Birçok kere “sıfır atık, çevre koruma ve çevreyi
geliştirme” üzerine yazı yazarak görüş ve önerilerimi belirttim. Aynı
şekilde birçok kere “kamu yönetimimizin israftan kurtulması ve makul bir
şekilde idare edilmesi, etkili, verimli ve ekonomik yönetim” üzerine yazdım ve
görüşlerimi belirterek, öneriler geliştirdim. Elbette, “sıfır atık” çok mühim bir
fikir ve çok önemli bir hareket.
Bilindiği üzere, sıfır atık projesi 2017’de başladı ve o tarihten itibaren hızlanarak devam etti. Geçen sene sıfır atıkla ilgili olarak bir kurum da oluşturuldu. Kurumun adı Türkiye Çevre Ajansı.
Evet, geçen günlerde yazdığım “sıfır
atık” elbette mühimdir. Ülkemizin huzurlu bir hayatı için gereklidir.
Huzurun yanında bir de refah gereklidir. Müreffeh ve refah içerisinde bir hayat
için “sıfır bürokrasi” şarttır. Özetlemek gerekirse, sıfır atık huzur için,
sıfır bürokraside refah için şarttır.
Evet, açıkça belirtiyorum. “Sıfırı esas alan tüm
hareketlerin ana maksadı, bir olumsuz durumu tamamen ortadan kaldırmaktır Kadın
şiddete sıfır tolerans, üretimde sıfır hata” ve benzeri sıfırı esas tüm
projelerin hedefi olumsuz bir durumu ortadan kaldırmaktır. Bürokrasi, yani
kırtasiyecilik, gereksiz belgeler ve fazla formalite de bir olumsuz bir durum
olup kamu yönetiminde “sıfır bürokrasi şarttır.”
Evet, bu yazı ile bir proje öneriyorum. “Sıfır
bürokrasi hareketi öneriyorum.”
Böyle bir hareket elzemdir. Böyle bir hareket
Ülkemizin insanlarının kurtuluşu ve ileri Ülkeler gibi müreffeh ve refah
içerisinde yaşaması için çok çok önemlidir.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Sıfır Atık Projesi”nden tam olarak net bir
şekilde bir şey anlamamışken, “Sıfır Bürokrasi Hareketi” de neyin nesidir, kimin
fesidir?
Sıfır Bürokrasi Hareketine nereden başlamak
gereklidir? Nerede güncel olmayan, eskimiş ve pratikte uygulama imkânı
olmayan yasa, tüzük, yönetmelik varsa, hepsini kaldırmak ve çöp sepetine atmak
gerekir.
İlk hareket noktamız bu olmalıdır.
İkinci
olarak da “makamlara ulaşılamama” sorununu çözmek
gerekir.(Bu hususta da çok yazı yazdım ve görüşlerimi açıkladım)
Evet, yine haykırıyorum. “Makamlara ulaşılamama
sorunu” var. Evet, kimse gocunmasın ve kimse gücenmesin, net olarak söylüyorum,
makamlara ulaşılmıyor. Makamlar derken, yani ulaşılmayan makamlar derken
kasdım, Daire Başkanı dâhil, tüm üst makamlardır. Maalesef, makamların kapıları
vatandaşa olabildiğince kapalı. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz. Bazı makamlara
kolaylıkla ulaşılabiliyorsa, ne mutlu!
Vatandaşların ulaşamadığı makamların kapısından rantiyeciler-şantiyeciler elini kolunu sallayarak giriyor. Sıfır bürokrasi hareketinde “Bütün Makamların kapılarını söküp atmaya var mısınız?” Olamaz mı? Çok mu zor? Benim Devlet anlayışıma göre kolay da, bu Ülkede 30-40 yıllık uygulamalara şahid olmuş bir kişi olarak, makam kapılarının sökülüp atılmasını zor görüyorum. Gelin orta noktada buluşalım, makam kapılarının sökülüp atılması derken fiziken söküp atmayalım, ancak 24 saat vatandaşın hizmetine açık tutalım. Var mısınız?
Sıfır Bürokrasi Hareketinde üçüncü hedefimiz, makam aracı saltanatının kaldırılmasıdır. Var mısınız?“Mersedesmiş, fersedesmiş tüm makam araçları hemen satılarak Devlete gelir kaydedilsin!” Var mısınız? Olmaz mı? Çok mu zor? Gelin burada da orta yolu bulalım, yalnızca Cumhurbaşkanlığındaki en yüksek yetkililer ile Bakan ve Bakan Yardımcılarına ve dengi konumundaki makam sahiplerine makam aracı tahsis edelim. Olmaz mı?
