Birleşmiş
Milletler, insanların “yaşlı sağlığı” konusunda bilinçlendirilmesi, yaşlıların
sağlık ve sosyal açıdan yaşam standartlarının yükseltilmesine dikkat çekmek
amacıyla 1990 yılında aldığı kararla 1 Ekim tarihini Dünya Yaşlılar Günü olarak
ilan etti.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik
Psikolog İnci Birincioğlu, hayatın önemli dönemlerinden biri olan yaşlılık
dönemindeki psikolojik değişimleri anlattı.
65’ten sonra yaşlılık başlıyor
Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, “Psikoloji tarihine
baktığımızda; insanın kimlik ve kişilik kavramlarının gelişimi ya da dönüşümü
üzerine birçok kuram oluşturulduğunu görürüz. Bu kuramlar insanın doğumundan
itibaren fiziksel olarak olgunlaşmasına paralel olarak, psikolojik ve sosyolojik
anlamda da bir takım değişim süreçlerinden geçtiğini varsayar. Yaşlılık kavramı
da son 100 yılda ortalama yaşam süresinin uzamasıyla birlikte, yaş sınırı
tartışmalı olan bir konu olsa dahi, 65 yaş ve üzeri dönemi ifade etmektedir ve
psiko-sosyal gelişim kuramında insanın yaşamındaki son dönemi ifade eder” diye
konuştu.
Hayatımızdaki 8 psikolojik dönem
Amerikalı psikanalist Erik Erikson’a göre; insan yaşamı boyunca
sekiz psikolojik gelişim döneminden geçtiğini belirten Uzman Klinik Psikolog
İnci Birincioğlu, “İlk yaş ‘temel güvene karşı güvensizlik duygusu’; 1-3 yaş
‘özerkliğe karşı kuşku ve utanç duygusu; 3-6 yaş ‘girişimciliğe karşı suçluluk
duygusu’; 7-11 yaş ‘başarılı olmaya karşı yetersizlik duygusu’; 11-17 yaş
‘kimlik kazanmaya karşı kimlik karmaşası’; 17-30 yaş ‘yakınlığa karşı
yalıtılmışlık’; 30-60 yaş ‘üretkenliğe karşı durgunluk’ ve 60 yaş üzeri ise
‘benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk’; bu dönemlere verilen adlardır” dedi.
Yaşlanırken her dönemden yara alıyoruz
Her dönemin adının bize çift kutuplu bir varoluşsal düzlemi
ifade ettiğini ifade eden Birincioğlu, “Yani doğduğumuz ilk yılda psikolojimiz
ve kimliğimiz ile ilgili gelişen kısım ‘diğer bir kişiye ve dış dünyaya
duyduğumuz güven duygusunun’ oluşma aşamasını anlatmak için ‘temel güvene’
karşı ‘temel güvensizlik’ duygusu şeklinde adlandırılmıştır. Çünkü bu dönemde
bebek için önemli olan tek şey annenin varlığı ve bakımıdır. Anne varsa,
besleyici ise, psikolojik olarak bebeği ile ‘bir’ haldeyse, bebekte ‘güven’
duygusu gelişir. Bu dönemde annenin vefatı, terki, hastalığı, depresyonu veya
diğer etmenlerden ötürü bebeğine bakım verememesine dair her koşul, çocuğun
‘temel güven’ duygusunda gelişimsel bir problem yaratacak ve bebek yaşı gelip
de bir sonraki psikolojik gelişim sürecine geçiş yapsa bile, bir önceki dönemi
yaralı ya da yarım olarak tamamlayacaktır. Her dönem üst üste birikerek sadedi
oluşturur. Yani kişi yaşlanırken her dönemden yaralar alarak ya da bütünlük
duygusuna hizmet edecek şekilde büyür. Nasıl yaşlanacağımızı, yaşlandığımızda
kim olacağımızı ve nasıl hissedeceğimizi şekillendiren şey işte bu
bahsettiğimiz dönemlerden kişinin nasıl geçtiğidir. ‘Benlik bütünlüğüne karşı
umutsuzluk’ adı verilen yaşlılık dönemi, önceki dönemlerde kişinin nasıl bir
hayattan damıtılarak geldiğine bağlı olarak değişmektedir” diye konuştu.
