Kırıkkale’de boşandığı eşi
tarafından 10 yaşındaki kızlarının gözü önünde öldürülen Emine Bulut cinayeti,
şiddetin çocuklar üzerindeki etkilerini tekrar gündeme getirdi. Çocukların
özellikle aile içi şiddete tanık olmasının çok ağır travmalara yol açtığını
vurgulayan uzmanlar, kronik aile içi şiddete maruz kalan çocukların
kendileri şiddete uğramasa bile sosyal, duygusal ve bilişsel açıdan önemli
yaralar aldıklarını vurguluyor. Bu çocukların kısa ve uzun dönemde birçok
sorun yaşadığını belirten uzmanlara göre, ders başarıları düşüyor, aşırı
kaygılı ve endişeli ruh haline sahip oluyor ve kendilerine olan güven
duyguları azalıyor.
Üsküdar Üniversitesi
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Emel Sarı
Gökten, son günlerde gündemde olan şiddetin, çocuklar üzerindeki etkilerini
değerlendirdi.
Şiddete
tanık olan çocuk, hayata eksiyle başlıyor
Şiddete tanık olan çocuğun
geleceğe umutla bakamayacağını belirten Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, şunları
söyledi:
“Kadına şiddetin en masum
tanığı çocuktur. Hele tanık olduğu şiddet, gözlerini dünyaya açtığı
andan itibaren bağlandığı, onu doyurup, sevgisiyle büyüten ve onunla
dünyayı tanıdığı annesi ise yaşamına kocaman bir eksiyle başlamış olur. Bu
çocuk için dünya asla güvenli bir yer olmaz, geleceğe umutla bakamaz, en
önemlisi de kendini değerli bir insan gibi hissedemez. Sağlıklı toplumlar
ancak sağlıklı bireyler yetiştirerek oluşur. Bu noktada çocuklarımızın ruh
sağlığı konusunda gerekli tüm önlemleri almak, kadınlarımızı ve aileleri
desteklemek, gerekli durumlarda uygun müdahaleler için hemen harekete geçmek
son derece önemlidir.”
Aile
içi şiddet çocuğu travmatize ediyor
Aile içi şiddet ve kadına
şiddet konusunun üzerinde çokça durulmasına, konuyla ilgili çalışmalara
rağmen tüm dünyada ve ülkemizde yaşanmaya devam ettiğini belirten Doç. Dr.
Emel Sarı Gökten, “Şiddet sadece fiziksel yollarla değil; sözel, duygusal,
cinsel ve ekonomik yollarla birçok aileyi ve toplumu olumsuz etkilemektedir.
Çalışmalarda aile içi şiddetin hem tanık olma yoluyla hem de onlara da
şiddet uygulanması yoluyla çocukları ciddi bir biçimde travmatize ettiği
görülmektedir. Kronik aile içi şiddete maruz kalan çocukların kendileri
şiddete uğramasa bile sosyal, duygusal ve bilişsel açıdan önemli yaralar
aldıkları tespit edilmektedir. Bu çocuklar kısa ve uzun dönemde birçok sorun
yaşamaktadırlar. Ders başarılarının düşmesi, aşırı kaygılı ve endişeli
ruh hali, uyku ve iştah bozuklukları, kendine güvenin düşmesi, değersiz ve
yetersiz hissetme, arkadaş ilişkisi kuramama bu sorunlardan sadece
birkaçıdır” diye konuştu.
Uzun
dönemdeki etkileri de çok ağır
Aile içi şiddetin uzun
dönemdeki etkilerine de değinen Doç Dr. Emel Sarı Gökten, “Uzun dönemde diğer
insanlarla ilişki kurma güçlükleri, ilişkilerden kaçınma ya da yüzeysel
ilişkiler kurma, ilişkilerinde farkında olmadan yine kurban rolüne girme,
kendinden güçsüzlere şiddet uygulama, depresyon, intihar girişimleri,
kaygı bozuklukları, alkol ve madde kullanımına yönelme gibi ciddi sorunlar
yaşanabilir. Çocuklar gelişimsel süreçlerini henüz tamamlamamış,
savunmasız varlıklar oldukları için yaşanan olayları erişkinlerden farklı
algılamakta, beyin gelişimleri olumsuz etkilenmekte ve bunların sonucu olarak
uzun dönemde ruh sağlıkları ve kişiliklerinde derin izler kalmaktadır”
uyarısında bulundu.
Bir
çocuğun yaşayabileceği en ağır travma
Kırıkkale’de yaşanan vahim
olaya da değinen Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “10 yaşında bir kız çocuğu
gözlerinin önünde annesinin babası tarafından öldürülmesine tanık
olmuştur. Bu bir çocuğun yaşamında karşılaşabileceği en ağır
travmalardan biridir. Yaşamdaki en önemli sevgi nesnesi öldürülmüştür.
Böyle bir çocuğun dünyaya, diğer insanlara ve geleceğe olan inancı ve
güven duygusu temelden sarsılır. Muhtemelen on yıllık yaşamı içerisinde
birçok kez aile içi duygusal ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
Araştırmalar göstermektedir ki insanlar doğal afetlerle yaşadıkları
kayıplardan çok insan eliyle yaşanan kayıplardan olumsuz etkilenmektedir.
Hele o insan çocuğun kendi babası ise travmanın yıkıcı etkileri çok daha
kuvvetli yaşanır” diye konuştu.
Bu
çocuk için ne yapılmalı?
Doç. Dr. Emel Sarı Gökten,
“Böyle bir olay yaşanmadan önce gerekli tüm önlemleri almak, bu tür
olayların yaşanmaması için atılacak adımları atmak son derece önemlidir.
Ancak her türlü önleme rağmen yine de bu tür olaylar dünyanın her yerinde
gerçekleşebilmektedir” diyerek elim olaya şahit olan çocuk için yapılması
gerekenleri de şöyle sıraladı:
“Bu noktada çocuk için
yapılması gerekenler üzerinde durmak gereklidir. Öncelikle çocuğun
güvenliğinin sağlanması, akrabalarının ya da sosyal hizmet kurumunun yurduna
yerleştirilmesi uygundur. Güvenliği ve fiziksel ihtiyaçları karşılandıktan
sonra ruh sağlığı ve yaşama uyumunun yeniden tesis edilmesi için
rehabilitasyonu sağlanmalıdır. Çocuğun rehabilitasyonunda sosyal hizmetlerin
çalışmaları yanında çocuk ve ergen psikiyatristleri ve psikologlardan destek
alınmalıdır. Yoğun psikoterapi ve gerekirse ilaç tedavileri ile çocuğun ruh
sağlığı iyileştirilmelidir. Eğitim süreci desteklenmeli, öğretmen ve
rehber öğretmenler de sürece katılmalıdır. İhtiyacı devam ettiği sürece
çocuğun duygusal, sosyal, bilişsel ve toplumsal açıdan desteklenmesi
sürdürülmelidir. Böylelikle travmanın çocuk üzerindeki olumsuz etkileri
azaltılabilir, topluma uyumu sağlanabilir ve psikoterapiler yardımıyla travma
işlenerek kişiliği olgunlaştırıcı yönü ön plana çıkarılabilir.”
Doç. Dr. Emel Sarı Gökten,
şiddete tanık olan çocukların bunları çizimlerinde ve resimlerinde yansıttğını
söyledi.