Kur’an-ı Kerim’de geçen
Ashab-ı Kehf kıssasında sırlar ve saklı taraflar oldukça fazladır. Kehf
Kıssasının hikmetleri üzerine tefekkür eylemek istedim. Bu tefekkürümden işte
bu yazı tevellüd oldu.
Ashab-ı Kehf, kelime
mânâsı olarak mağara arkadaşları demektir. Ashab-ı Kehf’in sayısı, kimler
olduğu, kaç sene uykuya daldırıldıkları ve hangi yaşlarda oldukları bir sırdır.
Bunları ancak Allah (cc) bilir. Bu hususlara ilişkin olarak ancak tahminlerimiz
mevcuttur. Tahminlere göre, Ashab-ı Kehf’in sayısı 7 ya da 8 (belki de daha
fazla) kişidir. Bu kişilerin isimlerinin Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş,
Debernuş, Şazenuş ve Kefeştetayyuş olduğu söylenir. Yaşlarına gelince, bu
kişilerin hepsi de gençlerdi. Öyleyse, ilk gençlik yaşı dediğimiz 18-25 yaşları
arasında oldukları tahmin edilmektedir.
Bu gençler, günümüzden
yaklaşık olarak 1800 sene önce yaşamışlardır. Yine kaç sene kaldıklarına dair
bilgimiz yok. Kuran-ı Kerim’de, Kehf Suresi 19. ayette; “Böylece, aralarında bir
sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü
dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün
bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar
kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir;” 25. ayette ise; “Onlar
mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar” şeklinde beyan
olunmaktadır.
Kehf Suresinden bizim
almamız gereken dersler, kesinlikle işin nicelik ve sayısal tarafı değil.
Zaten, buna yönelik olarak Kehf Suresinde uyarı vardır. Ne kadar kaldıkları, bu
kişilerin kaç kişi oldukları (yani işin bu tarafı) önemli değil dercesine, bu
hususu araştırmayın, tartışmayın denilmektedir. Nitekim 22. ayette; “Ashab-ı
Kehf'in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları: Onlar, üç kişidir,
dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Diğer bazıları da
"Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir " diyecekler. Her ikisi
de bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (kimileri de:) "Onlar, yedi
kişidir; sekizincisi köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayılarını
Rabbim daha iyi bilir." Onları ancak pek azı bilir, Bu sebeple onlar
hakkında bu bildirilenler dışında bir münakaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç
kimseye de bir şey sorma” diye buyrulmaktadır.
Bu ayetlerde, sayılar
üzerinde durmayın, bunları araştırmayın denilmesinin hikmeti – Allah-û alem-
niceliğin önemli olmadığına ve niteliğe dikkat çekmektir.
Bu ayetlerde şu açık
gerçeğe işaret ediliyor. Nicelik ve sayısal ağırlık hiçbir şeydir.
Önemli olan nitelik ve kalitedir.
Ashab-ı Kehf’te bahsedilen
gençler, yaşadıkları devirde Kral’ın emrine boyun eğmeyerek bir mağaraya
sığınan sırat-ı müstakim üzere yaşayan gençlerdi.
Öyleyse, bu gençlerin
ne yaşlarını ne sayılarını, ne de isimlerinin ne olduğunu bilmeye ve
araştırmaya gerek yok.
Bizim bilmemiz gereken,
o yiğit gençlerin, kendilerini eğri yola çağıran ve sapkınlık üzeri olmalarını
emreden bir Kral’a karşı kıyam ettikleri hususudur. (Bu Kral’ın Bizans Kralı
Dakyanus olduğu söyleniyor. Bu Kralın da kim olduğu önemli değil.) Kehf
Suresi 14. ayette; “Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı)
rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim
Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir; İlah olarak biz O'ndan başkasına
kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin
dışına çıkarız” şeklindeki beyandır önemli olan.
Ashabı-ı Kehf’in
sayısı, kim oldukları, yaşları, isimlerinin ne olduğu, kaç yıl uykuda
kaldıkları ve mekan olarak nerede olduğunun kesinlikle önemli olmadığını
böylece anlamış olduk. Bunlar niceliğe ait hususlardır.
