İnşallah,
Miladi 2020 yılının ilk gününü yaşayacağız. Bir yeni yıla giriyoruz, ama Hicri
değil. Miladi bir yeni yıla giriyoruz.
Esasında
bizim özümüzdeki takvim Hicri’dir.
Hicri
yeni yıla 31 Ağustos 2019 günü girmiştik. Bu günün Hicri takvimdeki karşılığı 1
Muharrem 1441’dir.
Evet,
anlaşıldığı üzere, Hicri yıl olarak 1441’deyiz. Zaten yarından itibaren de
Miladi 2020’deyiz. 1441 de simetrik, 2020 de simetrik. Haydi hayırlısı. Güzel bir tevafuk.
Bir
de Osmanlı’da Rumi takvimi vardı.
Osmanlı Devleti’nde üç değişik takvim kullanılmıştır. Hicri, Rumi ve Miladi.
Hicri takvim ay’ın durumuna göre belirlenmiş bir takvimdir. Bu nedenle Hicri takvim, Kameri takvim olarak da bilinir.
Hicri takvim yeni Ayın göründüğü günü başlangıç kabul eder. Hicri takvimde de 12 ay mevcuttur.
Hicri
ayları sırasıyla şu şekilde sayabiliriz: Muharrem, Safer,
Rebiülevvel, Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan,
Şevval, Zilkade ve Zilhicce
Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık.
Evet, her iki takvimde de ayların sayısı aynıdır ve 12’dir.
Kur’an-ı Kerim’de
ayların sayısı ile ilgili olarak şu ayeti kerime mevcuttur. “Doğrusu
Allah’a göre ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına
uygun olarak on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru olan hesap
budur. O aylarda kendinize zulmetmeyin, müşrikler sizinle topyekün savaştıkları
gibi siz de onlarla topyekün savaşın. Bilin ki Allah buyruklarına karşı
gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe Suresi, 36)
Çeşitli toplumlarda çeşitli takvimler mevcuttur.
Bizim özümüze uygun olan Hicri takvimde Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm) Mekke’den Medine’ye göç ettiği (Hicret) 622 başlangıç yılı olarak kabul edilir. Hicri takvim, 2. Halife Hz. Ömer (ra) döneminden itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde 1676 yılına kadar resmi işlerde hicri takvim kullanılmıştır.1676 yılında Gregoryen takvim gibi Güneş’i esas alan Rumi takvim (Mali takvim) oluşturulmuştur. Başlangıç yılı ise değişmeyerek Hicri takvim gibi Hicret tarihi olan 622 olarak kalmıştır.
Rumi takvimde yılın ilk günü 1 Mart olarak belirlendi. 1839 yılından itibaren bütün mali ve resmi işlerde Rumi takvim, 1917 yılında da Rumi takvimin yanında Miladi takvim de kullanılmaya başlanmıştır.
Bir
yeni yıla girerken, takvimler üzerinde kısa bir fikir turu yaptık.
Allah
(cc) takvimi, vakti, saati, anı iyi değerlendiren ve dosdoğru bir şekilde
yaşayanlardan eylesin.
Esasında,
Hicri de olsa, Miladi de olsa, Rumi de olsa, yıl yıl’dır,
ay ay’dır, gün gün’dür, takvim takvim’dir. Hepsi de Allah’ın yarattığı zamanı
tarif eder, zamanın taksimlendirilmesinden oluşur. Bu takvimin, vaktin nasıl
adlandırıldığından çok, “Biz anı, takvimi, vakti nasıl
değerlendiriyoruz?” İşte burası mühim.
Geçen
saniyeleri, geçen vakti, geçen bir anı dahi geri getirmek mümkün mü? Adeta su
gibi akıp gidiyor vakitlerimiz. Ve eğer Biz vaktin kıymetini bilmezsek,
yalnızca hüsran kalır. Burada “hüsran” kelimesine dikkat çekiyorum. Vaktin
yerli yerince ve gerektiği gibi, İslam’a uygun ve akılcı bir şekilde
değerlendirilmesi nasıl mutluluk ise, bunun zıttı “hüsran”dır.
Asr
Suresi bu hususta bize yeter. Asr Suresi Bize ışık tutar: “Asra (geçip giden vakte) yemin
olsun ki, insan mutlaka hüsrandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler)
işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun
dışındadır.”
Evet,
ister Miladi, ister Rumi, isterse Hicri olsun, takvimlerin ismi mühim değil,
vakitlerin değerlendirilip değerlendirilmediği mühim.
Ben
bir miladi yılbaşının bir gün öncesinde bu hususlara dikkat çektim.
Buna
dikkat çektikten sonra, şu niyazımı Yüce Yaradanımıza (cc) arz ediyorum: “Ey
Allah’ım Bize, uzun uzun yıllar yaşamak ve bu uzun uzun yıllarda sağlık ve
afiyet içerisinde olmak ve en önemlisi de vakti iyi değerlendirmek, iman ve
salih amel içerisinde, hakkı ve sabrı tavsiye ederek bir uzun ömür boyu, bolluk
ve refah içerisinde vakit geçirmeyi nasip eyle. Amin.”