Barış insan hayatında hem duygu hem de değer yönüyle önemli olan kavramlardan birisidir. İnsanoğlu doğuştan barışçıl özellikte değildir. Tam aksine benmerkezcidir. İnsanda sosyal öğretiler ve disiplin olmazsa barışın sağlanması zordur. Barış duygusundan yoksun olan insan ve toplumlar rahatlıkla başkalarına zarar verirler. Vicdan ve merhamet duygusundan yoksun kalan bu kesim suç ve suç unsuru sahasında kullanılan beyinleri yıkanmış insan kümesini oluşturmaktadır. Eğitimde güç kazandırılması gerekilen değer niteliği barış duygusudur.
Barışın bir değer olarak kişide yerleşmesi için insanın bu duyguyla ilgili niyetinin olması çok önemlidir. İçimizdeki arzu ve dürtüler, karşılaştığımız kötü durumlarla barışmak yerine kendini tatmin etmek veya mantık ve kurallara uyarak muhatabını ezmek ister. Barışı yaşamamak ve barışçıl olmamak dışarıdan bakıldığında lehine gibi görünse de hayatı zevksiz hale getirir. Mantıkla sevgi arasında denge kurmak barışı sağlar. İnsan sorunlarını barış yolu ile çözmeyi arzu ederse bu iç barışın bir olması gerekir. İlkeli bir toplumun kendi otokontrolünü sağlayan bir iç anayasası olmalıdır. Bundan sonraki aşama, iç anayasayı doğru şekilde uygulayarak program yapmaktadır. Çünkü beynimizin o program doğrultusunda hücrelerinde mesaj üretir ve vücuda uygulatır. Böylece fark etmeden niyetimize uygun ilkeler ortaya çıkar. Barış duygusu beynimizde tasarladığımız programda önemli bir veridir. Başarı bir hayat prensibi olarak benimseyen ve hayatına yerleştirmeye çalışan insan, başlangıçta zorlansa da ileriki zaman diliminde kolaylaştığını görerek fayda sağlayacaktır. Toplumsal barış kişilerin diğer kişilerle uzlaşma içerisinde olmasıyla sağlanır. İnsan barışa niyet ederek hak arama ve sorun çözme yöntemi olarak bunu seçerse, gerginliklerin azaldığı, hem kişisel hem de toplumsal rahatlamanın sağlandığı görülecektir. Barış insanları hedeflerine ulaştıran araç erdemlerinden biridir. Burada temel amaçlardan biriside beyinleri dengeli koşullarda kullanmayı sağlayarak kolaya kaçmaktan kurtarmış olup, çözüm politikaları üretmeye sevk edecek bir düşünce mekanizmasının oluşması temin edilmiş olunacaktır. Zihinlerin kontrol altına alınmasını amaçlayan sosyal medyanın sergilediği tutumun gün geçtikçe daha da hız kazandığı bir zaman diliminde devletimizin, ülke ve milletimizin korunması için her şeyden önce barış duygusunu her zaman beyinlerde mevcut tutacak bir hayat politikası oluşturması gerekmektedir. Oluşturulan bu hayat politikası sivil toplum hareketi ile eşgüdümlü olarak aynı program eşliğinde ülkemizin her yerinde uygulanmaya alınması sağlanmalıdır. Sorunlara çözüm ararken küçük hamlelerden büyük hedeflere odaklanılmalıdır. Devlet kontrolünde, Köylerden ilçelere, ilçelerden illere, illerden bölgelere, bölgelerden ülke geneline yayılarak uygulanacak eğitim ve kültürel faaliyetler öncelikli bir sivil toplum hareketi sistemi inşa edilmelidir. Farklı kültürlerin, farklı fikirlerin, farklı düşüncelerin bir birine kin ve nefret oluşturduğu düşüncelerin ıslah edilerek milli bir duruş ve düşünce ekseninde buluşması için kamu kurum ve kuruluşlarının da çalışmalarını hızlandıracak, hizmet standartlarını artıracak bir milli sivil toplum alanına ihtiyaç duyulmaktadır. Farklı bir pencereden bakmak gerekirse genç nüfusun iyi bir şekilde sosyal eğitim ile hayata hazırlanması gerekmektedir. İnsanlar doğduğunda hem iyiliğe hem de kötülüğe açıktır.
Çocuklar ergenlik dönemine kadar ailesinin ve toplumun değerlerine göre daha sonrada şahsi tercihlerine göre doğrular ve eğriler arasında kendi yolunu çizer. Bunun için bireylere dürüstlüğün öğretilmesi gerekilmektedir. Yaradılıştan melek gibi masum olan insan, hayat karşısında kendi haline bırakılırsa, bilinçaltında ki saldırganlık, bencillik gibi dürtüler etkisi ile yanlışa sürüklenebilirler. Bu nedenle çocukların ve gençlerin dürüstlük hasletini kazanmasında planlı eğitim sistemine büyük sorumluluk düşmektedir.
Dürüstlüğün çeşitlerini ele aldığımızda;
Maddesel dürtüler – başkasının hakkına saygı duyma
Duygusal dürtüler – açık samimi ve doğru olmak
Sözel dürüstlük - doğru söylemeyi başarmak
Davranışsal dürüstlük – başkalarını aldatmamak
Olarak tanımlanır. Böylece insan eğitimli bir toplum olgusuyla tehlike, şiddet, suç ve suç unsuru gibi olumsuz durumlardan uzak durarak gelecek vaat eden idealist düşünceler içerisinde yer almalıdır. Her insanın bir ideali olmalıdır. Ülkemizde ise bu iyi gelişmenin yanı sıra birde milli bir ideali olmalıdır. Bunu ancak güçlü bir konsepte sahip milli bir sivil toplum hareketi ile elde edebiliriz. Yüce bir ideali olmayan, hayatı sadece dünya hayatı olarak düşünen insan kendisini sınırsız bir özgürlük içerisinde sanarak, aşırı eğlence, adrenalin, alkol, kumar tutkusu ve gece hayatı gibi olumsuz davranışlara yönelterek duygusal yanılgıya kapılmaktadır. Yaşamın lezzetlerini terazinin bir kefesine, acıların ise diğer kefesine koyduğu zaman elem ağır basıyorsa yaşamak insana anlamsız geliyor demektir. Ülkemizde dış mihrak uzantılı toplum mühendislerinin ördüğü örümcek ağına takılarak duyguların sömürülmesiyle dezenformasyona uğramış, beyni yıkanmış robotlaşan insan modeli ortaya çıkmaktadır. Bu olumsuz faaliyetlerden etkilenmemek günümüzde çok zor bir durum haline gelmiştir. Sosyal paylaşım siteleri, online ulaşımlar ve internet iyi kullanıldığında sadık bir çalışan, kötü kullanıldığında azılı bir düşman olarak karşımıza çıkmaktadır.
Devletimizin milli bir sivil toplum hareketi eşliğinde, İlim ve bilim öncülüğünde, sosyal politikalar aracılığıyla;
Toplumu: aydınlatan, bilgilendiren, eğiten, öğreten, yardımlaşma ve dayanışma duygusunu aşılayan, milli ve manevi değerlere bağlılığı artıran, ahlaki ve harsı kuvvetleri güçlendiren akıl ve zekâ eşliğinde duyguların otokontrolünü sağlayan, pozitif psikoloji düşünce akımı eşliğinde eğitim ve kültür sahasında zihinleri güçlendirerek geliştiren bir çalışma programı oluşturmalıdır. Böylece ülkemiz birçok alanda başarılar elde etmenin alt zemini sağlanmış olacaktır.