Kadına yönelik şiddet sadece
fiziksel açıdan değil, ekonomik, cinsel ve duygusal şiddet şeklinde
yaşanabiliyor. Duygusal şiddet, aşırı biçimde eleştirmek, tehdit etmek,
aşağılamak, hakaret etmek, utandırmak, hiç iletişime geçmemek, duygusal olarak
ihmal etmek, yalan söylemek, küçümsemek, görmezden gelmek şeklinde ortaya
çıkıyor. Psikolojik şiddetin stres ve travmaların yanı sıra depresyon gibi ağır
psikolojik sorunlara yol açtığını belirten uzmanlar, destek ve zamanında
müdahalenin önemine işaret ediyor.
25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 1999 yılında Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu tarafından ilan edildi. Bu çerçevede, her 25 Kasım’da tüm
ülkelerde çeşitli etkinlikler düzenleniyor, kadına yönelik şiddet konusunun
gündeme gelmesi, tartışılması ve farkındalık yaratılması sağlanmaya
çalışılıyor.
Üsküdar Üniversitesi NP
Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Meral Sarıkaya, kadına yönelik
şiddetin sadece fiziksel değil, duygusal şiddet şeklinde de görüldüğünü
söyledi.
Şiddet
hem fiziksel hem duygusal boyutlu
Dünya Sağlık Örgütü
tarafından şiddetin, “Yaralanma, ölüm, psikolojik zarar ve kayıp ile sonuçlanan
veya bunlarla sonuçlanması muhtemel olan, kişinin kendisine,başka bir kişiye,
bir gruba veya topluluğa karşı fiziksel şiddet vegücün tehdit veya fiili olarak
kasıtlı kullanımı” şeklinde tanımlandığını belirten Uzman Klinik Psikolog Meral
Sarıkaya, kadına yönelik şiddetin ise “Bireyin cinsiyeti nedeniyle uygulanan
fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel yönden zarar görmesiyle sonuçlanan her
türlü tutum ve davranış” şeklinde tanımlandığını söyledi.
Duygusal
güç kullanılıyorsa psikolojik şiddet ortaya çıkıyor
Uzman Klinik Psikolog Meral
Sarıkaya, “Kadını kontrol etmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla bedensel güç
kullanılıyorsa fiziksel şiddet, duygusal güç kullanılıyorsa psikolojik şiddet,
cinsel anlamda güç kullanılıyorsa cinsel şiddet ve maddi güç kullanılarak
üstünlük kuruluyorsa ekonomik şiddet ortaya çıkar. Türkiye’de kadına yönelik
aile içi şiddet araştırmasına (2009) göre, ülke genelindeki kadınların %39’u
fiziksel şiddet, %15’i cinsel şiddet yaşarken, %42’si iki şiddetten en az
birini yaşadığını belirtmektedir” dedi.
Aşırı
şekilde eleştirmek ve aşağılamak duygusal şiddettir
Duygusal şiddetin (psikolojik
şiddet) ilişkide güç kazanmak ve ilişkinin kontrolünü ele almak amacıyla
uygulandığını belirten Uzman Klinik Psikolog Meral Sarıkaya, “Duygusal şiddet
uygulayan kişiler çoğunlukla karşısındaki kişi üzerinde otorite kurmaya
çalışmakta olup, büyük oranda tehdit içeren mesajlar verirler. Bunlardan
bazıları; aşırı biçimde eleştirmek, tehdit etmek, aşağılamak, hakaret etmek,
utandırmak, hiç iletişime geçmemek, duygusal olarak ihmal etmek,yalan söylemek,
küçümsemek, görmezden gelmek şeklinde sayılabilir” dedi.
Anksiyete
bozukluğu, bağımlılık ve depresyon gelişebilir
Psikolojik şiddetin zamanla
farklı psikolojik sorunların doğmasına ve kişide değersizlik duyguları
hissetmesine sebep olduğunu kaydeden Sarıkaya, “Şiddete maruz kalan kadınlar
suçluluk, yalnızlık, korku, çaresizlik, kendine güvensizlik, gerginlik ve
huzursuzluk gibi duygulanımları yoğun biçimde yaşamakta bunun sonucu olarak bu
bireylerde akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete
bozuklukları, alkol madde bağımlılığı, depresyon gibi bir çok psikiyatrik
rahatsızlık görülme olasılığı ortaya çıkmakla birlikte kendine zarar verme
davranışları veya intihar girişimleri de görülebilmektedir” uyarısında bulundu.
