Teknolojik
gelişmeler iş yaşamının yapısını büyük ölçüde değiştirse de insan faktörü var
olduğu sürece motivasyona duyulan ihtiyaç azalmıyor. Şirketler, insan
kaynakları departmanları aracılığıyla çalışan motivasyonunu yükseltmenin
yollarını arıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi, “İş Yaşamı ve Ertelenemeyecek
Konular” toplantı dizisine bir yenisini ekleyerek motivasyon
uygulamaları üzerine tespitlerini katılımcılarla paylaştı. BİLGİ Örgütsel
Psikoloji Yüksek Lisans Programı öğrencileri, “Motivasyon, Tutum ve Kişilik”
dersi kapsamında çok sayıda kurumsal şirkette farklı departman ve pozisyonlarda
çalışan kişilerle mülakatlar gerçekleştirdi.
Çalışmayla ilgili
değerlendirmelerde bulunan BİLGİ Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Program
Direktörü Doç. Dr. İdil Işık, “Dijitalleşme süreciyle kurumlar, işler ve çalışanlar
da değişime uğruyor. Bu noktada ‘Esnek Uygunluk’ (Flexible Feet) dediğimiz
sistemin şirketlerde oturtulması önem taşıyor. Bu modelle organizasyonun, işin
ve çalışanın ihtiyaçları saptanıyor ve süreç bu doğrultuda yönetiliyor.
Endüstri 4.0 kurumlarda iş dağılımını farklılaştırabilir. Yine de herkesin yer
alabileceği yeni iş kolları ve sektörler oluşmaya devam edecektir. Motivasyona
her daim ihtiyaç duyacağız” diyerek çalışmanın nedenini açıkladı.
Ödül
dezavantaja dönüşebiliyor
Ödülün çalışan ve işveren
arasındaki hizmetlerin değiş tokuşu olarak tanımlandığını belirten Nilüfer
Çetin, Ayşe Çoban Dinçsoy, Mert Özcan ve Yağmur Centez birlikte
gerçekleştirdikleri araştırmanın bulgularını paylaştı. Çetin, “Çalışanların
çoğu ödülün motivasyon ve bağlılığı artırdığını düşünüyor. Ödülün şirket içi
sirkülasyonu azalttığı, sadakat ve üretkenliği artırdığı ortaya çıktı” dedi.
Ödülün dezavantajlarına da değinen Çetin, ödülün açık, adil ve doğru
dağıtılması gerektiğini aksi halde olumsuz etki yaratabileceğini aktardı,
“Ödüllerde ölçülü olmak gerekiyor, çalışanları ödülsüz iş yapamaz hale
getirmemek önemli. Öte yandan her bireyin karakter özelliklerinin,
ihtiyaçlarının ve motivasyonunun farklı olduğunu unutmamalıyız. Bazı bireyler
ufak bir takdirle bile kendini daha iyi hissedebiliyor.”
“Alınan
eğitimin yüzde 10’u işe yansıyor”
İş hayatındaki en önemli
detayın yetenek kazanımı ve kazanılan yeteneklerin elde tutulması, işe
yansıtılması olduğunu belirten Cansu Susmaz ve arkadaşları Tuğçe Balaban
Özçelik, Anyars Rashid, Aydın Yemişçi, Yağmur Şengü, Jibril Jibril Adamu da
eğitimin potansiyel yetenekleri açığa çıkarmadaki rolüne dikkat çekti. Susmaz,
“Şirketler son dönemde eğitime çok büyük yatırım yapmaya başladı. Bu
eğitimlerde temel amaç, kazandığınız yetileri işe yansıtmaktır. Fakat bu oran
sadece 10 seviyelerinde” dedi. Tuğçe Balaban Özçelik ise, “Çalışanlar
eğitimlerin kendi kişisel gelişimlerine ve isteklerine göre değil şirket
politikasına göre belirlendiğini düşünüyor. Nitelikli eğitimlerin üst mevkilere
verilmesi, adil olunmaması ve yeterli bütçe ayrılmaması bu eğitimlerin etkisini
azaltıyor” ifadesini kullandı.
“İş
zenginleştirme ek iş değildir”
Z kuşağının iş yaşamında
yer almasıyla birlikte şirketler motivasyon araçlarını farklılaştırma ihtiyacı
hissediyor. Beste Gündoğdu, Merve Balçık, Işıl Yıldırım, Emirhan Yolsal ve
Nilay Gün de bu ihtiyacı karşılamak için kullanılan modellerden birinin iş
zenginleştirme olduğunu belirtti. İş zenginleştirmenin ek iş değil, işlerin
dikey olarak artması anlamına geldiğine dikkat çeken Gündoğdu, “İş
zenginleştirme sorumluluk artırır ve bireylerin performanslarını
değerlendirerek eksiklerini tamamlamasına olanak sağlar” dedi. Merve Balçık
ise, “İş zenginleştirme bireyleri takım oyuncusu haline getiriyor, bağlılık
yaratıyor. 1-5 yıl arası çalışanlarda daha etkili olan yöntemin, yöneticiler ve
yönetici altı pozisyonlarda terfi ve performans primi ile desteklenmesi
gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Özel
hayat-iş hayatı dengesi sağlamlaşıyor
Şirketlerin işlerini online
ortamlara taşıması, çalışma yaşamını teknolojiyle iç içe bir yapıya büründürdü.
Bu nedenle modern dünyanın önemli motivasyon araçlarından biri de esnek çalışma
saatleri oldu. Büşra Şener ve arkadaşları Nurcan Keyif, Gülşah Makasçı ve Çağla
Mezhepoğlu da esnek çalıma saatlerinin avantajlarını paylaştı. Şener, “Esnek
çalışma saatleri iş ile özel hayat arasındaki dengeyi sağlamlaştırıyor.
Otonominin sağlanmasında etkili olmakla kalmıyor maliyetlerin de azalmasına
olanak sağlıyor” dedi. Devamsızlık ve işe geç kalma sorununun ortadan
kalktığını belirten Şener, araştırma sonuçlarına göre üretkenliğin arttığını,
işten ayrılma oranlarının da azaldığını gördüklerini fakat doğru kurgulanmadığı
takdirde iletişim sorunlarına yol açabileceğini belirtti.