Kalbi besleyen damarlara koroner damarlar, yani koroner arterler
denilmektedir. Atar damar özelliği taşıyan ve kalbi besleyen bu damarlar, diğer
organlardan farklı olarak kalp içinde dağılmayıp, kalbin üzerinde
seyretmektedir. Kalbin üzerinden ilerleyerek içeriye doğru kalp kasına dallar
veren bu damarlarda zaman içinde damar sertliğine bağlı olarak daralmalar ve
tıkanmalar oluşabilmektedir. Ateoskleroz adı da verilen damar sertliği
hastalığı, yaygın olarak bütün atardamar sisteminde görülebilirken, kalbi
besleyen damarlarda görülmesi, tam tıkanma durumunda kalp krizine yol
açmaktadır.
Koroner damarların daralması ya
da tıkanması, kişilerde belli belirtilerle ortaya çıkmaktadır. En belirgin
belirti ise genellikle göğüs ağrısı şeklinde olmaktadır. Bu ağrı hareket ve
yürümekle başlayan, istirahatle geçen, sıklıkla basınç tarzında olan, boyun,
çene, kol ve sırtın sol tarafına da yansıyan bir ağrı özelliği taşımaktadır.
Ancak damar tıkanmaları şeker hastaları başta olmak üzere bazı hastalarda hiç
belirti vermeden kendini gösterebilirken, bazı durumlarda ise ani ölümlerle de
ortaya çıkabilmektedir. Bununla birlikte ortada
hiçbir belirti yokken yapılan genel kontrollerle, egzersiz testleri ya da
bilgisayarlı tomografi ile ve miyokard sintigrafisi denilen özel yöntemlerle bu
tür rahatsızlıklara daha belirti vermeden de tanı konulabilmektedir.
Tıkanan
damarların açılmasında yüksek başarı oranı
Tıkanan kalp damarı olan
hastaların tedavisi için iki farklı tedavi yöntemi uygulanmaktadır. Birincisi
koroner bypass ameliyatı, yani tıkanıklıkların arkasına doğru köprü yapma ameliyatıdır.
İkinci seçenek ise 40 yıldır gelişimini sürdüren girişimsel kardiyolojik
yöntemlerle ameliyatsız olarak damarların açılmasıdır. İlk olarak balonla açma
ile başlayan girişimsel kardiyoloji yöntemine, daha sonra balonla açılan
damarın çökmesini önleyecek metal materyalden yapılan ve stent adı verilen
sistemlerin kullanılması ile devam edildi. Zaman içerisinde basit stent
sisteminin de yeterli olmadığı görülerek, teknolojik gelişmeler sayesinde son
20 yılda ilaç salan özel stentler kullanılmaya başlandı. Günümüzde ilaç salan
stentler ile ilgili teknolojiler, çok başarılı sonuçlar alınmasını
sağlamaktadır. Girişimsel kardiyolojinin gelişmesi sayesinde önceleri hiç
dokunulamayan ana damardaki darlıklara, damar çatallanmasındaki darlıklara, tam
damar tıkanıklıklarına ve çok sayıda damara aynı anda müdahale
edilebilmektedir. Bu ilerlemeler sayesinde ameliyata gönderilen hasta sayısı
yüzde 60’tan yüzde 5’e geriledi. Ancak ameliyata yönlendirilen yüzde 5’lik
dilimde bulunan hastaların da mutlaka ameliyat olması gerektiği
unutulmamalıdır. Bunların dışında yaşanan önemli bir diğer gelişme ise kalp
krizi sırasında tıkanan damarlara acil girişim yapılarak damarın açılmasıdır.
Bu yolla kalp krizinin en kötü sonucu olan kalp kası ölümü ile buna bağlı kalp
yetmezliği ve yaşam süresinin kısıtlanması gibi olumsuzlukların önlenmesi
sağlanmaktadır.
Girişimsel kardiyoloji alanında
yaşanan bir diğer önemli gelişme de farklı damarlardan girilerek işlem yapılabilmesidir. Önceden sadece kasık atar damarından girilerek girişimsel
kardiyolojik işlemler yapılabilmekteydi. Şimdi en karmaşık işlemler bile el
bilek damarından girilerek gerçekleştirilebilmektedir. Hastalar için büyük bir
konfor sağlayan bu yöntem ile hastalar, işlem sonrasında ayağa kalkıp
dolaşabilmektedir.