Ben de isterdim, hiçbir
şeyi tenkit etmeden ve ne olursa olsun, hiçbir şeye karışmadan yaşamayı ben de
isterdim.
Ancak o takdirde, “kendimi
inkar ederdim ve ben ben olmaktan çıkardım.”
Yani, “hiçbir şey
hakkında fikir belirtmemiş olsaydım, yanlışa yanlış, doğruya doğru demememiş
olsaydım, kendim olmazdım, başkası olurdum.”
Ama, “ben kendim olmak
istiyorum.”
Allah (cc) bana akıl
vermiş ve oldukça da kuvvetli bir akıl bu. Maşallah, hayatı, olayları ve
Dünya’yı en net, en bariz bir şekilde gözlemleyerek, hakkı hakikati ayırt
etmek, Hak ve hakikat yönünde tavır almamı sağlayan bir akıl bu.
Allah (cc) böyle bir
nimeti bana bahşeylemişse, ben bu aklı Hak ve hakikat için, doğruluk ve iyilik
yolunda kullanmıyorsam, veyl bana, yazık bana.
İşte benim asıl
korktuğum bu: “Veyl dememek için, yazık oldu ona denilmemesi için”çabalıyorum.
Benim maksadım bu.
Bu noktalar itibariyle
de Hak için, hakikat için elbette “tenkit etmeliyim”. Yanlışları, hataları tenkit
etmeliyim ki, bana verilen aklın hakkını vereyim.
Benim tenkitteki
maksadım bu iken, şimdi gelelim konunun ikinci kanadına.
Yani tenkit dediğimiz
konu iki kanatlı bir kapı, iki bölmeli bir pencere gibidir.
Kanadın, bölmenin
birinci kısmı tenkit eden, ikinci kısmı ise tenkit edilendir.
Tenkit eden bir insan
olarak maksadımı kısaca yukarıda açıkladım.
Tenkit konusunda asıl
önemli olan husus “tenkit edilendir.” Ve burada da önem taşıyan husus şu
sorunun cevabında saklıdır: “İnsanlar
tenkitten neden korkar?”
Bu soruya şöyle madde
madde cevap veriyorum:
1-İnsanlar, tenkitten
korkar, çünkü, yanlış işleri bile bile işlemişlerdir. Kendilerine göre bir
dümen kurmuşlardır. O dümenleri açığa çıkmasın diye tenkitten korkarlar.
2-İnsanlar,
bilgisizliklerinden dolayı korkarlar. Tenkidin faydası ve kendileri için çok
mühim bir yararı olduğu konusunda bilgisiz oldukları için tenkitten korkarlar.
3-İnsanlar, kendilerine
çok güvendikleri ve yanlışlarının olmadığını düşündükleri için tenkitten
korkarlar. Esasında burada “tenkitten
korkarlar” demeyelim de, “tenkidi
gereksiz görürler” diyelim.
4-İnsanlar, tenkitten
korkarlar, çünkü, tenkitlerin iyi niyetli olmadığını ve kendilerini zor duruma
düşürmek için kasıtlı olarak gündeme getirildiğini düşünürler.
5-İnsanlar, tenkitten
korkarlar, çünkü, eleştiriye karşı hiçbir tahammülleri yoktur ve psikolojik
olarak eleştiriye açık bir ruh halleri yoktur.
6- İnsanlar, tenkitten
korkarlar, çünkü, tenkit hürriyetini değil, kendilerinin dokunulmaz sandıkları
fikirlerini esas alırlar. Halbuki, her fikir tartışılabilir ve her görüşün
elbette yanlışları olabilir.
7- İnsanlar, tenkitten
korkarlar, çünkü inatçıdırlar, çünkü kibirlidirler, çünkü şeytanın
güdümündedirler.
8- İnsanlar tenkidin
müspet bir katkı sağladığından çok, menfi zararları olduğu zannıyla tenkitten
korkarlar. Tenkidin ve fikirlerin medeni bir şekilde karşılıklı olarak
tartışılmasının insanlığın gelişimine büyük katkı sağladığı açıkken tenkidi
menfi sanmak elbette yanlıştır.
Evet,
8 madde ile insanların tenkitten neden korktuklarını kısaca özetledim.
Bu sekiz maddelik
tespitlerimi şöyle tek bir cümle içerisinde sunacak olursam, “dümen
çevirenler, gizli hesap içerisinde olanlar, şeffaflığı sevmeyenler, bilgisiz
olanlar, kendilerine aşırı güvenenler, herkesi kendisi gibi art niyetli
sananlar, tahammülsüz olanlar, psikolojik sorunları olanlar, kendilerini
dokunulmaz sananlar, inatçılar, kibirliler, menfi tenkit-müsbet tenkit ayrımına
inanmayanlar tenkitten korkarlar.”
Kim korkarsa korksun,
biz tenkit etmeye ve Hak bildiğimiz yolda ilerlemeye devam edeceğiz, inşallah.
Tabi, maksadımız bellidir. Maksadımız Hak ve hakikat, iyilik ve doğruluk
içindir.
Evet, bu yazı boyunca
önce bir tenkitçi olarak kendimi anlattım, en sonunda da tenkit edilmeyi
sevmeyenlerin, tenkitten korkanların özelliklerini anlattım.
Tenkidin olmadığı ve
tenkitten korkulduğu, tenkidin sevilmediği bir toplumda gerçek manada ilerleme
olmaz.
Yazımın en sonunda
Namık Kemal’a atfedilen şu sözü dikkatlerinize sunuyorum:
'Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar'
Yani, “fikirlerin
çarpışmasından hakikat kıvılcımları ortaya çıkar.” Vesselam.
Ahmet SANDAL