Özellikle son
yıllarda dijital teknolojinin ilerlemesi ile televizyondan radyoya,
bilgisayardan navigasyona, alışverişten restoran seçimine kadar birçok şeyin
cep telefonuna sığdırılması, hayatı çok kolaylaştırdı. Ancak bu kolaylığın
bağımlılığa dönüşmesi, birey ve toplumlarda ruhsal ve bedensel sorunları da
beraberinde getiriyor. sosyal medya ve dijital teknolojilerden uzak
durulmasının önemini vurgulayan uzmanlar, sosyal medyanın aile ve arkadaşlık
ilişkileri üzerinde oluşturduğu tehlikeye dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, sosyal medya
bağımlılığı ve dijital detoks hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Uzm. Dr. Mahir Yelişdal,
artık ‘Sosyal Medya’ veya ‘Dijital Dünya Bağımlılığı’ şeklinde bir bağımlılık
biçiminin var olduğunu belirterek,
“Malumunuz insanlar sabah
uyandıklarında ilk iş telefonlarına bakıyorlar. Uyumadan önce son yaptıkları
şey, telefonlarına bakmak, gece su içmek için uyandıklarında cep telefonlarına
bakıyorlar. Tuvalete gittiklerinde, cep telefonları ile gidiyorlar. Alışveriş
merkezleri, kafeler, yolda kırmızı ışıkta, trafikte bekleyenler, sürücüler,
yolda yürüyenler… Herkes hafif kambur halde önündeki ekrana bakarak yürüyor.
Burada nasıl bir komplikasyondan söz ediyoruz? İki tip insan modeli, bu dönüşüm
ile birlikte çok fazla arttı” dedi.
“Sosyal”
medya, “asosyal” insan yetiştiriyor
İsmi ‘sosyal medya’ olan
uygulamaların, asosyal insan yetiştirmeye başladığını kaydeden Uzm. Dr. Mahir
Yeşildal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kişinin aslında hiç
arkadaşı, dostu yok. Birlikte dışarıda yemek yediği, beraber maça gittiği,
konsere gittiği kimse yok. Ama sosyal medyada ‘arkadaşları var’. Bu bir
asosyalleşmeye neden oluyor.
“Geriye
doğru bir evrimleşme sürecini başlatabiliriz”
Çünkü insan ilişkisi,
özellikle ayna nöronlar üzerinden gelişen ve gerçekleşen bir şeydir. İnsan
evriminin temelinde de bu vardır. Bu böyle devam ederse, biz ayna nöronlarımızı
kaybedip, geriye doğru bir evrimleşme sürecini başlatacağız gibi geliyor.
Narsist
ve yalnız insanlar ortaya çıkıyor
Bir diğer insan tipi de
narsist insan tipi. Ne yapıyor bu kişiler? Bir defa aynı yerde 10-20 tane
fotoğraf çekip, onlar içerisindeki en güzel fotoğrafı paylaşıyor. Akşamı bir
kahvaltı ile geçiştirmiş olabilir; ama güzel bir yemek yiyorsa, onu mutlaka
çekip sosyal medyada arkadaşlarıyla paylaşıyor. Normalde aslında evden
çıkmıyor, herhangi bir yere gitmiyor; ama diyelim ki rast gele boğazdan
geçerken bir selfie paylaşıyor. Böylece sürekli bir beğenilme, like’lanma
sayısını artırmaya çalışıyor ve hatta ilker narsisizmi besleyen bir tablo;
dolayısı ilenarsist ve yapayalnız insanlar ortaya çıkıyor.
Sosyal
medya, depresyona sürüklüyor!
Bir de bunları takip eden
bir üçüncü grup var. Onlar da ‘Bu arkadaşlar ne güzel yerlere gidiyorlar, ne
güzel yemekler yiyorlar, ne güzel kız arkadaşları-erkek arkadaşları var. Bak
benim hiçbir şeyim yok’ deyip depresyona giren kişiler.”
