmalı, çocuğun yaşına uygun girişimselliği desteklenmelidir.
- Olumlu geri bildirimlerin
ön planda olduğu bir yaklaşım çok önemlidir.
- Çocuk “Onlar başarılı sen
başarısızsın, onlar iyi sen değilsin” gibi çevresiyle, arkadaşlarıyla ya da
kardeşleriyle kıyaslanmamalıdır.
- Çocuk anne ve baba
tarafından yaşına ve kişisel özelliklerine göre yeterince iyi tanınmalıdır.
- Hoşlandığı faaliyetleri
yapması sağlanmalıdır.
- Çocuğa sınavın sadece bir
fırsat olduğu, yaşamda başka fırsatların da olduğu anlatılmalıdır. Huzurlu bir
aile ortam sunulmalıdır.
- Anne ve baba tarafından
çocuğa zaman ayrılmalıdır.
- Göstermiş olduğu çaba
takdir edilmelidir.
- “Sonuç ne olursa olsun
senin yanındayız” mesajı verilmelidir.
Günlük
yaşamı ne kadar etkilediği önemli
Öncelikle çocuk ve
gençlerde sınav kaygısının çocuğun akademik becerilerini ve günlük yaşamını ne
kadar etkilediği değerlendirilir. Yine kaygının ruhsal sorunların bir sonucu
olup olmadığı (dikkat sorunları, hareketlilik, dürtüsellik, öğrenme sorunları
gibi) ya da kaygı nedeniyle ek ruhsal sorunlar yaşanıp yaşanmadığı (depresif
yakınmalar, takıntılar, uyku ve dikkat sorunları gibi) değerlendirilir.
Kaygının nedenlerine ve ek sorunlara yönelik tedavi yaklaşımı geliştirilir.