Özel Sular Hayat Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Orhan Gözeneli, Meme ve hastalıkları hakkında merak edilen soruları cevaplandırdı.
İşte Genel Cerrahi Uzmanı Yrd.
Doç. Dr. Orhan Gözeneli ile yapılan o röportaj: “
Meme nedir?
Meme, baktığımızda esasen;
memelilerin göğsünde türlü biçim ve değişik sayıda bulunan, meme başı denilen
çıkıntıları olan, dişilerde yavru emzirmeye yarayan, erkeklerde ise gelişmemiş
durumda kalan süt bezlerine denir. İnsanlarda kaburgaları örten göğüs
kaslarının üzerinde bulunmaktadır. Meme
başı ise, areola denilen koyu renkli cilt bölgesinin merkezidir.
Memede hangi yapılar bulunur?
Her meme, lob denilen 15 ila 20
kısımdan oluşur. Loblar küçük lobüllerden meydana gelir. Lobüller, süt üreten
küçük bezleri içerir. Süt, lobüllerden ve duktus denilen ince kanallardan
geçerek meme başından akar.
Lobül ve kanalların arasını
yağlar doldurur. Memeler, aynı zamanda lenf denen renksiz sıvıyı taşıyan lenf
kanallarını da içerir. Lenf kanalları küçük yuvarlak lenf bezlerine açılır.
Lenf bezi grupları, memenin yanında koltuk altında, köprücük kemiğinin üstünde,
sternumun (yada halk arasında iman kemiği de denir) arkasında ve vücudun diğer
bölümlerinde bulunur. Lenf bezleri, lenf sisteminde olabilecek bakteri, kanser
hücreleri ve diğer zararlı bileşenleri tutarlar.
Memenin her hastalığı öldürür mü?
Tabi ki hayır. Esasen meme
kanserleri bile, son zamanlarda çıkan yeni cerrahi tedavi ve ilaçlar sayesinde
büyük oranda başarıyla tedavi edilebilmektedir.
Her meme hastalığının tedavisi ameliyat mıdır?
Hayır. Örnek verecek olursak,
Granülomatöz Mastit hastalığının tedavisinde , hala tartışmalar devam etmekle
birlikte, artık cerrahi pek tercih edilmemektedir. Onun yerine Tru-Cut
dediğimiz bir biyopsi ile lokal anestezi ile küçük bir parça meme dokusu
alınarak laboratuvarda incelendiğinde, eğer tanımız Granülomatöz Mastit
hastalığı ise, tedavimiz medikal; yani ilaç tedavisi oluyor. Çok nadir
durumlarda, eğer hasta bir şekilde ihmal etmiş, cerraha geç gelmiş ve lezyon
fazla büyümüş ise cerrahi uyguluyoruz. Ya da çoğu kist ve fibroadenom dediğimiz
lezyonlarda ise lezyonun büyüklüğü, cerrahın kararı ve hastanın da şartları göz
önünde tutularak 3, 6 yada yıllık kontrollerle takip edinilebiliyor. Yahut
lezyon büyüklüğü fazla ise, direkt cerrahi de uygulayabiliyoruz.
Meme kanseri nedir?
Meme kanseri, meme hücresinin,
var olan yada sonradan kazanılan bir takım genetik mutasyonlar sonucunda;
yapısında ve fonksiyonunda değişiklik olması ile meydana gelen hastalık
tablosuna verdiğimiz isimdir. Bunlardan en çok korktuğumuz değişiklik ise, meme
hücresinin, tutunduğu bazal membran dediğimiz duvarı aşarak, hareket kabiliyeti
kazanması, bunun sonucunda da lenf ve kan dolaşımına geçerek akciğer, kemik,
karaciğer ve beyin gibi diğer organlara yerleşip; yerleştikleri organın işlev
görmesini engelleyecek şekilde buralarda çoğalması; yani “meta-staz” dediğimiz
hadisedir. Bu kelime Latince de “uzak yayılım” anlamına gelmektedir.
Meme kanseri nasıl anlaşılır?
“Meme kanseri nasıl anlaşılır” a
gelmeden önce, “memede kitle ve lezyonlar nasıl anlaşılır” ı tarif etmek
gerekir. Çünkü daha önce de ifade ettiğim gibi, her meme kitlesi kanser demek
değildir.
Kendi kendine elle muayene çok
önemlidir. Peki, elle muayene nasıl yapılır?
Her kadın kendini ayda bir kez
muayene etmelidir. Bu muayene, adet başlangıcından 5 ila 7 gün sonra; yani
hormon etkisinin en az olduğu dönemde yapılmalıdır. Kendini düzenli olarak
muayene eden her kadın, belli bir süre sonra kendi memelerini tanıyor ve normal
meme dokusunun özelliklerini öğreniyor. Böylece yeni ortaya çıkan kitleleri erken
dönemde fark edebilecek duruma geliyor. Meme muayenesi farklı şekillerde
yapılabiliniyor. Ayna karşısında görsel değişiklikleri değerlendirdikten sonra
yatarak, el ile yapılan muayeneyi en etkin yöntem olarak görüyoruz. Muayeneye
önce ayna karşısında başlanır. Eller bele konularak önce memelerin simetrik
olup olmadığı kontrol edilir. Memelerde görünür bir kitle araştırılır, meme
derisinde herhangi bir çöküntü veya renk değişikliği olup olmadığına bakılır. Eller yukarı kaldırılarak aynı incelemeler tekrarlanır. Daha sonra yatarak muayeneye geçilir.
