Günümüzde kadınların eğitim
seviyesinin ve ekonomik gücünün artmasıyla birlikte, evlilikte klasik kadın ve
erkek rollerinin değişmeye başladığına işaret eden Üsküdar Üniversitesi
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan, evliliklerde rollerin yeniden
müzakere edilmeye başladığını söyledi. Kadınların güçlenmesiyle birlikte,
kadına yönelik fiziksel şiddetin bir süre daha artma trendinde olacağını
kaydeden Erdoğan, bu sorunun çatışma ve müzakere yoluyla fiziksel şiddete
varmadan çözüme kavuşturulması gerektiğini vurguladı.
Üsküdar Üniversitesi
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan, modern topluma geçişle
beraber, erkeklerin eski güçlerini kaybettiklerine dikkat çekerek şunları
söyledi:
“19. yüzyılın öncesinden,
şimdiki dönemlere kadar, ekonomik güç erkeğin elindeydi, dediği dedik her şeyi
yapabiliyordu ve bu düzenin içinde de kadınlara birtakım roller biçilmişti.
Herkes rolünü oynuyordu, bir sorun yoktu. Zaman içinde artan eğitim
imkânlarıyla kadın erkek eğitimi arasındaki fark kapanmaya başladı. Birçok
alandaki farklılıklar gitgide kapanmaya ve erkekler bu durumu kabullenmemeye
başladırlar. Çünkü eski roller yeniden müzakereye açılmaya başlandı. Artık
kadınlar bilinçli ve o bilinç hep ileriye gidecek. Diğer taraftan, artık kadının
da ekonomik gücü var. Daha önce erkek para getiriyor ve ekonomik doyumu
sağlıyordu aileye. Bu durum artık eşitlenebilir hale geldi. O zaman da rolleri
yeniden müzakere etmek gerekiyor.”
“Kadın
savaş açmaya başladı”
Erkeğin, toplumun binlerce
yıldır kendisine biçmiş olduğu rolü, gücü kaybettikçe kriz yaşadığını ifade
eden Doç. Dr. Barış Erdoğan, “Teknolojik gelişmelerle birlikte erkeğin kas
gücüne olan ihtiyaç ortadan kalktı. Kadınlar her alanda güç ve mevki sahibi
olmaya başladılar. İşte erkek her geçen gün kadın karşısında gücünü kaybettikçe
kriz yaşıyor. Kriz yaşadıkça da yine o ataerkil, binlerce yıllık
öğrenilmişliklerden gelen, bildiği en iyi yöntem olan fiziğini, fiziksel
şiddeti kullanmaya başlıyor. Bir toplumsal gelişme var. Üretim araçları değiştikçe,
bilişim geliştikçe değişim devam ediyor ama toplumsal normlar, öğrenilmişlikler
bir günde değişmiyor. Bunun için kuşaklar gerekiyor. Çağımızda yaşanan erkeklik
krizi kadına yönelik şiddeti daha görünür hale getirdi” diye konuştu.
Gelişmiş, sanayileşmiş
ülkerlerdeki erkeklerin de henüz tam olarak bu gelişmelere ayak uyduramadığını
belirten Erdoğan, “Daha az sanayileşmiş ülkeler tabii toplumsal cinsiyet
ayrımcılığı noktasında daha geri noktada. Belki iki belki de dört kuşak sonra bu
durum eşitlenecek ancak Türkiye’de kadının farkındalığı arttıkça, eğitim
seviyesi ve gelir düzeyi arttıkça kadına şiddet en azından bir süre daha artma
eğiliminde olacak. Çünkü kadın eşitsizliğin farkına vardı ve eşitlik için
mücadele etmeye başladı artık” dedi.
“Çatışma
fiziksel şiddeti yok eder”
Müzakerenin olduğu yerde
fiziksel şiddetin oluşmayacağını kaydeden Doç. Dr. Barış Erdoğan, şunları
söyledi: “Aslında çatışmanın olması, şiddete varmadığı noktada iyi bir şeydir.
Gerçek bir çatışma, müzakere edilebiliyorsa, fiziksel şiddet çıkmaz. Bunu
düdüklü tencerenin içindeki buhar gibi de düşünebiliriz. Buhar birikiyor,
birikiyor. Eğer gazını almazsak ne olur? Patlar. İlişkiler de böyle, ara sıra o
gazların alınması lazım, zaman zaman içimizdeki o fırtınaları karşılıklı
konuşarak, bazen de kavga ederek ama sözlü kavga ederek. Bu olursa şiddete
gerek kalmaz. Yani çatışma fiziksel şiddeti yok eder. Bu da sağlıklı bir durum.
