Parasal
Zekâ ve Eğitim Oyunları isimli kitapların yazarı, yönetim danışmanı ve eğitimci
Hakan Turgut, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nin üniversite gençlerine yönelik
düzenlediği Fikir Yumağı Atölyeleri’nde işsiz kalmanın garantili yollarını
anlattı.
ÜNİVERSİTE BİTİRMEK YETERLİ Mİ?
Sadece üniversiteye kaydolup, üniversite okumayın. Üniversite
boyunca herhangi bir işte çalışın. Bu süreçte sivil toplum kuruluşlarında da
aktif görevler alın. Üniversite diploması sizin bir işi yapabildiğinizi
göstermez. Diploma sizin sorumluluk sahibi olduğunuzu, sorumluluk alıp o
sorumluluğu yerine getirdiğinizi gösterir. Onu da zamanında getirip
getirmediğinizi bilmiyoruz, yani garanti etmiyor.
İNTERNETTEN İŞ BAŞVURULARI YAPIN
İşsiz kalmanın en garantili yoludur bu. Online ortamda
milyonlarca özgeçmiş vardır. İnsanlar ‘ben iş başvurusu yaptım cevap
bekliyorum’ derler. Sonra sağda solda gezerler. Yani böyle bir iş bulma yöntemi
yok.
TORPİL BULMAYA ÇALIŞIN
Torpile kim ihtiyaç duyar, kim torpil arar? Ben torpil arayan
kişinin hastalıklı bir zihniyete sahip olduğunu düşünüyorum. Sebebi var bu
torpil aramasının. Bir; ehil değildir, yetkin değildir alanında. Özgüveni
yoktur, o yüzden torpil arıyordur. İki, o kişinin hakkından hukukundan yapacağı
işten şüphe ederim ben. Birilerinin rızkına da engel oluyor aynı zamanda.
Dolayısıyla torpil bulmak yanlış. Velev ki torpille işe girdiniz, torpille işe
giren bir sürü insan var, bunlara diğer insanların saygısı olmuyor. Çünkü
herkes onun oraya nasıl geldiğini biliyor. Dolayısıyla torpille iş bularak
ciddi bir batağa saplanırsınız. Bir de torpille alındığınız bilineceği için
ilerleme gibi bir durumunuz da söz konusu olmaz. Bulunduğunuz yerde kalırsınız.
Referans ile torpil arasındaki ince çizgiyi de söyleyeyim:
Referansta bir sakınca yoktur, tam tersine referans sürekli kullanılır.
Torpilde eleştirdiğimiz nokta ehil olmayan birinin o işi alıp başkasını hakkını
gasp etmesidir. Referansta sizin ehliyet sahibi olduğunuzu başka biri söylüyor.
Burada esas olan şey liyakattir, ehliyettir.
KOPYALA YAPIŞTIR ÖZGEÇMİŞLER HAZIRLAYIN
Özgeçmiş sizi diğerlerinden ayrıştırmak için ve mülakata kabul
edilmeniz için yazılır. Yani özgeçmiş işe girmek için yazılmaz. Öyleyse ben
diğerlerinden farklı olan yönlerimi ön plana çıkarmalıyım. Yani kopyala
yapıştır özgeçmişle ben mülakata davet edilmem. Kurumlarla ya da kişilerle yüz
yüze görüşmeyin, telefonla ya da internetten iletişim kurun bu da harika bir
yöntem! Ben şuna inanırım; hep tokalaşma arkadaşlar. İnsanlarla yüz yüze
görüşmeniz gerek.
Arayacaksınız eski patronunuzu, “Ben askerden geldim, önümde
geniş yelpazede kariyer seçenekleri var, hangi yolu izlemem gerektiği konusunda
size danışmak istiyorum, bana yardımcı olur musunuz?” diyeceksiniz. Ya da daha
afilli hale getirmek istiyorsanız, kendi başarı öykünüzden yola çıkarak “Bana
ne tür önerileriniz olur? Bir çayınızı içsem ne zaman uygun olursunuz?” diye
sorarsınız. Sonra gidersiniz, tokalaşırsınız, çayını kahvesini içersiniz. Ama
asla kullanılmaması gereken kelime ‘işsizlik.’ İşsizim, iş arıyorum denmez arkadaşlar.
Bu sizin değerinizi düşürür.