Bizim için nicelik
değil, nitelik önem taşır. Ashab-ı Kehf kıssasında önemli olan husus gençlerin
diliyle şu şekilde beyan edilmektedir. O mübarek gençler kavimlerini
eleştirerek, "şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler,
onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan
uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir" diye müthiş bir hakikati dile
getirmektedirler. (Kehf Suresi 15. ayet)
Öyleyse, Ashab-ı Kehf
Kıssası doğrultusunda çıkarmamız gereken dersleri sıralıyorum.
Önemli olan, karşınızdaki kim olursa olsun,
karşınızda hangi güç olursa olsun, Hakk(cc)tan başkasına boyun eğmemektir.
Önemli
olan, zalimlere karşı kıyam etmektir.
Önemli
olan, Allah (cc) rızası için rahatı terketmektir.
Önemli
olan, her türlü rahatı, konforu bırakarak, çileye katlanmaktır.
Nitekim, Ashab-ı Kehf’de
sözü edilen o mübarek gençler, saraya mensup idiler. O gençler, zalim kralın
her dediğini yaparak günlerini gün edip keyiflice yaşayabilirlerdi. Fakat, içlerindeki
iman onlara sarayı bırakıp mağarayı tercih ettirdi. İçlerindeki iman onlara,
rahatı bırakıp çileyi tercih ettirdi.
Özetlemek gerekirse,
Kuran-ı Kerimdeki Ashab-ı Kehf kıssasında üç ders saklıdır.
1-
Hakk(cc)tan başkasına boyun eğmemek.
2-
Zalimlere karşı kıyam etmek.
3-
Dünyanın geçici rahat ve konforunu değil, ahiretin sonsuz mutluluğunu tercih
etmek.
Saklı olan bu dersleri
Ashab-ı Kehf kıssasından çıkarıp almalı ve gönlümüze-zihnimize iyice
yerleştirmeliyiz. (Esasında Kuran’daki tüm kıssalarda nice hikmet ve dersler
saklıdır. Hepsini iyice düşünüp günümüze taşımalı ve dersler çıkarmalıyız.)
Selam olsun Ashab-ı
Kehf’teki o mübarek gençlere ki aldatıcı fani Dünyaya değil de ebedi gerçek
Dünyaya meylettiler ve bu meyil üzerine kıyam ettiler.
O meyil kendilerini bir
mağaraya götürdü ki, kurtuluş demekti o. O mağara bir sığınma yeriydi. Peki,
şimdiki gençler, Dünyanın her türlü aldatıcılığından ve azgınlığından nereye
sığınmalıdır.
Mağaralara mı? Elbette
hayır. Zamanın fitne ve fesadı, zararlı yayın yapan sinema, televizyon ve
internet ya da benzeri tüm medyadır. Dünyadaki zalim kral artık bunlardır. Bu
zalim kraldan kurtulmak için, Kuran’a, Sünnet’e ve Alimlerimizin Eserleri’ne
sarılacağız. Mekân olarak sığınma yerimiz elbette camiilerdir. Bu da
çıkartmamız gereken dördüncü derstir.
Yalnızca mekan olarak
camiilere mi sığınacağız? Hayır elbette yalnızca camilere sığınmayacağız.
Dışarıda fitne varsa,
dışarıda açık-saçıklık ve her türlü ahlaksızlık ve malayani (nefse hoş gelen
rezillikler) varsa evlerimize de sığınacağız ve dışarıya çıkmayacağız.
Bu da beşinci derstir.
Evet bu yazıda Ashab-ı
kehf Kıssasından çıkardığımız dersleri ve tefekkürleri beşirttik.
Bir sonraki yazımda
inşallah Ashab-ı Kehf ile ilgili olarak yazmış olduğum iki şiirimi
yayınlayacağım. Yüce Rabbim bizleri Ashab-ı Kehf’ten eylesin. Bu duadaki
maksadım da sığınmaktır. Yani Ashab-ı Kehf gibi sığınanlardan eylesin. Amin.
Yazımın en sonunda Kahf
Suresi’nin faziletine dair bir Hadis-i Şerif’e yer veriyorum: Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) "Cuma
gecesi Kehf suresini okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır.
İki cuma arasında işlediği (küçük) günahlar da affolur" buyurmaktadır.