Yaşlanmak, olgunlaşmaktır
Yıllar geçtikçe bedenimizin eskidiğini, yıprandığını ve
nihayetinde öldüğünü belirten Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu,
psikolojik olarak yaşlanmaktan kastın olgunlaşmak olduğunu söyledi. “Deneyim
kazandıkça zihin; tüm anıları bir bütün haline getirerek kendini, diğerini ve
dünyayı anlamlandırmaya çalışır” diyen İnci Birincioğlu, şunları söyledi:
“Böylece birtakım psikolojik şemalar oluşturarak yaşamımızı
şekillendiririz. Zihnimizin yaşadığımız deneyimleri anlamlandırırken nasıl bir
alışkanlık benimseyeceği önemlidir çünkü insan zihni dikkatini verdiği
deneyimleri belleğine kaydetmekte ve ilişkilendirmektedir. Mesela ‘karamsarlık’
şeması olan bir kişi yaşamda karşılaşacağı her türlü engeli bir cezalandırma;
karşısına çıkan sürprizleri ise aslında bir sonraki aşamada gelecek olan bir
kötülüğün habercisi olarak görebilir. Bir süre sonra karamsarlık beklentisi
gerçekten de kişinin yaşamını karartır. Bu karanlığa maruz kalınca da psikolojik
savunmalarımız oluşur, kendimizi ya da başkalarını suçlarız, her yeni günden
korkarız, depresyona gireriz ya da anksiyetemizin kardiyovasküler sistemimizi
çökerterek fiziksel yaşlanmayı hızlandırmasına sebep olabiliriz. Hayatta
kalmamızı keyifsiz ve ya imkânsız hale getiren olumsuz şemalar çok erken
yaşlardan itibaren oluşmaya başlarlar. Bu süreçte hem genetik mizaç hem de
kişinin nasıl yaşam koşullarına doğduğu rol oynamaktadır. Kimisi genç yaşta
bacağını kanserden kaybetse bile çeşitli dernek, sunum, kuruluşlar vasıtasıyla
diğerlerine umut olmayı seçerken kimisi hayatında belirgin bir zorluk
olmamasına rağmen yataktan çıkamayacak kadar depresif bir hale gelebilir.
Bunların tümü kişinin zihinsel şemalarıyla ilişkilidir.”
Psikolojik olgunlaşmanın; yaş aldıkça eskiyen bedenimizin
getirdiği fiziksel aksaklıklara rağmen, psikolojik olarak edinilen bilginin
‘bilgeliğe’ dönüştürüldüğü bir kabul süreci olduğunu belirten Uzman Klinik
Psikolog İnci Birincioğlu, “Kimimiz yaş aldıkça bilgeleşir, sever ve üretirken;
kimimiz immatür (çocuksu) kalır ve mutsuz olur, şikâyet eder ve hem kendini hem
de çevresini yoracak şekilde umutsuzluğa kapılır. Bu süreç Erikson’un gelişim
kuramındaki süreçlerden kişinin nasıl geçtiği ve hangi zihinsel şemaları
besleyerek ‘oluşmayı’ tercih ettiği ile ilgilidir” dedi.
Herkesin içindeki çocuk aynı değil
Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, yaşlılık döneminin
ruhsal açıdan sağlıklı geçirilmesi için yapılması gerekenleri de şöyle anlattı:
“Altı yaşından sonra yaşımız kaç olursa olsun, hepimizin içinde
yaşı hiç değişmeyen üç ana karakter oluşur; içimizdeki çocuk, yetişkin ve
ebeveyn yapılarıdır bunlar. Yaşam sadece yaşlılıkta değil, her gelişim
evresinde kendine has armağanları ve güçlükleri barındırır. Armağanları kabul
ederken ve güçlüklere göğüs gererken bu içimizdeki çocuk, yetişkin ve ebeveyn
yapılarına adil davranmak, onları dengede tutmak psikolojik sağlık için en
önemli değişkendir. Bu yapıların ihtiyaçlarını karşılayabilmek, yapılar
arasında adaleti sağlayabilmek, kendimizi ve diğerini sevebilmek, üretmek ve
kabul edebilmek için onları tanımalıyız. Herkesin içindeki çocuk aynı değil,
yetişkin de öyle. Senin içindeki çocuk kim, ne ister, yetişkin bu istekleri
karşılamak için hangi yollara başvurmayı seçer ya da yetişkinin seçtiği bu
yollara senin içindeki ebeveyn ne der?
Bütünsel sağlık için çaba şart
Kendini bilmek için okumak, düşünmek, fikir almak ve vermek
gerekir. İçsel bütünlük ve dengeyi sağlamak için hem yalnızlığı öğrenmek hem de
diğerleriyle manalı vakitler geçirerek sosyalleşmek gerekir. Ayrıca unutmamak
da gerekir ki; ‘ruh – zihin – beden’ bir bütündür. Ruhsal bütünlüğümüzle
ilgilenirken hem zihinsel hem de bedensel sağlığımıza özen göstermek için çaba
göstermemiz gerekir. Ancak bu ruhsal – zihinsel ve bedensel çabayı gösterenler
ve gösterdikleri çaba ölçüsünde anlamlandırabildikleri bir yaşlılık
geçirirler.”