Sıfır Bürokrasi Hareketinde dördüncü hedefimiz, “vatandaşa güvensizlik göstergesi olan tüm belgeler ve tüm evraklar çöpe atılmasıdır. ” “Vatandaşın beyanı esastır”, kuralı doğrultusunda, vatandaştan ıvır-zıvır belge ve bilgi istenmemelidir.
Vatandaş bir yerde yatırım mı yapacak, şu üç nokta dışında hiçbir bilgi ve belge dikkate alınmamalıdır. 1-Yatırım yapılacak yerin imar ve çevresel açıdan uygun olup olmadığı. 2-Yatırımcının ekonomik ve mali gücünün uygun olup olmadığı. 3-İşin hak, adalet ve ahlaki bakımdan uygun olup olmadığı.
Sıfır Bürokrasi Hareketinde beşinci noktamız, her işin yerinde ve yerel imkânlarla çözülmesidir. Madencinin Ankara Bürokrasinde, aç kurtlarla işi ne olabilir? Aç kurtlar derken makamlarla bağlantılı ve forslu adamlardan bahsediyorum. Yatırımcının Ankara Bürokrasisinde, aç gözlerle ne işi olabilir. Aç gözler derken, Devlet gücünü kendi lehine kullananları kastediyorum. Her başvuru, her talep yerinde ve yerelde çözülmeli ve Ankara yalnızca sağlam bir denetim sistemi ve güçlü bir koordinasyon oluşturmalıdır.
Sıfır Bürokrasi Hareketinde altıncı hedefimiz, işlerin, görevlerin ve makamların ehil ve liyakat sahiplerine sınav sistemiyle verilmesidir. Herkes bileğinin gücüyle bir yerlere hak ederek gelmeli ve kimseye minnet duymamalıdır. Herkes çalışma ve görevlerinde de hak edene hak ettiği belgeyi ve işi vermelidir. Haketmeden ne vatandaş, ne de kamu görevlileri bir şey elde etmemeli ve elde edemeyeceğini de ta en baştan bilmelidir.
Sıfır Bürokrasi Hareketinde yedinci
noktamız, “emanet bilincini her kamu görevlisinin ruhuna
aşılamaktır.” Kimse kamu görevlerini ve Devlet makamlarını
babasından kalan bir miras ya da bir hak olarak görmemelidir. Bütün görev ve
makamların asıl sahibi vatandaştır. İşte herkese bu bilinç verilmelidir. Bu
bilince sahip olmayan ya da bu bilinç dışında hareket eden her kamu görevlisi
ve yetkilisi hemen kapı dışarı edilmelidir.
Sıfır Bürokrasi Hareketinde sekizinci
hedefimiz, kamuyu yani Devleti olabildiğince ekonomik işlerin
dışında tutmaktır. Devlet, mal alıp satmamalı, Devlet fabrika
kurmamalıdır. Devlet yalnızca sanayiciler ve tüm yatırımcılar için, az, ancak
pratik ve sağlam kurallar oluşturmalıdır.
Sıfır Bürokrasi Hareketinde dokuzuncu noktamızı
şu şekilde açıklayabiliriz: Kamu görevlileri ve tüm yetkililer vatandaş odaklı
düşünmek zorundadır. Vatandaş odaklı düşünmek derken de şunu kastediyorum:
Kimse “amirim ne der” diye bir kaygı içerisinde
olmayacak. Herkes, “vatandaşımız ne der” kaygısı
taşıyacaktır.
Sıfır Bürokrasi Hareketinde onuncu ve sonuncu
belirteceğimiz nokta da şudur ki, yasama, yürütme ve yargı dediğimiz
üç büyük kuvvet birbirine asla ve asla müdahale etmemelidir. Herkes
kendi sınırları içerisinde ve vatandaşın memnuniyetini artıracak şekilde
hareket etmelidir.
On maddeyle “Sıfır Bürokrasi Hareketini” izah
etmeye çalıştım. Bu hareket eğer hayata geçirilirse, toplumların baş belası
olan şu 3 Y’den kurtulmuş oluruz: 1-Yolsuzluk,
2-Yoksulluk, 3-Yozlaşma.
Son tahlilde görüldüğü gibi, sıfır bürokrasi hareketi çok hayırlı bir sonuca varmaktadır. Toplumların baş belasının (3 Y’nin) kaynağı bürokrasidir. Kurtulmamız gereklidir.
İnşallah, bu Toplum da bu 3 Y’den kurtulur. Bunun için sesimize kulak verilmesi ve neredeyse bu Toplumun kurtuluşu ve sağlam bir kamu yönetimine kavuşması için 25 yıldır yazdıklarımın ve önerdiklerimizin dikkate alınması gerekir. “Sıfır Bürokrasi Hareketinin” hayata geçirilmesini ve tam olarak uygulanmasını Yüce Rabbimden diliyorum.