Teknoloji kullanımına bağlı
dijitalleşmenin psikolojik yönü, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında
Üsküdar Üniversitesinde düzenlenen panelde konuşuldu. Psikiyatrist Prof. Dr.
Nevzat Tarhan, bağımlılıkla aile bağları arasında önemli bir ilişki olduğuna
dikkat çekerken yalnızlık hissi yaşayan kişilerde bağımlılık riskinin daha
yüksek olduğunu söyledi. Günümüzde her 10 çocuk veya ergenden birine ruhsal
hastalık tanısı konulduğunu belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz da ruh sağlığının
yerinde olmasının her zaman mutlu olmak anlamına gelmediğini kaydetti.
Dilbaz, ruhsal sorunlarla başa çıkmada zihinsel esnekliğin önemli
olduğunun altını çizdi.
Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından ilk olarak 1992 yılında
ilan edilen 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün bu yılki teması “Değişen Dünyada
Gençler ve Ruh Sağlığı” olarak belirlendi. Üsküdar Üniversitesinde Dünya Ruh
Sağlığı Günü kapsamında düzenlenen panelde gençlerin karşı karşıya olduğu
teknoloji bağımlılığı, dijitalleşme ve zihinsel dayanıklılık konusu ele alındı.
Prof. Dr. Hüsnü Erkmen: “Yeni bir ruh sağlığı sorunu ile karşı
karşıyayız”
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi Nermin Tarhan
Konferans Salonunda düzenlenen panelin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, NPİSTANBUL
Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzm. Prof. Dr. Hüsnü Erkmen gerçekleştirdi. Bu günün
Dünya Ruh Sağlığı Günü olduğunu hatırlatan Erkmen, “Yeni bir ruh sağlığı sorunu
ile karşı karşıyayız; sosyal medyanın aşırı kullanımı. Bugün iki önemli
uzmanımız sizi çok önemli bir konuda uyaracaklar. Bu konuda uyarılmış olmamız
gerekiyor aksi takdirde büyük bir dert olarak önümüzdeki zamanlarda karşımıza
çıkacak” dedi.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz: “Ruhsal sorunlarla başa çıkmada
zihinsel esneklik önemli”
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM
Koordinatörü ve Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi
Müdürü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz “Gençlerde Zihinsel Dayanıklılık” konusunda
bilgiler paylaştı, ebeveynlere ve öğretmenlere önemli tavsiyelerde bulundu.
Zihinsel esneklik neden önemlidir?
Ülkemizde yapılan araştırmalara göre gençlerde en sık görülen
ruhsal hastalıkları anksiyete bozukluğu, depresif bozukluk, alkol ve madde
bağımlılığı olarak sıralayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bu sorunlarla mücadele
etmekte ve başa çıkmada farkındalık ve zihinsel esnekliğin önemine işaret etti.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Zihinsel esneklik, zorluklarla karşı karşıya kalma
halinde durumu geri döndürme halidir. Başarılı olmanın önemli bir bölümüdür
çünkü gerçek başarı zaten zor elde edilir” dedi.
Her 10 çocuktan biri ruhsal hastalık tanısı alıyor
Zihinsel farkındalık ve esnekliğin, sadece çocuk ergen ve
gençlerde değil aslında hepimizde var olması gereken, bizi birçok ruhsal
sorundan, ruhsal hastalıktan koruyucu özellik olduğunu belirten Prof. Dr.
Nesrin Dilbaz, “Günümüzde her 10 çocuk veya ergenden biri ruhsal hastalık
tanısı almaktadır. Yani ülkedeki neredeyse her sınıfta 2-3 çocuk anlamına
gelmektedir. Benim bugünkü mesajım hocalara, özellikle Milli Eğitim’deki
öğretmenlere ve tabii ki ebeveynlere. Çünkü çocuklarımızı bir zihinsel
farkındalığı ve zihinsel esnekliği olan çocuklar olarak yetiştirirsek, bu
gördüğünüz rakamlara ulaşmayacağız” dedi.
Ruh sağlığı yerinde olmak mutlu olmak demek değil!
