Diğer adaylar kusuruma bakmasın.
Biri Tahir Akgemci, Divanlı mahallesinden.
Diğeri Mehmet Akif Kütükçü, Şıhturan mahallesinden, İstiklal ilk okulunda okudu, çocukluğu Şekerli Camisi ve Bahtiyar yokuşunda geçti.
Merkezden 2 adayı karşılaştırma içgüdüsüne kapıldım. İkisi de akademisyen olduğu için bir karşılaştırma ihtiyacını hissettim.
Adaylıkta Tahir Hoca kıdemli olduğu için Tahir Hoca’dan başlayalım..
Bilindiği gibi; geçtiğimiz belediye başkanlığı seçimlerinde Maraş merkezde bir büyük Tahir Hoca rüzgarı esti.
Tahir Hoca bu rüzgarı arkasına alacağına önüne aldı, hatta duvarın duldasına geçerek rüzgar bana değmesin dedi.
Çünkü Hoca’nın bazı küçük çaplı dost sohbetlerinde, belediye başkanlığı adaylığını sıçrama tahtası olarak kullanacağını, esas hedefin milletvekilliği olduğunu konuştuğu ve söylediği hep kulağımıza gelmişti.
O zaman Hoca, Maraş merkezin adamı, Divanlı’nın çocuğu yakıştırmaları ile halk arasında çok tutmuştu.
MHP’de iki adayı karşılaştıracağım için Tahir Hoca’dan bir giriş yaptım.
Tahir Hoca bu düşüncesini, geçen seçimde kullandığı aynı resmi yine kullanarak zaten pekiştirmiş oldu. Belediye seçimlerine değil, milletvekilliği seçimlerine odaklandığını bir anlamda ifşa etmiş oldu. Kullandığı resimde zaten elleri göğüslerine bağlamak, vücut dilinde ben görüşmelere, diyaloğa kapalıyım demektir.
Bunun anlamı, memleketine ve seçmene saygı(*) göstermemektir.
Bu kadar Tahir Hoca girişi yeter.
Diğer aday ise yine seçmenin tabiri ile, yine memleketin çocuğu Mehmet Akif Kütükçü..
Tahir Hoca dedik, Akif Hoca diye devam edelim.
Akif Hoca’nın akademik kariyeri şu an benim için çok önemli değil. Milliyetçi Hareket, bir fikir partisi olduğu için, partideki geçmişine ve neler yapabileceğine bakarım.
Akif hoca ile geçtiğimiz gün yaptığımız bir sohbette ben bu ışığı gördüm. Kendisine ikbal sağlamak veya bir başka seçime zemin hazırlamak için gelmediğini, sadece memleketine, inandığı bir yolda hizmet edebilme maksadı ile geldiğini hissettim ve bunu Kahramanmaraş kamuoyu ile paylaşma ihtiyacı hissettim.
Akif Hoca’nın Milliyetçi hareket geçmişi..
1990 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Fakülte’de öğrenci iken Ülkü Ocaklarının değişik kademelerinde, 1989 ve 1990 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Merkezinde görev aldı. Rahmetli Metin Tokdemir’in Genel Başkanlık döneminde Genel Merkez Yönetim Kurulu’nda Genel Muhasip ve Marmara Bölge Sorumlusu olarak görev yaptı.
(*) Saygı deyince yakın tarihten bir anekdot aktarmak istiyorum..
Cumhuriyetin 50. yıl kutlamaları vardır. Bu tarihte; Ankara hukuk Fakültesi dekanı hemşerimiz Fikret Eren’dir. Kutlamalar çerçevesinde, Büyük Millet Meclisi’nde bir konferans vardır. Fikret hoca, öğrencilerine bu konferansa gideceklerini duyurur. Ve konferansa gidilir. Konuşmacı, Amerika’nın şu anda ismini hatırlayamadığım bir üniversitesinin Türk tarihi kürsüsü başkanıdır.
Amerikalı konuşmaya başlarken, katılımcılara hitaben Türkçe olarak şöyle bir giriş konuşması yapar..
“Ben üniversitemde Türk tarihi kürsüsü başkanıyım, şu salonda bulunanların bir çoğundan daha fazla Türk tarihini bilirim. Sizin atalarınız geçmişte kurdukları tüm devletleri en geç 25 sene içerisinde imparatorluk haline getirdikleri halde, Cumhuriyetin kurulmasının üzerinden 50 sene geçmiş olmasına rağmen siz hala kısır çekişmelerden kurtulamadınız..
Bu durum; kendinize saygı duymamaktan kaynaklanır. Ben konuşma yaptığım yerlerde, eğer o ülkenin dilini biliyorsam, o millete saygı duyarak, konuşmamı o dilde yaparım. Fakat bugün kendi dilimden konuşacağım, çünkü siz kendinize saygı duymuyorsunuz..”
Der ve konuşmasını kendi Amerikan İngilizcesi ile sürdürür.
Nerden aklıma geldiyse, saygı deyince aklıma geldi. İnsanın önce kendisine ve sonra karşısındakine saygı göstermesi gerekir diye düşünüyorum. Seçmen askeri birlik değildir, yat deyince yatmaz, kalk deyince kalkmaz…