“Dijital
teknolojilerden uzak durmayı bilmemiz gerekiyor”
“Sosyal medya ve dijital
teknolojilerden uzak durmayı becerebilmemiz gerekiyor” diyen Psikiyatri Uzmanı
Dr. Mahir Yeşildal,
“Çünkü buradaki her
bildirimle birlikte beyinde bir dopamin salgılanması ortaya çıkıyor. Dopamin,
bizim beynimizin temel nörotransmitterlerinden biri. Ama uygun şekilde
salgılanmasını sağlayamazsak, bağımlılıklardan davranış sorunlarına kadar pek
çok problemi beraberinde getirebiliyor. Kişi bir fotoğraf paylaşıyor, aldığı
her like ile bununla ilgili bildirimler de açıksa, o dopamin salgısını küçük
küçük beslemiş oluyor. Bu, bir yerden sonra haz eşiğini düşürüyor ve tıpkı
alkol ya da uyuşturucu madde bağımlılığında olduğu gibi, bir bağımlılık döngüsü
ortaya çıkıyor. Bu döngüyü, bir yerden kırmamız gerekiyor. Sosyal medya, alkol
ya da uyuşturucu maddeler gibi bir bağımlılık nesnesi değildir; ancak bu
potansiyeli içinde barındırmaktadır. Dolayısı ile düzgün kullanmamız gerekiyor”
uyarısında bulundu.
Doğru
kullanım nasıl olmalı?
“Tavsiye edeceğim şeyler
bir teknoloji düşmanlığı değil; bilakis, teknolojiye esir olmayıp, teknolojiyi
kendi lehimize daha iyi nasıl kullanabiliriz; onun çabası” diyen Yeşildal,
sosyal medya ve teknoloji detoksu için şu önerilerde bulundu:
-“Herkes çalar saat alsın
ve çalar saatlerini kurup, onunla uyanmayı öğrensinler. Çalar saatle uyanmayı
öğrenmemiz ve bizim birkaç adım geriye gitmemiz gerekiyor.
-Kişi çok acil bir iş
yapmıyorsa, o durumlar haricinde cep telefonu mutlaka yatak odasının dışında
olmalı.Çünkü uyumadan önce mavi ışığa maruz kalmak da melatonin salgısını
baskılayıp, uyku kalitesini çok ciddi anlamda bozuyor.
-Saate ekrandan değil, kol
saatinden bakma alışkanlığımızı geri kazanmamız gerekiyor. Neden? Çünkü saate
bakmak için telefonu elimize aldığımızda, orada sosyal medya bildirimlerini
görüp, hemen sosyal medyayı açıyoruz. Buna engel olmak adına kol saati
alınmasını öneriyorum.
-Tuvalete cep telefonu ile
gitme alışkanlığından vazgeçmek gerekiyor. Hem hijyenik değil, hem de orası
dizi izleme yeri değil. Tuvalete cep telefonunu götürmemek gerekiyor.
-Eve gelindiği zaman, 7’den
70’e herkesin cep telefonlarının bütün bildirimleri kapatılmış şekilde ortak
yerde durmasını öneriyorum. Ortak alanda telefonların bir arada olması çok
önemli. Neden önemli? Bugün boşanmaların önemli sebeplerinden biri sosyal medya
uygulamaları.
-Ayın ya da haftanın belli
günlerinde bütün sosyal medya uygulamalarınızı kapatmanızı, hatta mümkünse, cep
telefonunuzu kapatmanızı öneriyorum.”
Sosyal
medyadan uzaklaştıkça, sevdiklerinize yaklaşacaksınız
Bu maddeleri uygulayarak
bir bağımlılığın önüne geçileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Mahir Yeşildal,
“Evde oturuyorsunuz, cep
telefonunuz masada ne yapacaksınız? Eşinize, çocuğunuza gününün nasıl geçtiğini
soracaksınız. Dolayısı ile bu aile içi ilişkileri artıracak. Ya da
arkadaşınızla oturuyorsunuz, cep telefonları masada, elinizde değil. Onunla
sohbet edeceksiniz. Beyin 3 hafta ile 6 ay arasındaki bir sürede bazı şeylere
alışıyor. 21 günlük sosyal medya detoksu yapmak çok pratik olmayabilir; ama
Pazar günleri, Cumartesi akşamdan kapatıp Pazartesi sabahına kadar
telefonlarınızın kapalı olmasının size ve günlük yaşantınıza çok büyük
katkıları olacağını düşünüyorum.”
2
yaşındaki çocuğun çizgi film açması; zeki değil, ihmal edildiğinin göstergesi
Üsküdar Üniversitesi
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, “Bir
öğrencinin akademik başarısını etkileyen en önemli faktör, eskiden arkadaş
çevresiyken, şimdi sosyal medyada geçirdiği vakit” diyerek, sözlerini şöyle
tamamladı:
“2-3 yaşındaki bir çocuğun
teknoloji ile çok haşır neşir olması, kendi istediği çizgi filmi açıp izlemesi,
o çocuğun zeki olduğunu göstermez. Bilakis, o çocuğun ilgisiz kaldığını, ihmal
edildiğini gösterir ve çocukken ihmal edilen çocukların büyüdükleri zaman pek
çok psikiyatrik problemle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz.”