Muayeneye önce sağ memeden başlanır. Daha rahat muayene edebilmek için sağ
omuz-sırt altına küçük bir yastık konulur. Sağ el başın arkasına yerleştirilir. Muayene, sol elin 2. ve 3. parmaklarının
ucu ile gerçekleştirilir. Memebaşı çevresinden başlayarak ve meme dokusuna
hafifçe bastırarak saat yönünde halkasal hareketler ile herhangi bir duyarlılık
veya kitle olup olmadığı kontrol edilir. Tüm meme muayene edildikten sonra
koltukaltına bakılır. Sol meme ve koltukaltı da benzer şekilde değerlendirilir. Eğer herhangi bir kitle varsa direkt
olarak bir Genel Cerrahi uzmanına başvurulmalıdır. hekim seçilirken, tanısı ve
tedavisi; hastanın başkaca bir yere başvurmadan gerçekleştirilebilecek bir
merkezde çalışıyor olması da bir diğer önemli husustur.
Meme hastalıklarında meme ultrasonu ve
mamografisinin yeri nedir? Ve başkaca tanı yöntemleri var mıdır?
Meme kanserlerinde erken tanı çok
önemlidir. Hiç bir semptom olmadan klinik meme muayenesine 20 yaşından itibaren
başlanmalıdır. Sıklığı, aile hikayesine göre değişmekle birlikte her yıl yada 3
yılda bir aralıklarla tekrarlanmalıdır.40 yaşından sonra ise her yıl muayeneye
gidilmelidir.
Meme ultrasonu her yaşta ve sıklıkta
uygulanabilir.
Mamografi ise, 40 yaşından önce
memenin dens, yani yoğun olması nedeniyle bu yaştan önce pek yaptırılmaz. Halk
arasında “mamografi kansere neden olur” diye bir inanış vardır; ki bu doğru
değildir. Mamografinin erken çektirilmemesinin nedeni, memenin erken yaşlarda
yoğun olması, bu nedenle de var olabilecek olan lezyonların gözden kaçabileceği
endişesiyledir.
Meme MRI(emar) ı da bir diğer
yöntem olup, bazı özel durumlarda;( ki bu özel durumlar ayırıcı tanıda güçlük
çekilmesi, ailede kalıtsal meme kanseri olması nedeniyle araştırılmaya erken
yaşlarda başlamanın gerekmesi vs) tercih edilir.
Meme kanseri teşhisi nasıl konur?
Memeye yapılan USG ve Mamografi
sonrasında, Radyolog BIRADS(Breast Imaging and Reporting Data System) denilen
bir sınıflandırmaya uygun olarak 0 ile 6 arası bir derecelendirme yapar. Bu
derecelendirmeye göre ya takip, ya ilave tetkik yada biyopsi kararı verilir.
Burada şunu ifade etmek isterim. BIRADS 1 in kanser çıktığı , buna karşın
BIRADS 5 ün tamamen iyi huylu olduğu durumlar nadir de olsa karşımıza
çıkabilmektedir. Burada önemli olan, tecrübedir.Hiç ameliyat gerekmediği halde
ameliyat olan, yada hızlıca ameliyat olması gerektiği halde evine gönderilen,
sonra da akciğerine, karaciğerine yada beynine yayılmış olarak gelen birçok
hasta gördüm. Dolayısıyla önemli olan karşılıklı güvene dayalı bir ekip halinde
çalışmaktır. Bizim hastanemizde de Radyoloğumuz Sayın Yrd. Doç.Dr. …..Bey ve
Ben, iyi bir ekip oluşturduğumuz kanaatindeyim.
Meme ameliyatları nasıl ve ne şekilde
uygulanır?
Hastaya meme kanseri teşhisi
konulduktan sonra, cerrahinin nasıl ve ne zaman yapılacağı hasta ile yüzyüze
konuşulur. Ameliyat öncesi kemoterapi, sonrası kemoterapi yada radyoterapi
verilip verilmeyeceği hastanın yaşına, performansına ve sosyal durumuna
bakılarak karar verilmelidir. Örneğin 80 yaşında bir hasta, eğer meme ameliyatı
sonrasında radyoterapi alamayacaksa(ek hastalık, gidip gelmede güçlük vs gibi
durumlar olabilir) meme koruyucu cerrahi önerilmez. Bu hastalara modifiye
radikal mastektomi denilen memenin tamamının alındığı ameliyat uygulanır. Çünkü
meme koruyucu cerrahi sonrası radyoterapi muhakkak uygulanmalıdır. Diğer yandan
30’ lu yaşlardaki bir kadına da MRM mümkün olduğunca yapılmamalıdır. Bu
kişilerde MKC tercih edilmelidir.
Burada bir noktaya temas etmek
isterim. Meme koruyucu cerrahi, eğer usulüne uygun yapılmazsa nüks edecektir.
Bu nedenle de cerrahi tecrübe önem arz etmektedir. Yada koltuk altındaki lenf
bezleri yeterince temizlenmediğinde nüks, çok alındığında ise kolda lenfödem;
yani kolda şişlik oluşması görülecektir. Yani yine tecrübe ve meme cerrahisini
çok yapmış olmak gereklidir.
Son olarak, erkeklerde meme kanseri görülür
mü?
Evet, sık olmasa da, erkek
bireylerde de meme kanseri görülebiliyor. Ve maalesef ki, erkeklerdeki meme
kanserleri, kadınlarla kıyaslandığında daha agresif seyretme eğiliminde oluyor.
Tanı ve tedavisi de aynı kadın bireylerdeki gibi gerçekleştirilmektedir.”