Günümüzde hızla yaygınlaşan karaciğer ve pankreas kanserlerine; yanlış
beslenme alışkanlıklarından sigaraya, hareketsiz yaşam tarzından diyabete dek
birçok faktör zemin hazırlıyor. Hal böyle olunca, hayati organlarımız olan
karaciğer ve pankreas sağlığında tehlike çanları da çalıyor. Acıbadem Maslak
Hastanesi’nde uluslararası katılımla bu yıl ilk kez gerçekleştirilen 1.
Acıbadem Karaciğer ve Pankreas Forumu’nda karaciğer ve pankreas tümörlerinde
artışa neden olan faktörler üzerinde durulurken tedavi yöntemlerinde en yeni
gelişmeler de ele alındı. Acıbadem
Altunizade / Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan toplantıda
yaptığı konuşmada, günümüzde en ölümcül dördüncü kanser türü olan pankreas
kanserinin erken teşhis ve multidisipliner yaklaşımla tedavi edilebilmesi
sayesinde hastaların yaşam süresinin uzatılabildiğini vurguladı. Eskiden
kanserli hücrelerin pankreas çevresindeki damarlara yayılmaları nedeniyle
ameliyat etme şansı olmadığı düşünülen ve kemoterapi dışında tedavi alamayan
hastaların büyük bir bölümüne günümüzde artık ön kemoterapi tedavisinden sonra
başarılı bir şekilde cerrahi yöntem uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Güralp
Onur Ceyhan “Genel cerrah, tıbbi onkoloji, gastroenteroloji, girişimsel
radyoloji ve radyasyon onkolojisi uzmanlarının birlikte planlayacakları
multidisipliner yaklaşımla günümüzde pankreas kanserinde tedavi şansı
yükseliyor ve hastaların daha uzun süre yaşayabilmeleri sağlanabiliyor.” diye
konuştu.
5 yıllık sağ kalım yüzde 40’lara
yükseldi
Sinsi bir kanser türü olan ve o yüzden genellikle ileri dönemlerde belirti
veren pankreas kanseri tedavisinde son yıllarda gerek teknoloji gerekse tıptaki
gelişmeler sayesinde dev adımlar atıldığını belirten Prof. Dr. Güralp Onur
Ceyhan, “Cerrahide geliştirilen teknikler ve yeni kemoterapi ilaçları sayesinde
günümüzde hastaların yüzde 30-40’ında 5 yıllık sağ kalım sağlanabiliyor.” dedi.
Pankreas kanserinde cerrahi yöntemin en etkin tedavi olduğunu vurgulayan Prof.
Dr. Güral Onur Ceyhan sözlerine şöyle devam etti: “Ameliyatın ardından
uygulanan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler de hastalığın tekrarlama
riskini azaltarak tedaviden daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Tümörün
çevreye yayılımı nedeniyle ameliyatın mümkün olmadığı hastalarda ise kemoterapi
veya radio-kemo tedavisi (MR Linac) gibi ışınlarla tedavi yapabilen ileri
teknoloji yöntemleri de tümörü küçülterek ameliyatla çıkartılabilir noktaya
ulaştırabiliyor.”
Karaciğer kanseri tedavisinde başarı
oranı arttı
Acıbadem
Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Er konuşmasında,
son yıllarda yaygınlaşan obezite ve diyabet nedeni ile karaciğer kanserinde
hızlı bir artış yaşandığını, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığının
da giderek artan sebepler arasında yer aldığını vurguladı. Günümüzde erken evre
tedavide cerrahi müdahale yapıldığını, ileri evrelerde ise tümör özelliklerine
göre moleküler tedavi ve immünoterapi sıralı bir şekilde ya da birlikte tedavi
uygulandığını belirten Prof. Dr. Özlem Er, metastatik hastalıkta uzun dönem sağ
kalımın multidisipliner tedavi ve kişiye özel yaklaşımla sağlanabildiğini
söyledi. Prof. Dr. Özlem Er, hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapinin hepatit
ve siroz zemininde gelişen karaciğer kanserlerinin tedavisinde başarıyı
artırdığını vurguladı.
Tümöre özel ışınlama yapılabiliyor
Toplantıda konuşan Acıbadem
Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Enis Özyar da, karaciğer ve
pankreas tümörlerinde tedavi seçeneklerinden olan radyoterapide son yıllarda
çok hızlı gelişmeler kaydedildiğini belirterek şöyle konuştu: “Artık tümörler
çevredeki sağlıklı dokulara zarar vermeden yüksek dozlarda tedavi
edilebilmektedir. Klasik radyoterapiye göre birçok üstün özelliğe sahip olan MR
Linac sayesinde hastalara çok daha etkili tedavi uygulanabilmektedir. Her
radyoterapi seansından önce hedef tümörler hassas bir şekilde saptanabilmekte
ve hastaya özel planlama yapılarak her tedavide hedefin hassas bir şeklide
ışınlanması mümkün olurken, çevredeki normal dokulara zarar verilmesinin önüne
geçilmektedir.”
Yan etkiler büyük ölçüde azaldı
Acıbadem
Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç
Şengöz, karaciğer kanserinin tedavisinde öncelikle cerrahi yöntemin uygulanması
gerektiğini ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda radyoterapi ve radyocerrahi
yöntemlerinin uygulanabileceğini belirtti. Ameliyatla çıkarılamadığı halde
bulunduğu yerde karaciğer kanserini yok edebilmenin kolay olmasa da günümüzde
mümkün olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Meriç Şengöz “Radyasyonun hücreler
üzerindeki tahrip edici etkisini doğru ve hassas bir şekilde çevredeki normal
dokulara zarar vermeden yapabildiğimizde hastalığı yüksek oranda kontrol
edebiliyoruz. Son yıllarda özellikle radyocerrahi yöntemleriyle başarılı
sonuçlar alıyoruz. 3 boyutlu konformal radyoterapinin daha gelişmiş
uygulamaları; en uygun görüntüleme yöntemleriyle birleştirildiğinde yan etkiler
çok azalıyor buna karşılık tümörü yok edebilme başarısı artıyor. Farklı
radyoterapi yöntemleriyle bu tümörlerin tedavisinde büyük adımlar atılabiliyor”diye konuştu.
Erkeklerde daha sık görülüyor
Acıbadem
Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürhan Şişman da toplantıda
yaptığı konuşmada safra yolları kanseri tanısı ve bu zeminde gelişen sarılık
tedavisi hakkında bilgiler verdi. Safra yolları kanserlerinin, tüm
gastrointestinal kanserler içinde yüzde 3’lük kısmı oluşturduğunu, bu kanser
tipinin daha çok 50-70 yaş arasında ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Gürhan
Şişman “Ancak bazı durumlarda 30-40 yaş arasında da görülebiliyor. Safra
yolları kanserine çoğunlukla; enfeksiyonlar, safra taşları, genetik sendromlar,
karaciğerin kronik hastalıkları, diyabet hastalığı, obezite ve AIDS yol açıyor.
Son yıllarda radyolojik görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ile safra yolları
kanserine erken tanı konulabilmektedir.” dedi.