Ruh sağlığının yerinde olmasının her zaman mutlu olmak anlamına
gelmediğini vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Bizim her an mutlu olmamız
mümkün değil. Böyle bir beklenti de doğru değil. Ama şu an geldiğimiz noktada,
ebeveynler de dahil olmak üzere herkesin ruh sağlığı yerinde olmaktan anladığı
şey bu; mutlu olmak. Bizim tanımlamamız ise özellikle, kendi potansiyellerini
gerçekleştirebilecek, yaşamın normal stresi ile baş edebilecek, verimli ve
üretken çalışabilecek, topluma katkıda bulunabilecek kadar iyi olma hali. Bakın
hiç içinde mutlu olmak geçmiyor. Yaşamın zorlukları, yaşamın stresleri ile baş etmek
geçiyor. Yaşamın zorlukları ile baş edebilmek, zihinsel dayanıklılığın
özelliklerinden bir tanesi. Bu anlamda baktığımızda da iyi ruh sağlığı olan
çocukların dış dünyayı iyi algıladıklarını görüyoruz. Dış dünyayı sağlıklı
algıladıklarında, zaten işler daha kolay gidiyor. İyi ruh sağlığına sahip
çocuklar pozitif ve negatif bir aralıktaki duyguları hissedebilir. İfade
edebilir ve yönetebilirler. Başkaları ile sağlıklı ve iyi ilişkiler kurarlar.
Değişiklik ve belirsizliklerle baş edebilirler ve yönetebilirler. Gelişirler ve
mutlu olurlar” dedi.
Boncuk çocuklar sorun çözmeyi öğrenemiyor
Bugünkü Z kuşağı çocuklarını aileleri tarafından korunmaları
nedeniyle “Boncuk Çocuk” olarak tanımlayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Z kuşağı
teknoloji ile büyüdüğü ve farklı eğitimler aldığı için birçok donanıma sahip
ama bu donanımları onlara doyum sağlayamamaktadır. Tam tersine gerginleştirir
ve sonunda mutsuzluk ortaya çıkar. Aileleri çocuklarının özelliklerini
abartmakta, onlara yapay bir özgüven pompalamakta, kendilerinin dünyanın en
önemlisi olduğuna dair açık veya örtülü mesajlar vermektedir. Bu çocukların hiç
üzülmemeleri, zorlanmamaları mutsuz olmamaları gerekmekte gibi bir yalancı
dünyada yaşamaları sağlanmaktadır. Daha başları ağrımadan ilaç verme, okulda
bir arkadaşı ile sorun yaşadığında onların çözmelerine fırsat tanımama ve her
durumda kendilerinin haklı olduğu sonucuna varmaları sağlanmaktadır” diye
konuştu.
Aile ve okul iş birliği önemli
İyi ruh sağlığı ve çocuklarda ruhsal hastalıkların önlenmesinin
okulların önemli hedefleri arasında olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr.
Nesrin Dilbaz, “Çocukların öğrenmesi ve başarısı için iyi bir ruh sağlığı
gereklidir. Çocuklar ve çevresindeki erişkinler için esnekliği destekleyecek
güçlerin ve baş etme mekanizmalarının geliştirilmesini sağlayacak seçenekler
sunulmalıdır. Burada çocuğun ebeveynin ve okul çalışanının ruh sağlığının ve
iyi olmasının herkesin işi haline getirmek gerekmektedir. Okullarda ve yerelde
iş birliği, liderlik yapma ve gelişmeyi sağlama; ailenin işin içerisine
katılması, çocukların söz hakkı olması okulların bazı ölçütlere göre
derecelendirilmesi gibi hedefler yer almalıdır” tavsiyesinde bulundu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Koruyucu ruh sağlığı önemli”
Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat
Tarhan “Değişen Dünya ve Gençlik” başlıklı sunumunda teknolojiyle beraber
dijitalleşen dünyanın gençler üzerindeki etkisini anlattı. Üsküdar Üniversitesi
olarak 2012 yılından bu yana Pozitif Psikolojiye önem verdiklerini ve bunu
zorunlu ders olarak okuttuklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, önleyici ve
koruyucu ruh sağlığı açısından pozitif psikolojinin önemine işaret etti.
Tarhan, “Sorunlar ortaya çıkmadan önlem almak önemli. Sağlığın üç alanı var;
tedavi edici hekimlik, önleyici hekimlik ve koruyucu hekimlik. En önemlisi
üçüncüsüdür. Kişinin hasta olmaması için uğraşan alan dünyada da çok
önemseniyor. Alınan önlemlerle olası sorunların önüne geçilebilmesi mümkün
oluyor” dedi.
