Zaman zaman sosyal medyada gündem olduğu takdirde "vatandaş
ile girdiği yanlış diyalogdan dolayı" filanca kaymakam, filanca
vali, filanca mülki amir hakkında şu işlem, bu işlem başlatıldı diye haber
görüyoruz. Olayın bu kadarını dikkate alarak, konunun temelineinmiyoruz. Maalesef, olaya hep kısmi bakıyoruz, resmin bütününü göremiyoruz. Soruşturma
açılsa ne olur, açılmasa ne olur? İşlem başlatılsa ne olur, başlatılmasa ne
olur. Sorun asıl bunlar değil.
Resmin
bütününde şu var.
"Vatandaş ve kamu yöneticileri arasında empati ve/veya
sempati ilişkisine çok da fazla kafa yormuyoruz."
Ne vatandaş kendisini kamu yöneticisi yerine koyup, ne
de kamu yöneticisi kendisini vatandaş yerine koyup empati yapmıyor.
Sorun
burada!
Empatinin yanında bir de sempati var. Acaba vatandaş
ve kamu yöneticileri arasındaki sempati ne alemde? Sempati oldukça yoğun bir
şekilde yaşanıyordur. Ben böyle düşünüyorum. Ancak şurası da var. Belki her
kamu yöneticisi vatandaşa sempati duymuyordur. Ya da belki her vatandaş kamu
yöneticisine sempati duymuyordur. Ancak vatandaş ile kamu yöneticisin arasında
sempatinin çoğunlukla var olduğunu tahmin ediyorum.
Kamu yönetiminde vatandaşlar ile yöneticiler arasında
empati ve sempati ilişkisinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu hususlara dikkat
çeken bir yazı yazmak gerekli ve bu yazıda ben de kamu yöneticileri, vatandaş,
empati ve sempati bağlamında görüşlerimi, esasta görüşten daha çok,
müşahedelerimi sunacağım.
Önce şu empati ve sempati nedir onu bir görelim.
Empati,
bir olay, bir durum esnasında, kendinizi karşıdaki insanın yerine koymak ve “ben
onun yerinde olsaydım ne hissederdim” diye düşünmektedir. Empati “açı
değiştirmek, bakış değiştirmektir.” Diğer insanları anlamaya çalışmanın en
zirve halidir. Başka insanların ne düşündüğünü anlamanın en kestirme ve en
doğru yolu empati yapmaktır.
Sempati
kavramı da empatiye yakın olsa da çok önemli nüans vardır. Sempati, karşıdakini anlamaya ve
kendinizi onu yerine koymadan, sırf merhamet ya da şefkat gibi insanı
duygularla, acıyı, sorunu paylaşma duygusudur.
Empati
ve sempati farkını şu örnekle daha iyi anlayabiliriz.
Bir
arkadaşınız bir imtihanı kaybetmiş olsun. O imtihan ile o yerde işe girecekken
o iş imkânınından mahrum olduğunu düşünelim. Empati yapan kişi, arkadaşına
şöyle seslenir: “Seni anlıyorum. Oldukça zor bir durum.” Sempati yapan kişi ise
arkadaşına şöyle seslenir: “Sana üzülüyorum. Oldukça zor bir durum.”
Bu örnekte görüldüğü
gibi, bir kişinin durumunu anlamak empati, bir kişinin durumuna üzülmek
sempatidir. Görüldüğü gibi, esasında ikisinde de “oldukça zor durumda olanla ilgilenmek
var.” Bu nokta itibariyle sanki empati ve sempati arasında fark yokmuş gibi
düşünebilirsiniz. Bu kadar basit değil tabi. İkisinin arasında çok büyük fark
var.
Birincisinde yani,
empatide “içselleştirme ve durumu adeta birebir yaşama vardır.” Sempatide
ise “birebir
yaşama yoktur.”
Nasreddin Hoca bir
tefekkür insanı ve büyük âlimdir. Her fıkrası bir ders mahiyetinde olduğu, gibi
her fıkrasında çağımıza ışık tutan yön vardır. Nasreddin Hoca, bir gün evinin
damında kar kürerken, birden kendisini yerde buluyor. Nasreddin Hoca’nın damdan
düştüğünü görenler koşup da yanına geliyor. İçlerinden biri Hocam, “sana doktor
getirelim, senin halinden en iyi doktor anlar” diyor. Nasreddin Hoca da, “hayır
beni en iyi doktor anlamaz. Beni en iyi damdan düşen anlar. Bana damdan düşen
birini getirin” diyor.
Bu fıkradan çıkan sonuç
şudur. Nasreddin Hoca’nın damdan düştüğünü görüp de başına toplananlar ya da
onu tedavi etmek için gelen doktor, olsa olsa sempati yapar. Ancak, damdan
düşen bir kişi Nasreddin Hoca’nın yanına geldiğinde empati yapar. Çünkü aynı
acıyı birebir yaşadığı için empati yapar ve aynı zamanda sempati duyar.
Bu durumda bir sonuca
varmış bulunuyoruz. Her empatide sempati de vardır. Ancak, her sempatide empati
olmayabilir.
Şimdi bu örneklerden
asıl konumuza dair söyleyeceklerimize gelelim. Kamu yöneticileri ve vatandaşlar
arasında empati mi, sempati mi? Ya da her ikisi mi?
Yukarıda açıklamalardan
sonra bu sorunun cevabını vermek kolaylaşmıştır.
Kamu yöneticileri ve
vatandaşlar arasında öncelikle empati şarttır. Zaten empati var ise, ardından
sempati kendiliğinden gelir.
Vatandaşlar bir durum,
bir olay olduğundan hemen suçlamaya ve şikayete değil de, durumu, olaya
anlamaya çalışmalı ve kendisini kamu yöneticisinin, valinin, kaymakamın,
müdürün, başkanın yerine koymalıdır. Fevri ve ani davranışlardan uzak
durmalıdır. Ondan sonra, tatmin olmazsa, gerekli şikayeti yapmalı, lazım olan
neyse onu yerine getirmelidir.
Kamu yöneticileri,
kaymakam, vali, müdür, başkan da bir olay ve durum olduğunda kendisini vatandaş
yerine koymalıdır ve empati yapmalıdır. Fevri ve sert davranışlardan
kaçınmalıdır.
Sempati ve empati, daha
doğrusu, öncelikle empati her yerde bize gerekli olandır. Empati toplumun her
ferdinde yer bulmalıdır. Bir olay vuku bulduğunda, bir durumla
karşılaşıldığında kesinlikle, fevri ve ani hareketler yerine, empati cihetine
gidilmelidir. Zaten empatinin içerisinde sempati, yani sevgi ve merhamet
vardır.
Özellikle ailede
empati, sevgi, merhamet çok mühimdir. Herkes öncelikle karşısındakini anlamaya
çalışmalı ve kendisini karşısındakinin yerine koymalıdır.
Yazımı Sevgili Peygamberimiz
Efendimiz (asm) Hzç Muhammed’in şu Hadis-i Şerif’i ile bitiriyorum: “Sana
yapılmasını istemediğin bir şeyi, başkasına yapma!”
Hem kamu yöneticileri,
hem vatandaşlar, hem de tüm toplumun fertleri olaya ve her duruma bu Hadis-i
Şerif doğrultusunda bakmalıdır. Bu açıdan bakarsak, Sevgili Peygamberimizin
emrine tabi olursak, sorun kalmaz. Vesselam.
Ahmet
SANDAL