“Çekirdek
aile şekil değiştiriyor”
Ailenin dinamik bir olgu
olduğunu ve zamanla değişebildiğine işaret eden Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji
Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan; “Ailenin tarih boyunca dünyada tek
bir sistemi, tek bir şekli yok. Günümüzde çekirdek ailenin bir kriz
yaşadığından bahsediyoruz. Daha önce de geleneksel ailenin çöküşünden endişe
etmiştik. Geleneksel aile büyük ölçüde yıkıldı çünkü işlevini kaybetmişti.
Çağın ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Şimdi bir sorun olarak gördüğümüz durum,
çekirdek ailenin de benzer sorunu yaşamasından kaynaklanıyor. Çekirdek aile sanayi
4.0’ın şafağında yeni toplumun yeni ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanıyor.
Öte yandan nasıl geleneksel aile tamamen yok olmadıysa çekirdek aile de tamamen
yok olmayacak, aile kurumu gelecekte de varlığını devam ettirecek ama bizim bu
zamana kadar bildiğimiz ya da alışık olduğumuz klasik aile formları yavaş yavaş
şekil değiştirmeye başlayacak. Sosyolojinin bize öğrettikleriyle bu öngörüde
bulunabiliyoruz” dedi.
“Kadın
da erkek de ilişkide kârını maksimize etmeye çalışıyor”
Boşanmanın artmasındaki
temel nedenlere de değinen Doç. Dr. Barış Erdoğan, “Geleneksel kuralların
işlediği bir çekirdek aile formatında ya da geleneksel ailede, evlenmeden önce
bile evlendiğimiz zaman rollerimizin neler olacağını biliyorduk. Şimdi ise her
gün yeni bir sözleşme var. Artık erkeğin rolü de değişti. Yeni dönemde artık
erkekler de kendi rolleri için kavga etmeye başlıyorlar. ‘Madem kadın
karşısında gücümü kaybediyorum, o halde eski sorumluluklarımı tam olarak
üstlenmek istemiyorum, eskisi kadar çalışmak zorunda değilim. Hayat madem
müşterek’ diye düşünüyorlar. Kadınlar ise mesela ‘Madem sen kendi başına
kararlar alıyorsun, ben de alırım ben de hayatımı istediğim gibi düzenlerim’
diye düşünüyor. Herkes bir yandan yeni avantajları elde etmeye çalışırken bir
yandan da geçmişteki kendi avantajlı durumunu korumaya çalışıyor. Her iki taraf
da deyim yerindeyse kârını maksimize etmeye çalışıyor diyelim. Diğer yandan
erkek de ‘rollerimi artık değiştirmek istiyorum’ diyor. ‘Ben de eskisi kadar
ekonomik güç yok. Benden bekleme bu kadar’ diyor. Kadın tarafına gelecek
olursak o da ‘artık madem ben de para kazanıyorum, benim de bir eğitimim var,
hayata bir bakış açım var, benim de bir sosyal çevrem var, kariyerim için çocuk
yapmayı tercih etmiyorum ya da aile veya ilişkinin yönü hakkında ben de söz
sahibi olmak istiyorum’ diyebiliyor” şeklinde konuştu.
“Boşanma
kelimesinin anlamı değişti”
Toplumda boşanmayla ilgili
değer anlayışımızın da değiştiğini vurgulayan Erdoğan, “Yakın zamanlara kadar
boşanmış olmak toplumun nazarında gerek erkek için gerek kadın için kötü bir
şeydi. Başarısızlıktı. Şimdi ise neredeyse boşanma kelimesinin anlamı değişti.
Boşanmak artık ikinci bir şans, hayata yeni bir kapı, yeni bir sayfa açmak
olarak görülmeye başlıyor. Boşanmaya verdiğimiz anlamlar da değişmeye başladı.
Boşanmış olan kadına toplum eskiden daha kötü bir gözle bakarken, şimdi
sıradan, normal, olabilir, anlaşamamış, boşanmış gözüyle bakıyor. Bu da orada
bir rahatlama yaratıyor” dedi.