Çocukluğunda
şiddet gören şiddet uyguluyor
Çocukluğunda şiddet gören bireylerin,
“şiddet uygulayan bir yetişkin olma” açısından artmış risk taşıdığına dikkat
çeken Sarıkaya, “Çocuklukta şiddete tanık olmak da artmış şiddet davranışları
gösterebilme ile ilişkili olabilmektedir. Aile içinde yaşanan şiddetin müdahale
edilmeksizin sürmesi, çocuklarda pek çok yakın ve uzun dönemli ruhsal sorunayol
açabildiği gibi, çocuk tarafından model alınmasına, sorunlar karşısında bir
çözüm yolu olarak uygulanmasına ve bu şekilde şiddetin nesil nesilden
aktarımına dayol açabilmektedir. İstismara uğrayan çocukların %30’u
yetişkinliğinde şiddet kullanırken uğramayanlarda bu risk sadece %2-4
oranındadır” dedi.
Meral Sarıkaya, kadına
yönelik şiddetin önlenmesinin öncelikle toplumun böyle bir sorunun varlığının
farkında olması ile başladığını belirterek bu farkındalık çalışmalarına erkeğin
de mutlaka katılımının gerçekleşmesinin sağlanması gerektiğini ifade etti.
Kadınların
yardım isteyecekleri kurumları öğrenmesi önemli
Uzman Klinik Psikolog Meral
Sarıkaya, şiddete maruz kalan kadınların kendilerini korku ile birlikte
belirsizlik içinde hissederek çaresizlik hissi ile beraber yardım arama
davranışını eyleme geçirmekte zorlanabildiklerini söyledi. Bu nedenle öncelikle
şiddete maruz kalan kadınların yardım ve destek alabilecekleri kaynaklar hakkında
bilgi sahibi olup bilinçlenmelerinin önemli olduğunu söyledi. Meral Sarıkaya,
tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“Böyle bir durum ile
karşılaşıldığında vakit geçirmeden destek alabilecekleri kurumlara
başvurmalıdırlar. Yaşamlarını şiddet görmeyecekleri bir ortamda yeniden
kurmaları noktasında mücadelelerini sürdürmelidirler. Bu noktada şiddete maruz
kalan kadınların psikiyatrik ve psikolojik tedavileri önemli bir basamak
oluşturmaktadır. Eğer psikiyatrik bir rahatsızlık ortaya çıkmış ise psikiyatrik
tedavileri ile birlikte psikoterapi desteği alarak öncelikle ruhsal olarak
tedavi olup güçlenmeleri, bireylerin yaşamlarını tekrar kurabilmeleri açısından
birincil derecede önem arz etmektedir.
Şiddete uğrayan kadınlar şu
kurumlardan destek alabilirler: Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet
Danışma Hattı Alo 183 , ALO 155 Polis İmdat, ALO 156 Jandarma İmdat,112 ACİL,
0212 656 96 96 Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattını arayabilirler. Aile ve
Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde veya Aile ve Sosyal Politikalar İlçe Müdürlüğünde,
Aile Danışma Merkezleri ve Toplum Merkezlerinde ücretsiz olarak danışmanlık,
rehberlik, yönlendirme hizmetleri alabilirler. ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme
Merkezi) şiddet uygulayan ve şiddete maruz kalanlara yönelik verilen
tedbirlerin etkin olması için izleme yapan birimlerdir. Bu merkezlerde hukuki,
psikolojik, mesleki ve danışma gibi farklı alanlarda hizmetler sunulmaktadır.
Ayrıca sığınma evleri ya da diğer adıyla konukevleri, şiddete uğrayan veya risk
altındaki kadınların varsa beraberlerindeki çocuklarıyla birlikte, geçici süre
ile barınma ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulmuştur. Bu hizmeti başta
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü olmak
üzere, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, kaymakamlıklar ve valilikler
yürütmektedir.”