SANKO
Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Mehmet Yılmaz, demir eksikliğinin giderilmesinde beslenmenin büyük önem taşıdığını
belirtti.
SANKO
Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Hematoloji – İç
Hastalıkları Uzmanı da olan Prof. Dr. Yılmaz, “Demir eksikliği gelişen
kişilerde başlıca halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, nefes darlığı gibi belirtiler
görülürken risk altında bulunanlar arasında özellikle gebeler, doğurganlık
çağındaki kadınlar, okul çağındaki çocuklar, bebekler, genç yaş grupları
bulunmaktadır” dedi.
Vücutta
kan yapımına katılan çok sayıda element ve vitamin olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz,
“Bunların başlıcaları demir, folik asit, Vit B12, çinko, E vitamini, selenyum,
Vit A, Vit B6, riboflavin, tiamin, bakır, Vit C ve niasindir. Bu vitaminlerden
Vit B12 ve folik asit eksiklikleri değişik oranlarda görülürken demir eksikliği
oldukça sıktır” diye konuştu.
Demirin
yeryüzünde en yaygın görülen elementlerden birisi olmasına rağmen eksikliğinin dünyada
500 milyon kişiyi etkilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, demir eksikliği görülme
oranlarının ülkemizde bölgeler arasında farklılık göstermekle birlikte Doğu,
Güneydoğu ve Karadeniz bölgelerinde daha fazla görüldüğüne vurgu yaptı.
DEMİR
EKSİKLİĞİNİN EN SIK NEDENLERİ:
-Diyetle
yetersiz alım
-Emilim
bozuklukları
-Kanama
nedeni ile demir kaybına neden olan parazitler
-Kadınlarda
âdet düzensizlikleri, fazla âdet kanaması varlığı
-Artmış
gebelik oranları nedeni ile artmış demir ihtiyacı
-Çocuklarda
hızlı büyüme dönemleri
Demir
eksikliği açısından risk altında bulunanlar arasında özellikle gebeler,
doğurganlık çağındaki kadınlar, okul çağındaki çocuklar, bebekler ve genç yaş
gruplarının bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ülkemizde
gebe kadınların yüzde 73’ünde, emzikli kadınların yüzde 65’inde, doğurganlık
çağındaki kadınların ise yüzde 50’sinde demir eksikliği bulunmaktadır. Demir
eksikliği bulunan gebeliklerde ölüm riski beş kat artmaktadır. Bu hastalarda erken
doğum eylemi, doğum sonrası kanama, enfeksiyon gelişimi ve sepsis denilen
vücutta bu enfeksiyonun yayılması riski bulunmaktadır.
Demir
eksikliği gelişen kişilerde başlıca halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, nefes
darlığı, konsantrasyon bozukluğu, performans düşüklüğü, solukluk, PİKA (toprak,
kil, buz, biber, çamaşır kolası vb. yenilmesi), kaşık tırnak, ağız köşesinde çatlaklar
gibi bulgular gelişir. Bu bulgular geliştiğinde mutlaka hekime başvurulması
gerekir. Kronik bir hastalıkla birlikte görülen kansızlıkta ölüm riski artar.”
VİT
B12 VE FOLİK ASİT:
Vit
B12 ve folik eksikliğinin DNA sentezinde yetersizliğe yol açtığını anlatanProf. Dr.
Yılmaz, “Kemik
iliği gibi yapım yıkım döngüsünün hızlı olduğu dokular eksiklik durumlarına
karşı özellikle duyarlıdır. Aneminin ağırlığı ve
derecesi vitamin eksikliğinin ağırlığına ve süresine bağlıdır” ifadelerine yer
verdi.
Vit
B12 vitamininin bağırsaktaki mikroorganizmalar tarafından doğal olarak sentezlendiğini
veya gıdalardan alındığını bildiren Prof. Dr. Yılmaz, şunları söyledi:
“Ağız,
mide ve bağırsaklarda çeşitli işlemlerden geçtikten sonra ince bağırsaktan
emilir. Günlük diyetle 7-30 mikrogram arasında alınmakla olup erişkinde ihtiyaç
1-2 mikrogramdır. Bir kişide 2-3 miligram depolanmış olarak bulunur. Ana besin
kaynağı hayvansal gıdalardır.”
B12
EKSİKLİĞİ SEBEPLERİ:
-Mide
ameliyatı (Midenin kısmi ya da tam olarak çıkarılması),
-İlaçlar,
-Vejetaryenlerde,
-Parazitler,
-İnce
bağırsağın çıkarılması,
-Kör
bağırsak sendromu,
-Emilim
bozuklukları.
KİMLERDE
FOLİK ASİT EKSİKLİĞİ GÖRÜLÜR?
-Yaşlılarda,
-Sürekli
keçi sütü ile beslenenlerde,
-Bağırsaktan
emilim bozukluğuna neden olan hastalıklar (Crohn hastalığı gibi),
-Mide
ameliyatları sonrası,
-Gebelik,
-Emzirme,
-Karaciğer
hastalıkları,
-Kronik
alkol kullanımı,
-Aşırı
pişirilmiş sebze tüketimi,
-İlaç
kullanımı,
-Kan
yapım bozukluğu görülen bazı hastalıklarda.
Folik
asit eksikliğine bağlı halsizlik, solukluk, limon sarısı görünüm, dil ağrısı
veya iltihabı, vücutta kızarıklıklar, toplu iğne başı gibi kanamalar, ayaklarda
karıncalanma, uyuşma, yürüme güçlüğü, demans, bilişsel fonksiyonlarda azalma,
karanlıkta düşme görülebildiğine işaret eden Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle
tamamladı:
“Bebeklerde
doğumsal nöral tüp defekti (bazı bebeklerin
omurilik ve beyninin gelişiminde ortaya çıkan anormallikler) hastalığının
gelişmemesi için gebe kalınmadan en az on beş gün önce folik asit tedavisi başlanmalıdır. Bahsedilen belirti ve bulgular
geliştiğinde hekime başvurulması gerekmektedir. Gerekli laboratuvar
incelemeleri yapıldıktan sonra kansızlık tedavisi yapılmalı ve takiplerde kan
değerlerinin düzelip düzelmediği kontrol edilmelidir. Vücutta kan yapımı için
yeterli vitamin miktarının olması sağlanmalıdır.”