Toplumda mutluluk kavramının
doğru biçimde algılanmadığını ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan,“Mutluluğu zevk peşinde koşmak, sürekli neşelenmek ve eğlenmek olarak
algılayanlar var. Aslında pozitif psikoloji çalışmaları bize neşenin mutluluk
olmadığını öğretti. Mutluluk hissi iç mutluluk-huzur hissiyle yakından ilgili”dedi. Tarhan, toplumda şikayetçilikten beslenen kişilerin olduğunu ve
terapilerle bu kişilerin düşünce kalıplarını değiştirerek sürekli her şeyden
yakınma durumunu tedavi etmeye çalıştıklarını söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu
Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, toplumda doğru algılanmayan
mutluluk kavramı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Neşe
sürdürülebilir olmadığı için bitiyor
Duygu analizi yapıldığında
insanda iki tür duygunun olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerine
şöyle devam etti:
"Bunlar iyicil ve kötücül
duygulardır. Kin, öfke, nefret, kıskançlık ve düşmanlık olarak adlandırılan
karanlığın beş atlısı dediğimiz duygular var. Bu duygular geçici süreliğine,
bazı tehlikelerden korunmak için geçerli olabilir ama bu sürekli devam ederse otomatik
sinir sistemimizde sempatik aktivasyon oluşuyor. Vücut stres hormonları
salgılıyor. Neşe, sevinç, ümit, huzur gibi duygular beyinde mutluluk hormonu
salgılatan duygulardır. Mutluluktan ne anlıyoruz? Bazıları mutluluk dendiği
zaman sadece neşeyi anlıyor. Zevk peşinde koşmayı mutluluk olarak algılayanlar
var. Batı felsefesi bize bunu öğretiyor. Sürekli neşelenmeyi, eğlenmeyi,
bazıları bunu mutluluk olarak algılıyor. Son yıllarda aslında pozitif psikoloji
çalışmaları bize neşenin mutluluk olmadığını öğretti. Neşe, dış nedenlerle
oluyor ve sürdürülebilir olmadığı için bitiyor. Bir şeyi elde edince mutlu
oluyorsun ama asıl mutluluk iç nedenlere bağlıdır. Mutluluk hissi, iç
mutluluk-huzur hissiyle yakından ilgili. Geçici değil, daha sürdürülebilir
oluyor.”
Otantik
mutluluk saf ve halis mutluluktur
Psikolog Martin Seligman ve
ekibinin pozitif psikolojiyi otantik mutluluk olarak tanımladığını belirten
Tarhan, “Otantik mutluluk, saf, halis mutluluktur. Kişi zindanda da olsa saray
da olsa mutlu olmayı başarabiliyorsa bu mutluluk, sürdürülebilir mutluluk
oluyor. Bunun içinde haz ve aynı zamanda dinginlik de var. Bu tarz mutluluk
sinir sistemimize en iyi gelen mutluluktur. Burada parasempatik sinir
sistemimiz çalışıyor ve kişiye ‘sakin ol, her şey kontrol altında, her şey
yolunda gidiyor’ diyor. Bu tarz mutluluklar vücudumuzdaki stres oranını
azaltıyor” dedi.
Mutluluk
kontrol edilebilen strestir
‘Mutluluk aslında stressiz
olmak değil’ diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mutluluk kontrol
edilebilen strestir. Bisiklet kullanmak gibi, hareket halinde mutlu olmaktır.
Hareket halinde ilerleyebilmek, işini yaparken mutlu olabilmektir. Sıfır stres
mutlu olmak demek değildir. Sadece eğlenerek mutlu olmak, hedonistik bir mutluluk
anlayışıdır. Hedonistik mutluluk anlayışında zevklerinin peşinde koşarken,
hoşuna giden şeyi yaparken mutlu olursun. Hoşuna gitmeyen her şeyde stresten
kaçmak hedonistik mutluluktur. Ama realistik mutluluk herhangi bir stresle
karşılaştığın zaman bunu mutluluk olacak şeklide anlamlandırmaktır. Kişi böyle
durumlarda en zor olayda bile ümitsizliğe düşmeden toparlayabilir, mutlu olmayı
başarabilir. Mutluluk, kişinin tamamen bakış açısıyla ilgili. Kendi mutluluk
tanımımızı doğru yapabilmemiz gerekiyor.”
Yakınmacılık
mutluluğun düşmanı
Sürekli şikâyet eden ve
şikâyetçilikten beslenen kişilerde kaygının yüksek olduğunu belirten Tarhan,“Şikâyet etmedikleri zaman kendilerini güvende hissetmiyorlar. Bu kişiler,
doyumsuz, küçük şeylerle mutlu olmayı başaramayan, sahip oldukları şeyin
kıymetini bilemeyen ve hep olumsuz odaklı bakan kişilerdir. Böyle bir anne 97
alan çocuğuna neden 100 almadın der. Bu tarz kişiler, insanın enerjisini de
çalan kişilerdir ve onlarla ilişki kurmak özel bir yöntem gerektirir. Yakınmacılık,
mutluluğun en büyük düşmanlarından birisidir. Bu kişiler, olumsuz düşünce
kalıplarından beslenir, hep karamsar senaryolar yazarlar. Kendilerini ancak
yakınmacılıkla güvende hissediyorlar, mutlu olmuyorlar ama kendilerini bu
şekilde ayakta tutuyorlar. Bu kişilere iyi tarafı görmeleri öğretilebilirse,
olumlu veya olumsuzu birlikte görecekler. Kişinin olumlu yönü görmeyi
öğrenmesi, olumlu odaklı yaşamaları gerekir. Böyle kişilerin yaşam felsefesini
oluşturan kalıp yargıları vardır. Terapilerde bu düşünce kalıplarını
değiştirmenin yöntemleri var ve bu kişilere onları öğretmeye çalışıyoruz” diye
konuştu.
