Bu Ülkede her
genç mutlaka ve mutlaka meslek sahibi olacak şekilde yetiştirilmelidir.
Bu Ülkede her
genç mutlaka ve mutlaka çalışıp da hayatını sürdürebilecek bir
kabiliyetle donatılmalıdır.
Bu Ülkede her
genç mutlaka ve mutlaka bedava kolay kazanç değil, helalinden zor
kazanç ruhuyla büyütülmelidir.
Gel gör ki, bu üç
gerçek, bu üç hedefe rağmen, gençlerimiz kolaycılık, bedavacılık, mesleksizlik,
tembellik girdabına düşürülmektedir.
Bu girdaba düşüren
Bizim adına Milli Eğitim dedikleri yetiştirme mi, yetiştirmeme mi, sistem mi,
sistemsizlik mi ne olduğu belli olmayan eğitim kurumlarıdır.
Bunun içinde Yüksek
Öğretim Kurumu YÖK de var, Milli Eğitim de var.
YÖK de girdap, Milli
Eğitim de girdap. İçine düşeni cumburlop yok ediyor ve kabiliyetleri köreltiyor.
İçinden sağlam çıkan yok.
“Sağlam çıkan yok”derken, kasdım şudur: “Bu sistemsizlik,
bu yetiştirmesizlik girdabı, ta ilkokuldan itibaren, özgüveni yüksek olarak
kendisine teslim edilen her çocuğu, her genci adeta pısırık, zavallı hale
getiriyor. Zeki olanlar bir şeyleri elbette başarıyor. O başarıda acaba
sistemsizlik girdabındaki Milli Eğitimin, başarısızlıkla meşhur YÖK’ün payı ne?
Belki de Milli Eğitim ve YÖK olmasa o başarılı gençler daha da başarılı
olacaklardı?
Doluyum Milli Eğitim’in
sistemsizliğine karşı doluyum ve dertliyim. Bırakın da içimizi dökelim.
Meslek sahibi yapamayan
bir eğitim sistemi olabilir mi? Meslek okulları değil kasdım. Meslek okulları
açabilirsiniz. Meslek Liselerinden mezun olanların acaba kaçta kaçı meslek
sahibidir ve mezun olduğu alanda çalışmaktadır.
Bizim Osmanlı’daki
Padişahlarımız Padişah olmadan önce, hepsi de birer iyi bir meslek sahibidir.
İşte size Padişahlarımız ve meslekleri: “1. Mehmet yay ve kiriş ustasıydı. Fatih
Sultan Mehmed bahçıvandı. 2 Beyazıd hattattı. Yavuz Sultan Selim kuyumcuydu. 2.
Selim baston ustasıydı. 3. Murad şairdi. 2 Abdulhamid Han marangozdu.” Bu
örnekleri çoğaltmak ve her Padişahımızın mesleğini buraya yazmak mümkün. Ancak
sözü uzatmayalım.
Peki, bizim
Cumhurbaşkanlarımızın belirli meslekleri var mı?Soru işareti, soru işareti. Cevabını siz verin.
Osmanlı’da her gencin
mutlaka bir meslek sahibi olmasına büyük özen gösterildiği bilinmektedir. Gel
gör ki, Cumhuriyet devrinde bu hususta oldukça sorunlar var.
Mesleksiz ve ayakları
üzerinde duramayan nice nice genci Dünya hayatının acımasızlığına, vahşi
kapitalizmin ağları arasına atıyoruz.
Ve bunun adına da Milli
Eğitim diyoruz, YÖK diyoruz.
Ah Üniversiteler ah!
Rektörlük yarışından, makam yarışından başka yarış bilmeyen Üniversiteler ah!
Eğitimde nal toplayan
Üniversitelerimiz ah!
Nal toplamak deyimini
anlamına biliyorsunuz. Yarışta sonuncu olmaktır, nal toplamak.
Dünya üniversiteleri
arasında hep sonlarındadır Ülkemin Üniversiteleri.
Ne ilk 100’de varlar,
ne ilk 500’de varlar. Durun durun, bir açıklama, bir tashih
(düzeltme) yapayım. “Birkaç Üniversitemizin 500 arasında olduğu tevatür olarak söyleniyor
da, 400 küsurda mıdır, yoksa en sondan birinci midir?” Bilmiyorum.
İlk 500’de olsalar ne
yazar ki? Meslek sahibi mezun yetiştiremedikten Sonra.
ODTÜ’lüler,
Bilkentliler boşta gezdikten sonra, iş bulamadıktan sonra, Üniversitelerimizin
ilk 500’de olması neye yarar ki?
Şimdi diyeceksiniz ki, “Üniversiteler
öğrencilerine iş garantisi vermez.”
Doğru, doğru, iş
garantisi vermez de, adam gibi yetiştirme ve meslek sahibi yapma garantisi
verir. Bir öğrencinin ayakları üstünde durma garantisi verir.
Sözü uzatmayayım ve bu
sene yayınladığım “yalnız anılar Kalır” isimli kitabımın önsözünde yer alan şu
sözlerle sizi başbaşa bırakayım:
“Marangozluk mesleğine hayranlığımdan dolayı, bu mesleğin
ismini bu Kitapta sık sık dillendirdim. Kitabımda ayrıca birçok mesleği de özellikle belirttim. Gençlerimizin her
birinin bir meslek sahibi olmalarını gerçekten çok isterim. Keşke okullarımız “düz
mezun” değil de “meslek sahibi mezun” yetiştirseler.
Ve keşke buna ilişkin bir sistem oluşturulsa. Keşke! Ah nerede o günler!”
Ahmet SANDAL