SOSYAL MEDYAYI KULLANMAYIN
Bu da işsiz kalmanın garantili yollarından biri. Burada
özellikle hanım arkadaşlar için söyleyeyim; iş bulmak için kullanılacak
platform Instagram değildir. Erkekler için ise Facebook değildir iş bulmak için
kullanılacak platform. Linkedin doğru platform. Özgeçmiş Türkçe ve İngilizce
olmalı. Yani Linkedin doğrudan iş görüşmesine erişmek için yine özgeçmişi pas
geçmek için doğru bir platform.
HERKESİN YAPTIĞINI TAKLİT EDİN
Bu da işsiz kalmanın garantili yollarından biri. Peki işverenler
nasıl işe personel alıyorlar.
Birincisi; meseleyi kendi içinde hallediyorlar. Mesela kendi
içinde bir insan kaynağı varsa onu belli bir pozisyona getirmeyi tercih ediyor.
İkincisi; kanıtlar üzerinden yani kişinin yaptığı işe bakıyor.
İşi düzgünse onu işe almayı tercih ediyor o yüzden hangi platformda hangi işi
yaptığınız hiç önemli değil. En iyisini yapın. Bir kere siz “yaptığı her işi
iyi yapar” yaftasını yediğiniz zaman iyi yapmadığınız işler hakkında bile
sizlerle ilgili olumlu konuşacaktır insanlar. Bunu garanti ediyorum.
Üçüncüsü, en yakın arkadaşını veya iş arkadaşını devreye sokmak.
Dördüncüsü güvenilir bir ajansı devreye sokmak.
Beşinci yöntem ilan vermek. Yani aslında siz ilandan iş
başvurusu yaptığınızda doğrudan en zor seçeneklerden birini tercih etmiş
oluyorsunuz. O yüzden referansla gitmek veya gönüllü olarak bir işe girişmek
daha mantıklı derim size.
Sonuncusu bir özgeçmiş kullanmak.
Yani aslında işe girmenin en zor yolu şu ikisi. İnsanlar en çok
kullandıkları yollar hangisi? Son ikisi. Bu işveren perspektifi. Madalyonun
diğer yüzünü de görün diye söylüyorum.
ASKERLİK Mİ YÜKSEK LİSANS MI?
Kariyer mi yapalım yetkinlik sahibi mi olalım? Yerli mi yoksa
çok uluslu bir şirkette mi çalışayım? Akademik bir kariyer mi yapalım
profesyonel mi olalım? Tecrübe mi yetkinlik mi önemli? Uzmanlaşma mı her
konunda azar azar bilmek mi? Mesela eskiden uzmanlaşma denirdi. Şu an her
konudan azar azar bilmek daha trend. Orta vadeli bir kariyer mi, uzun vadeli
bir kariyer mi yapalım? MBA’yı şimdi mi yapalım sonra mı? MBA’yı çalışırken
yapmanızı öneriyorum. Yani lisansı bitireyim de sonra MBA’yı yapayım da sonra
işe girerim değil. Çalışırken yapın daha faydalı oluyor. Sevdiğin iş mi, para
kazandıran iş mi? Çocuk mu, kariyer mi? Askerlik mi, yüksek lisans mı? Çocuk mu
kariyer mi konusunda bir şey diyemeyeceğim size ama askerlik mi yüksek lisans
mı konusunda askerlik derim. Türkiye’de askerlik yüksek lisanstan büyüktür.
Çünkü yüksek lisans yaptığınızda askerliği tecil ettirmek için yaptığınızı
düşünüyor muhatabınız. Askerlik yapmadan yüksek lisans, doktora ne yaparsanız
yapın, sizi kritik konumlara getirmezler Türkiye’de. Ama askerliğinizi
bitirdiyseniz yükseğiniz olmasa bile sizi terfi ettirirler. Yani erkekler için
durum böyle.
KAMU MU ÖZEL SEKTÖR MÜ?
Şu an Türkiye’de en çok tercih edilen yol kamu. KPSS + mülakat.
Ben olsam kesinlikle bunun dışında bir yol seçerim. Şu anki deneyimimden yola
çıkarak bunu söylüyorum. Çünkü bu yol her zaman açık ama diğer tarafta sizi
nelerin beklediğini bilmiyorsunuz. Akademisyenlikte belli. Ama özel sektör ve
girişimcilikte sürprizler var. Yol sizin yolunuz ama ben sadece bir mesaj
vermek istedim.