Duygu
yönetimi öğrenilebiliyor
Kişinin kendini tanıması ve
öz bilinç geliştirmesi gerektiğini kaydeden Tarhan, “Mutluluğun birinci şartı
öz bilinç, ikinci şartı öz yönetimdir. Kişinin kendi duygularını yönetebilmesi,
negatif ve pozitif duygularını idare edebilmesi lazım. Araba kullanmayı öğrenir
gibi, duygu yönetimini öğrenmek gerekiyor. Ondan sonra empati kurma, ilişki
yönetimi ve sosyal bilinç geliyor. Bunları öğrenebilirse duygusal enerjisini
yönetmeyi öğreniyor. Bunları yapan insan hem mutlu hem de üretken olabilir.
Mutlu olmak hep tatilde gibi yaşamak, her şeyden elini ayağını çekmek değil.
Amaçsız yaşamak da insanı mutsuz ediyor” dedi.
İnsan
psikolojik olarak mutluluğu arıyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
insanın psikolojik doğasında mutluluk arayışı olduğunu söyledi ve sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Mutluluk tamamen renkli
bir gölge gibi. Yakalamaya çalışırsanız kaçar, işinizi yaparsanız ve akışa
bırakırsanız peşinizden gelir. Mutluluk da böyledir. Hedeflediğiniz ve
oluşturmaya çalıştığınız zaman kaçıyor. İş yaparken akış duygusu denilen bir
duygu var. İnsan işe kendini kaptırınca geçen saatin farkına bile varmaz. Bu
kimse zaten mutluluğu yakalamıştır. Zevk alarak yapacağı bir işi olan kimse onu
devam ettirmeli. Önüne bir engel çıktığında ne yapacak? Böyle zamanlarda kaygı
yükseliyor ama problem çözme yöntemleri var. Muhtemel çözüm yollarını sıralayıp
birine karar vermeli ve o kararda sabit kalmalı. Mutluluğu hislerimizle değil,
aklımızla elde edebiliyoruz. Akıl yürütme yöntemleriyle önem ve öncelik
sıralaması yapıyoruz.”
Dünya
yerine kendinizi değiştirin!
Beynimizin en önemli akıl
yöntemlerinden birisinin analoji olduğunu ifade eden Tarhan, “Analoji, insanın
sahip olduğu şeylerin kıymetini bilmesini sağlıyor. Dünyayı değiştirmek yerine
kendinizi değiştirmeye bakın. İnsanlar hep başkalarını değiştirmeye çalışıyor.
Egosu yüksek kişiler herkesi ve her şeyi değiştirmeye çalışır. Bu da mümkün
değildir ve sonucunda stres yükselir. Bu tarz kişiler aynı zamanda kontrol
duygusu yüksek kişilerdir. Mutluluğu elde edebilmek için kendimize SWOT analizi
yapalım. Güçlü ve zayıf yönlerimizi belirleyelim. İmkânlarımızı ve
fırsatlarımızı belirleyelim. Kişi, yol haritasını buna göre çizmeli, bir
bilenden yardım almalı. Bu konuda özellikle pozitif psikoloji insana yol
gösteriyor. Pozitif psikoloji polyannacılık değildir. Olumlu ve olumsuzu
düşünüp, olumluya odaklı düşünmemiz gerekiyor” dedi.
Modern
beklenti düzeyi yükseldi
Küçük şeylerden mutlu
olabilmenin önemli bir motto olduğunu söyleyen Tarhan, “Modern insanda beklenti
düzeyi çok yükseldi. Biz kendimize hiç kıyafet almasak, şu anda dolabımızda ki
kıyafetler bize 10 yıl yeter. Ama insan takdir edilme, övgü arzusuyla bunları
sürekli değiştiriyor. Temel ihtiyaçtan fazlası alışveriş davranışına etki
ediyor. Tüketim ekonomisi üzerine giden kapitalist sistem, üretimi, tüketimi
arttırarak yapıyor. Maddi refah seviyesini arttırdı ama sürekli kazan tüket
çarkıyla yoksulluk da arttı. İnsan, birçok şeyi varken aslında hep borç içinde
yaşıyor” şeklinde konuştu.
İnsan
rutin işini yaparken de mutlu olabilmeyi başarmalı
Pandemi dönemindeki
kısıtlılıkların insanlara çok güzel bir ders verdiğini söyleyen Tarhan,
sözlerini şöyle sonlandırdı:
“İnsanlar bu dönemde
beklentilerini mecburen aşağıya çekti. Yetinme duygusunu öğrendik. İnsana en
çok hata yaptıran duygu doyumsuzluk, kişinin açgözlülüğü ve daha fazlasını
istemesidir. Hak duygusunu sadece kendine yönelik düşünmesi bir çeşit
narsizmdir. Modernizm narsizmi teşvik ediyor. Kapital sistem üretimi artırmak
için hep daha fazlasına yönlendiriyor. Kişi, istek ve ihtiyaç dengesini
kurmalı. Küçük şeylerle yetinebilmeli, asgari yaşamayı öğrenmeli. Arada bir
sınırını zorlayabilir ama hızlı yaşantı tarzındaki yaşam felsefesi insanın hem
biyolojik hem psikolojik doğasına aykırı. İnsan, rutin işini yaparken mutlu
olmayı başarabilmeli. Rutin dışına çıkarak mutlu olmayı öğreten bir felsefe
herkese hitap etmiyor. İnsanı en çok mutlu eden güven ilişkisidir.”