Üsküdar
Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzm. Psikolog Leyla Arslan
Özcanlı, bireylerde öğrenme güçlüğüne dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Çocuk okuma, yazma ve sayısal işlemlerde zorlanıyor
“Disleksi, nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Bir birey eğer
kendisinden beklenen düzeyde okuma – yazma yapamıyorsa, ya da matematik
yapamıyorsa öğrenme güçlüğünden şüphe ederiz” diyen Uzm. Psikolog Leyla Arslan
Özcanlı, “Fakat bu bireylerin aynı zamanda zihinsel bir sorunları yoktur.
Tanısı koyulurken özgül öğrenme güçlüğünün, zekâ testi mutlaka yapılır. Zeki
olmasına rağmen okumayı anlamakta, okumakta ve okuduğunu yazmakta, ayrıca
sayısal işlemlerde normal çocuklara göre çok zorlanırlar. Aslında bu 3 alt boyutta
alabiliriz bunu. Okumayı öğrenememek, yazmayı öğrenememek, sayısal işleri
öğrenememek gibi…” dedi.
Okuma-yazmada harfler karıştırılıyor
Arslan, “Okuma hataları deyince genelde “b” – “d” harfleri çok
karışır, harfler atlanır “ve”, “ev” gibi okunabilir, “m”ler “n” gibi
okunabilir, “e”-“a” sesleri karışır. Aynen böyle okuduğu için yazıyı da böyle
yazabilir. Bu çocuklar okula başladıkları zaman böyle bir sorunla yüzleşirler”
diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aslında bu durumun okul öncesi çağda da yani 3 yaşından sonra
da bizim tarafımızdan tespit edilmesi kolaydır; ama çoğu kez aileler bunun çok
farkına varmaz. Doğrusu okulun da ikinci devresinde netleşir durum. Okuma bu
şekilde olunca, yazmada da aynı hatalar olur. Matematikte de aslında çarpım tablosunu
öğrenemez bu çocuklar. Bunun daha önceki gelişim evrelerinde anaokulunda ise bu
çocukların sağ – sol yönünü karıştırdıkları, sağı ve solu öğrenemedikleri bazı
kavramları, bazı ince motor hareketleri yapamadıklarını görürüz.
Dengede yürüyemiyor, çatal-kaşık kullanmada geç kalıyorlar
Örneğin; bu çocuklar çatal – kaşık kullanmada da çok geç
kalırlar. Dengede yürüyemezler, sek sek oynayamazlar, düğüm atamazlar. Bunlar 3
yaşına kadar yapılması gereken işlerdir. Bunları yapamazlar yani uğraşsalar bile
bu alanda güçlükleri vardır. Fark edilmezse eğer ve bu öğretilmezse bu güçlük
okuma-yazmaya kalem, tutmaya kadar uzayabilir. Burada klinik pratik diye takip
ettiğimiz 3. ve 4. sınıfa kadar gelmiş ve okuma-yazmadan nefret eden; ama
zekâsı yerinde olan çocuklarla çok karşılaşıyoruz.”
Problemi fark edilmeyen çocuklar, okulu bırakmak zorunda kalıyor
“Bunlara baktığımız zaman, ortalama şunları görüyoruz:
çocuklarda aslında uzay algısı da bozuluyor. Uzay algısı deyince; mesela ters
algıları oluyor” diyen Arslan,
“Bir test yaptığımız zaman; diyelim ki bir şekil verdik. Bunu
‘Yazın-çizin’ dediğimiz zaman ters olarak döndürüyor şekli. Yazıları da aynı
görüntüsü gibi ters yazabiliyor. Verdiğimiz şekilleri de yukarıdan aşağıya
doğru döndürüyor. Herkeste böyle bir durum yok ama özgül öğrenme güçlüğünü zor
kılan durum aslında bu. Çocuğun bu durumunu anne – baba eğer fark etmezse,
çocuk ders çalışmıyor, neden yapmıyor diye detaylı olarak düşünmek zorunda.
Gerçekten çocuğun bu sorunu o kadar büyük ki ve bu anlaşılmadığı zaman o kadar
farklı sorunlara neden oluyor ki çocuklar okulu bırakmak zorunda kalıyorlar ve
okulu sevmiyorlar aslında başarılı olabilecekleri halde. Gerek dünyada gerek
Türkiye’de yapılan araştırmalarda böyle çocukların üçte biri okulu sevmediği için
bırakıyor. Üçte biri tamamen tedavi ediliyor, doğru kişi ve tekniği buluyor;
diğerleri de yapabildiği halde lise düzeyinde bırakıyor ve üniversiteye devam
etmiyor” dedi.