Dikkat ve zaman yönetildiğinde zihin de yönetiliyor!
Dijital bir dönemin yaşandığını belirten Prof. Dr. Tarhan,
“Dijital devrim yaşıyoruz. Biz sosyal medyada özne mi olacağız, nesne mi? Buna
karar vermemiz lazım. Eğer nesne olursak biz yönetiliriz. Ama özne olursak, biz
sosyal medyayı yönetiriz. Bunun için de bizim bir amacımızın, ego idealimizin
olması lazım” dedi.Zihin kontrolünün önemine işaret eden Tarhan, “Dijital
devrimle beraber herkes dijitalleştiği için teknolojiler de insanı ikna etmek
için teknikler geliştiriyor. İnsanları iki konuda ikna edersek insanların
zihinlerini yönetebiliriz diyorlar. Biri zamanı yönetmek, diğeri de dikkati
yönetmek” dedi.
Gençlerin üç beklentisi uygun bir şekilde karşılanmalı
Gençlerin üç kırılgan noktasının adalet beklentisi, buyurgan
davranıştan nefret etme ve özgürlük beklentisi olduğunu ifade eden Prof. Dr.
Tarhan, “Gençlerin bu beklentisi uygun bir şekilde karşılanmalıdır. Bu beklenti
karşılanmadığında genç ya ezilir ya da ters kimlik geliştirir” uyarısında
bulundu.
Gençlerin anladığı dil bulunmalı!
“Büyüklerin gençleri anlayamadığını görüyorum” diyen Tarhan,
“Genç kuşağı kaçırıyoruz biz. Gencin mutlu olması önemli, mutlu olan bir genç,
bağımlılığa yönelmez, ihtiyaç hissetmez. Ama ebeveynlerin ya da yöneticilerin
de gençlerin anladığı dili bulması önemli. Gençlerin kendini güvende
hissedebilmesi için, hakkaniyet duygusu önemli. Aile içinde sevgiyi yönetmeyi
başarmamız gerekiyor. Bunu adil bir şekilde yönetemezsek, gençler arasında
sorun çıkıyor” dedi. Kendini özel hissetme duygusunun yeni kuşaklarda çok daha
önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Egonun insanlık tarihinde hiç
bu kadar yaygın olduğu ve yükseldiği belki de görülmemiştir. Buyurgan
yaklaşımlar gençlerde geri tepiyor. Onun için emir vermek yerine, seçenek
sunmak gerekiyor. Gençlerle diyalog kurabilmek en önemli çözüm. Gençlere
buyurgan yaklaşmamamız gerekiyor, yoksa gençleri kaybediyoruz” uyarısında
bulundu.
Yalnızlık hissi bağımlılıkta risk!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bağımlılıkla aile bağları arasında
önemli bir ilişki olduğuna dikkat çekerek “İnsanın bağlanma ihtiyacıyla
bağımlılık arasında bir nedensellik ilişkisi var. İnsan kendini yalnız
hissettiği zaman, bağlanacak nesne arıyor. Eğer sosyal çevresi besleyici
değilse, ailesi mutlu değilse, huzurlu değilse, gençler çözümü maddede arıyor.
Bağlanma ihtiyacını onda gideriyor. Madde bağımlılığına “aile hastalığı” denir.
Aile bağları veya ailede psikolojik destek iyiyse, maddeye yönelse bile çocuk,
tekrar dönüyor. O nedenle bağımlılık tedavisini sadece kişi üzerinden değil,
aileyi de ele almak önemli” uyarısında bulundu.
ÜÜ TV’den canlı olarak yayınlanan panel büyük ilgi gördü.
Panelin sonunda katılımcılar birlikte fotoğraf çektirdi.
Farkındalık oluşturulması amaçlanıyor
Toplum sağlığı konusunda çalışmalar yürüten Üsküdar Üniversitesi
ve uygulama ortağı olan NPİSTANBUL Beyin Hastanesi, gençlerin ruh sağlığının
iyileştirilmesi ve korunması, bağımlılık, fiziksel ve duygusal şiddet gibi
olası tehlikelere karşı farkındalığın artırılması amacıyla yeni bir
bilinçlendirme hareketini hayata geçirdi.