İŞ GÖRÜŞMESİNDE BUNLARI YAPIN
Gitmeden önce mutlaka prova yapın.Çoğu
insana ben şunu söylüyorum: Çek sandalyeyi, al karşına bir arkadaş, o sorsun
sen cevapla, yap provayı.
Uygun kıyafet giyin.Şu bana daha iyi, şu çekici
ya da bana daha çok yakışıyor gibi şeyler işlemez. İş görüşmesine giderken iş
kıyafeti giyilir arkadaşlar. Siyah, lacivert, gümüş gri ya da füme renkleri
tercih edilir. Kadın ve erkekte fark etmez. Gömlek ya da bluzda mavi ya da
beyaz tercih edilir. Mavi güvenin rengidir, beyaz da saflığın temizliğin rengidir.
Sosyal ve duygusal zekanızı kullanın.Burada
kastettiğimiz şey şu; onların sizden ne isteyebileceğini önceden düşünün,
onları görüşmede onlara verin. Deneyimlerinizi kanıtlayın. Biraz önceki
özgeçmiş mesela. Rakamlarla ve istatistiklerle konuşun. Sor şirkete, yöneticiye
ben bunları yapmış mıyım, yapmamış mıyım? Yani ortada üzerine tartışılacak şey
bırakmayın.
Cevaplarınızı kısa tutun.İki dakika ya da az.
Herhangi bir sorunun cevabı iki dakikadan uzunsa ya muhatap cevabı bilmiyordur
ya da yalan söylüyordur.
İstek ve heyecanınızı belirtin.
Aman Allah’ım çok heyecanlıyım, ilk iş görüşmem v.b. gibi değil. Eğer bu işe
kabul edilirsem benden beklentileriniz nelerdir? Daha önce bu işten ayrılan
arkadaş neden ayrıldı? Ben eğer sizinle çalışırsan kimlere karşı rapor
vereceğim ve benden neler beklenecek? Eğer bir şeyleri değiştirmemi
isteseydiniz bunlar neler olurdu? gibi sorular sorarsanız sizin ne kadar
istekli ve heyecanlı olduğunuzu anlarlar. Ben şansa inanmam. Daha fazla
çalışırsan daha şanslı olursun.
Maaş ve çalışma şartlarını işe kabul edildikten sonra konuşun.‘Ne
kadar vereceksiniz’ diye sorulmaz. Onlar ‘ne kadar istiyorsunuz’ diye sorarlar.
İki yol var: Ya dersin ki sizin ücret skalanızı kabul ediyorum ya da dürüst
olup daha önce çalıştığınız iş yerindeki rakamı söylersiniz. Neden rakam
söylemeyip ücret skalasına tabi olun diyorum? Adam üç verecektir, sen iki
alıyorsundur seni değersiz görür. Adam üç verecektir sen dört alıyorsundur
söylersin ‘bize yüksek gelir’ der. Oysa bu müzakere edilebilen bir şey.
Mülakatta güç dengesi.Her zaman verici olun
arkadaşlar. Ben bu şirkete neler verebilirim? Ben sizin için neler yapabilirim?
Bana ne vereceksin? Yemek verecek misin? Yol verecek misin? diye sorulmaz.
Mülakatlarda otururken rahat oturalım. Taban
göstererek oturulmaz bu daha çok yeni nesilde var. Ayak ayak üstüne atacaksan
normal at. İkincisi kaykılma olayı. Televizyon programına çıkmış adam şöyle
oturuyor. Böyle oturma şekli mi olur? Orada sen kurbanlık koyun değilsin.
Efendi duruşu diyorum ben; ayaklarımız omuz genişliğinde açık, elleri kolçağa
koyun arkadaşlar, dik bir oturuş pozisyonu alın. Bu kadar basit. Burada kritik
olan şey sizin ben çok özgüven patlaması yaşıyorum diyerek karşı tarafa baskı
uygulamanız. Bu şımarıklık olarak addedilecektir. Diğer tarafta da süklüm
püklüm durmanız. Rahat durun arkadaşlar.
MÜLAKATLARDA SIK SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI
Şu an da ne yapıyorsunuz?‘Söyledim ya işsizim’
denmez. Bu soru sorulduğunda mutlaka bir dernek, bir kulüp v.s. üyeliği ya da
sosyal aktivite denir.
