Dün akşam lise yıllarından bu yana tanıştığımız Abdulkadir Dedeoğu muhteşem bir düğünle kızını evlendirdi.
Genç çifte; “Allah bir yastıkta gocatsın” diyerek, evlilik hayatlarının da muhteşem geçmesini diliyorum.
Düğünde aklıma birden oradan oraya koşarak sosyal faaliyetlerde bulunması gereken başkanlar geldi.
Nikâhı KMBB Başkanımız Fatih Mehmet Erkoç kıyacaktı. Beklerken öğrendik ve sonradan duyduk ki, Başkan aynı gece 3 ayrı yerde düğün merasimine katılacak, çiftlerin nikahını bizzat kıyacakmış.
Sosyal belediyeciliğin, şehrül-emin olmanın gerekliliğidir belki de. Yorulacak, evine, eşine çoluk çocuğuna ayırması gereken zamanı vatandaşlara ayıracak.
Bu zaman ayırmada sıkıntı yok. Çünkü bu işe başlarken bazı değerlerden feragat etmeleri gerektiğinin farkındalar.
Esas sıkıntı bu çıktıkları yolda, beraber yürüyecekleri ekipte.
Atalar demiş ya hani…
Bir adamı tanımak için ya yola gideceksin,
Ya para alışverişi yapacaksın,
Ya da aleme takılacaksın..
Kavun değil ki bir tarafını koklayasın.
Başkan Erkoç, tabir yerindeyse zaman fakirliğinden koşa koşa nikâh için geldiğinde aklıma bu takıldı ne hikmetse.
Hemen geçtiğimiz günlerde belediyede yaşanan bir olay aklıma geldi.
Belediye, mülkiyeti kendisine ait işyerlerini yeniden kiralamak için, içinde oturanlara “çıkın” deyince, Ak Parti kurucularından bir zat, sinirli bir şekilde ve kafasından duman çıkar bir vaziyette başkanlık katına çıkar.
İşte hikâyemizde burada başlar…
Sendikacılıktan gelme, hiçbir belediye ve özel kalem tecrübesi olmayan Adnan Alagöz, kafasından duman çıkan bu parti kurucusuna randevusu olup-olmadığını sorar.
Adam zaten kırmızı görmüş boğa gibi..
Belediye’ye geldikten sonra bırakması gereken Sendika başkanlığını haksız bir şekilde bırakmayarak devam ettiren ve bu konudaki haberlere sessiz kalma hakkını kullanan Özel Kalem Müdürünü; “Öte get şurdan ne randevusu” diyerek eliyle itip içeri girer.
Çünkü Özel Kalem Müdürü kime nasıl davranacağını bilmez.
Randevu almak için gelen telefonlara dönme huyu da yoktur.
Kafası dumanlı parti kurucusu içeri girince de, Özel Kalem Müdürü aynı Yeşilçam filmlerinde, (sekreter patronun odasına giren adamın peşinden kırıtarak koşar ve ‘efendim engel olamadım’ der ya) olduğu gibi, kafası dumanlı kurucunun peşinden girer.
Kurucu adam, başkana bu işin yanlışlığını anlatırken, Özel Kalem Müdürü nerde olduğunu unutarak, lafa girişir.
Kafası dumanlı adam da “haddini bil” der gibi; “ben senle muhatap olmuyorum” der.
Başkan bunun üzerine, Özel Kalem Müdürüne “sen dışarı çık” der.
İşte başkanların ekip kurma bakımından işlerini ne kadar zor olduğuna çarpıcı bir örnek.
Belediyecilikte acemiliği üzerinden atıp, işe yavaş yavaş ısınan Başkan Erkoç’un, başarılı olabilmesi için bu tür parazit yapan ekipmanlarını yeniden gözden geçirmesi gerek…(Laf aramızda Başkan, söz konusu zat-ı muhteremi getirdiği için pişmanmış diye de duyduk ama ne kadar doğru ne kadar yanlış bunu zaman gösterecek.)