Bu işi neden istiyorsun?Bunu gerekçeli olarak
anlatmanız lazım. Mesela kendi kariyer öykümde benim bir hayalim vardı; New
York’ta çalışmak, yaşamak istiyordum ve ben New York’ta yaşayıp New York’ta
çalışmak için bir kriter seti hazırlamıştım başvurduğum İK firmalarına. “Bu
kriterlere uygun firmalarda çalışırım diye yazı vermiştim. Demişim ki: Merkezi
New York olacak, çok uluslu olacak v.s. hatta bir tanesi beni görüşmeye
çağırdı, “Biz aradığımız özellikleri yazıyorduk ilk defa karşımıza böyle bir
şey çıktı” dedi. Allah nasip etti. Pfizer’da çalıştım, merkezi New York.
Colgate’de çalıştım, merkezi New York.
Uygulamada yapmayı düşündüğünüz değişiklikler var mı? Tuzak
bir sorudur. Tuzağa düşmeyin. Deyin ki; ‘görev eğer bana verilirse arkadaşlarla
konuşup istişare ile neler yapacağımıza karar veririz.’ Sen daha işe alınmadın,
neleri değiştireceğini söyleme.
Kendinizi tanıtır mısınız? Bu
sorunun cevabı benim için neler yapabileceğindir. Zaten diğer bilgiler
özgeçmişte yazıyor.
Hayattaki en büyük başarınız ya da başarısızlığınız nedir? Çok
kolay gibi görünür ama çok zor bir sorudur. Hayattaki en büyük başarınız
üniversiteyi kazanmak, bitti, uğraşmayın, zorlamayın. Üniversiteyi kazandığım
için şu an buradayım, üniversiteyi kazandığım için saygın bir işle ilişki alanı
içine girdim, üniversite benim hayatımı değiştirdi falan diyebilirsiniz.
Hayattaki en büyük başarısızlığınız? Hayattaki en büyük başarısızlık
söylenirken öyle bir şey söylenmeli ki bu aynı zamanda başarı olmalı. Henüz
doktora yapmamış olmak, üçüncü yabancı dili öğrenemedim v.s.
Güçlü ve zayıf yanlarınız neler? Güçlü
yanları söylemek kolay. Envanter falan yaptıysanız envanterde çıkan sonuçları
çatır çatır okuyun. Yanınızda envanterinizin sonuçları bulunsun. Mesela
sertifika yazıyorsunuz ya sertifikayı görüşmeye giderken götürün yanınızda. O
kanıtı ona çat diye sunun, masaya koyun. Karşısında rastgele birini değil
dersini çalışarak gelmiş birini görsün. Güçlü yanlar kolay zayıf yanlarınız
neler bunu nasıl söyleyeceksiniz? “O kadar hırslıyım ki verilen işleri bitirme
konusunda zaman zaman arkadaşlarıma kırıcı davranabiliyorum. O kadar azimliyim
ki benim uzun saatler çalışıp mesaiye kalıyor olmam ekip arkadaşlarımı
yıpratabiliyor.” Öyle bir zayıflık söylemelisiniz ki sen Allah tarafından gönderilmiş
bir hediyesin demeliler. Ama bunun doğru ve tutarlı olması lazım. O yüzden o
envanteri mutlaka yazın diyorum.
Önceki işinizden neden ayrıldınız?Patron
üçkağıtçının tekiydi ya da yöneticimin bana söylediği bir laf yüzünden
ayrıldım. Ne söyledi? Kovuldun. Bunlar olmaz arkadaşlar. Bu sorunun cevabı asla
önceki işinizi kötülemeden verilmelidir. Patronu, eski yöneticileri kötülemek
yok. Cevabı verirken dürüst olun ama onları kötülemeden. Yöneticimle
anlaşamıyordum gibi. Bu doğal.
FİKİR YUMAĞI ATÖLYELERİ YENİDEN BAŞLIYOR
ÖNDER İmam Hatipliler Derneği tarafından geçtiğimiz dönem
düzenlenen Fikir Yumağı Atölyeleri 12 Mayıs 2018 tarihinde sona erdi.
Atölyelerde altı başlık altında 56 ders gerçekleştirildi. Okullardaki eğitime
sivil toplum desteği olarak icra edilen Fikir Yumağı Atölyeleri, 20 Ekim’de
yeniden başlıyor. 12 hafta sürecek etkinliğe 400 genç katılacak.